Bütün tarikat ve şeriat uluları da bu toplantıda hazır oldular.
Sema’dan sonra büyük bir
sofra kuruldu.
Muineddin işaretiyle altın
bir kâse içine altın dolu bir keseyi yerleştirdiler ve bunu pirinç pilavının
altına gizlediler.
Mevlana’yı imtihan etmek ve
onun ne yapacağını görmek için bu pirinç tabağını önüne koydular.
Pervane, Mevlana’yı ondan
yemeğe teşvik için sık-sık
“ Hüdavendiğar Hazretlerinin
bu yemekten birkaç lokma alması için bu yemek helal paradan yapılmıştır”
diyordu.
Mevlana birden bire
Pervane’ye bağırarak:
“ Bu ikrah (zorlayarak)
edilen yemeği, bu ikrah edilen kap içine koymak ve Tanrı erlerinin önüne
getirmek icra ve idaresi tedbire (düşünceye) ihtiyaç gösteren bir dinin ve
insanlık mezhebinin dışındadır.
Tanrı’ya çok şükür olsun, o,
bize bu kâse ve keselerden tam bir feragat (el çekme) bağışlamış ve bizi bu
gibi şeylerden doyurmuş ve kandırmıştır” dedi ve o anda sema’a kalkıp bu gazeli
okudu.
Şiir:
“Tanrı hakkı için benim ne
yağlıya, ne tatlıya, ne altın dolu keseye ve ne de altın kâseye meylim yoktur.
İlah…”
Biçare Pervane, Mevlana’nın
ayaklarına kapandı, özürler diledi, yapmak istediği bu imtihandan dolayı
tövbeler etti ve o kâselerin o mecliste yağma edilmesini emir buyurdu.
Bu hikâye Mevlana’nın ilk
zuhur (ortaya çıktığı) ettiği zamana aittir.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29, Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
Yaren,Düşünce sahiplerini zorlamanın gerek dinin, gerekse insanlığa sığmadığını öğrendik.
Akıl ve kalbi bir olanda anlayışlılık, çabuk seziş, özü kavramak geliştiğinden oynanan oyunu çabuk anlarlar.
Büyük adamların ne kadar büyük olduğunu anlamak için böyle oyunlar oynarlar, hatta şerbete zehir katarak büyükse bilsin, Tanrı adamı ise Tanrısı kurtarsın diye.
Onun için büyük kimseler bilmedikleri yer ve kişilerin yanına gittikleri vakit orucum der ve bir şeyler yemez içmezler.
Yaren sende tamah yoksa (doymazlık hastalığı) böyle durumlarda mahcup olmazsın.
*
RAVLİ