Adamın biri, bir gün İsa’ya:
Bana Tanrının en ulu adını
öğret dedi.
İsa ona:
Sen buna layık değilsin,’Bir
fayda elde edemeyeceğin şeyi ne diye istersin’ dediyse de,
O adam:
Bana bu adı öğretmelisin diye
hayli ısrar etti.
Nihayet öğrendi de.
Gönlü, bu neşeden aydınlandı.
O adam, ovadan giderken yol
üstünde kemiklerden oluşmuş bir tepe gördü.
Düşündü.
* İsmi azamı sınamak niyetine
düştü.
O adla Tanrı tapısından,
oradaki kemikleri diriltmesini istedi.
İsmi azamı söyleyince derhal
kemikler birbirine çatışıp canlandılar.
O kemiklerden bir erkek aslan
çıktı.
Aslan bir pençe vurup adamı
öldürdü.
Adamın bel kemiği kırıldı.
Aslan onu yedi.
Kemiklerini yol üstüne
bıraktı.
İsa bunu duyunca hayretlere
daldı, perişan bir hale düştü de dostlarına dedi ki:
*Bir kişi layık olmadığı şeyi
Hak’tan dilerse Hak, uygun görmez.
*Tanrı’dan kontrol
edemeyeceğin bir şey dilenemez.
*İnsan, ondan layık
olduğundan başka ve değerinden yüksek bir şey isteyemez.
*Yararlılığın varsa dilediğin
şey, zaten derhal önüne gelir, kendiliğinden olur.
**Senin işin dua etmek,
ağlayıp sızlayarak yalvarıp yakarmaktır ama Tanrının işi bağışlarda bulunmaktan
ibarettir.**
***Araya güzel bir sebep
sunarsan, alıcı varsa kendisi bağışlar zaten.***
*
Yaren, Allah’ın işine
karışma, peygamberlik taslamaya kalkma.
Sen sana düşen, yapman gereken ağlayıp
sızlayarak, yalvarıp yakararak, güzel sebepleri sıralamalısın.
Sen yorulmadan o dileğinin
olduğunu görürsün.
Rızkın çalışmanın içine
konmuştur.
Kendine ait rızkı çalışmanın
içinden alabilirsin.
Davranış şeklini ve sınırını
iyi koy.
Endişe etme.
Telaşlanma hepimizin sahibi
var.
Tanrı’dan bağış geldiği zaman
dikkat et benliğine dönme.
Ne için istedi isen,
verildiyse o iş için kullan.
*
RAVLİ