12 Aralık 2012 Çarşamba

DERT KİMDEYSE O YANAR

Sultan Mahmut’la Meczup. 52

Sultan Mahmut, bir gün meczubun birinin yurt edindiği bir viraneye uğradı.
Gördü ki meczup yakıp yakılmada.

Başına keçeden yapılmış bir külah giymiş, âlemin iyisine de kötüsüne de boş vermiş.

Padişah onun yanına oturdu, bir zaman durdu bekledi.
Meczup sanki bütün bir âlemin derdine dalmıştı.

Ne bir parça padişaha baktı, ne bir an kendi derdini bıraktı.
Padişah, ona dedi ki:
Ne gamın var?

Sanki gönlünün üstüne yüzlerce yağ yığılmış

Meczup, sır perdesi ardından dile gelip dedi ki:
Ey yüzlerce naz perdesi arkasında beslenip gelişen!

Senin böyle bir keçe külahın olsaydı bu derdi anlardın.
Fakat padişahlık âlemindeyken sıkıntı nedir, ayrılık ne?

Ne bileceksin.
Mum, yüzlerce mum balla beraber oldukça ne ateşten haberi olur, ne de yakıp yakılmadan.

Ama ondan mum yaptılar, yaktılar da bir topluluğu onunla aydınlattılar mı?
Başına ateşten külahı giyip gözyaşı dökmeye başlar.

O vakit başına gelenleri bilir.
Senin de şimdi kendinden haberin yok.

Fakat seni yoldan kaptıkları vakit,
Diriyken asıl ölü bulunduğunu apaydın bilir, bir anda hepsini anlardın.

                             ***
İLAHİNAME.2 FERİDÜDDİN-İ ATTAR M.E. B. YAY. 392

                             ***
Sevdiğinden veya alışkanlıklarından ayrılık, acı verir.
Acı duygularını harekete geçirir.

Harekete geçen duygular his dünyasına götürür.
His dünyası seni hayal dünyasına götürür.

Hayal ile gerçekler çatışmaya başlar.
Çatışma doğru arayışına iter.

Aklın, duyguların, hislerin, hayallerin ne anlama geldiğini ayrı, ayrı anlamak ve hepsinin ortak ne anlama geldiğini anlamak gerekir.

Yani nefsinle kullandığın akıl, parça akıldır(Cüzi).
Diğerleriyle beraber kullanacağın akıl bütün akıldır(Külli).

Bütün aklı kullanmasını öğrenmeye başlarsın.
Yeni baştan kendini gerçekler ışığında geleceğe hazırlanırsın. 

Tüm bu gelişmelerde her dünya karanlık oluşturur.
Nereye gideceğini, nasıl gideceğini, ne yapmak gerekir, bulamazsın, bocalarsın, bulanırsın, kafan karışır.

Karanlıkta yol bulmak için ışık gereklidir.
Doğru bilgili kişiler yolunu aydınlatırsa, bilinmeyenlerin ne anlama geldiğini kolaylıkla anlarsın.

Kendi başına başaramazsın.
Yol gösteren doğru bilgili kişiye gönülden bağlanır, sever sayarsan fayda görürsün.

Kendi bilgini yok edip senin yolunu gösteren ve aydınlatanın tüm dediklerini doğru kabul edip yol almalısın.

Çevrene aydınlık vermek istiyorsan mumun kovandan kopartılıp, baldan ayrılmasını, eritilip mum haline getirilmesini, başının yakılıp erimesini iyice anla ki aydınlık yolunun bu olduğunu anla.

Edindiğin bilginin gerçeğini anlamadan çevrene söylemek, aydınlık verdiğin anlamına gelmez.

Sen bir nakledenden öte biri değilsin, olumlu tesirini bekleme.
*Öğretenin olgun, öğrenenin uygun olması lazımdır.

                                   *
GAZNELİ SULTAN MAHMUT

Gazneliler Devletinin en büyük hükümdarı ve Hindistan Fatihi Gazneli Sultan Mahmut, 2 Kasım 971 tarihinde doğdu.

İyi bir öğrenim gördü.
Büyük bilginlerin elinde yetişti.

Mert ve cesur bir insandı.
Gazneli Mahmut’un babası Sebüktekin, Saman oğulları Devletinin Horasan valisi idi.

Sebüktekin cesur ve güçlü bir insandı.
Saman oğullarına karşı bağımsızlığını ilan etti.

Gazneliler Devletinin kurucusu Sebük Teginin oğlu olan Gazneli Mahmut, genç yaştan itibaren devlet idaresinde görev aldı.


Babası sağ iken Horasan valiliği görevini yürüttü.
Babası öldüğü zaman yerine küçük kardeşi İsmail geçmişti.

Gazneli Mahmut, küçük kardeşini ortadan kaldırarak hükümdar oldu.
998 tarihinde Gazne tahtına oturan Mahmut, Buhara, Horasan, Herat, Belh, Bust ve Kabili Samanîlerden aldı.

Daha sonra, bugünkü Afganistan ve Belucistan ile Harezme kadar tüm Maveraünnehri ele geçirdi.

Ardından Rey, İsfahan, Save, Kazvin, Zencan ve Ebheri alarak, İran topraklarının büyük bölümüne hâkim oldu.

Eylül 1000de ilk Hindistan seferine çıkan Sultan Mahmut, 1027ye kadar Hindistan’a on yedi büyük sefer yaptı.

Bu seferler sırasında Hindistan’da birçok cami yaptıran ve İslâm Dinini öğretmek üzere alimler yerleştiren Gazneli Sultan Mahmut, İslam Dininin Hindistan’da yayılıp kabul görmesini sağladı.

Cihangirliği yanında, âlim bir kişiliği de olan Sultan Mahmut, sarayında âlim ve şairlere çeşitli konularda sohbet ve tartışmalar yaptırırdı.

Gazneli Sultan Mahmut’un sarayı bir bilim akademisi haline geldi. Kendisi bilime ve sanata karşı büyük bir sevgi besliyordu.

Zamanında Fars kültürü yüksek bir düzeye ulaştı.

Bîrûnî ve Firdevsî gibi birçok meşhur İran bilgini Sultan Mahmut’un sarayında himaye gördüler.

Firdevsînin meşhur Şehnamesi de dâhil olmak üzere, devrinin pek çok kitabı Gazneli Sultan Mahmut’a takdim edildi.

Gazneli Sultan Mahmut’un sarayında Türk dili konuşuluyordu.

O, Türk dilin yayılmasını ve gelişmesini sağlamış olsaydı, Türk kültür tarihi ölmez eserler kazanacaktı.

Ancak o, çevrenin ve dönemin etkisiyle Fars kültürüne önem vererek Farsçanın çok kudretli eserler kazanmasına hizmet etti.

Türk İslam dünyasının yetiştirdiği en büyük hükümdarlardan biri olan Gazneli Sultan Mahmut, İslam dünyasında yayılma istidadı gösteren sapık Batınî-Rafızî akımlarına karşı da mücadele etti. İmar faaliyetlerine büyük önem veren Sultan Mahmut, Gazne’nin yanı sıra Belh ve Nişabur gibi önemli şehirleri de mamur hale getirdi.

33 yıl hükümdarlık yapan Sultan Mahmut, 1030
da Gaz ne’de vefat ederek, burada defnedildi.

                                          *
RAVLİ

Popüler Yayınlar