12 Aralık 2012 Çarşamba

CİNSELLİK OLMAYAN AŞK

Ay yüzlü çocukla nazar sahibi derviş 41

Ay yüzlü güzel bir çocuk vardı.
Misk, onun saçlarının bir teliydi ancak.

Başındaki zülfü, bir daldı ki ancak şerre delalet ederdi.

Aynaya baktı mı adeta yüzüne ay görünür, dudaklarıyla lâli alt eder, değersiz bir hale getirirdi.

Daima Kaşlarıyla gönülleri avlar, kendisine bağlardı da bu yüzden kaşları çatıktı.

Ağzı zencefre (Kök gövde) kelimesinin bir tek harfiydi adeta.
Yirmi dokuz harf, o kelimesinin harekesiz okunmasından, harflerinde durulmasından meydana gelmişti sanki.

O ağız, öyle küçüktü ki bir harf bile sığmazdı.
Artık yirmi dokuz harften başka bir şeyle tartılması değer mi?

Söyleriyle gâh incinin kulağını delerdi, gâh ayın kulağına küpe takardı.
Bir derviş, onun aşkıyla güçsüz hale düştü.

Elinde yalnız bir gönlü kalmıştı, o da kan kesilmişti.
Hararetli aşk, dervişi ateşlere atınca bütün mafsalları, bütün vücudu ateşlere yandı, tutuştu.

Nihayet sabredemez duruma düşüp, o dünya güzelinin yanına gelip,

Dedi ki:
Derdime derman yok.
Sensiz yaşamam mümkün değil.

Bir an bile sensiz yaşamayı istemiyorum.
Bir tek canım var ancak.
Artık sen bilirsin.

Beni bağışlarsan bağışla.
Zaten düşkünüm ben.
Öldürsen yine hoş, durup bekliyorum.

Sensiz ne sabrım kaldı, ne takatim.
Ne yapacaksan hadi, yap durma!

Oğlan, bu sözleri duyup aşığın sırrını anlayınca dedi ki:
Canınla oynuyorsan;

Pekâlâ, seni bir sınayayım da canının bana karşı kadrini, kıymetini, bir göreyim.

Derviş bu sözü duyunca ateş gibi hararetlendi, duman gibi kalktı.
Çocuk derhal atına binip yalnızca bir ovaya gitti.
Orada dervişin boynuna bir ip attı, sonra atını sürdü.

At koşmaya başladı.
Dervişte boynunda ip, arkasından koşuyordu.

Çocuk, atı bir hayli koşturdu, her yana sürdü.
Derviş bir hayli zahmete katlandı.

Bir hayli at sürdükten sonra onu dikenlerle dolu bir çöle sürdü.
O başsız, göğüssüz aşığı yüz yerde kırdı geçirdi.

Gül dalı gibi ayağına binlerce diken battı.
Sevgili, onun sırrını bilip o aşığın hakikaten kendisine tutkun olduğunu anlayınca, o âlemleri bezeyen güzel,

(Bu aşkın doğru bir aşk olduğunu, cinsel şehvetin bulunmadığını, âşıklığa layık olduğunu anladı)

 Atından indi, acıyarak ve esirgeyerek sevgi ile aşığının ayağını kucağına aldı.

Gönüllere sancı veren bu dikenleri bütün gün kendi eliyle bir, bir çıkarmaya koyuldu. 

Âşık derviş kendi kendine ah diyordu, ne olurdu da her diken yüz diken olsaydı.

Bedenimdeki yara daha fazla bulunsaydı.
Gönlüm, daha fazla huzura ererdi.

Şu sözü, gönlünden gizlice geçirmede, onca ayağındaki dikenlerden güller açmaktaydı.

Diyordu ki:
“ Bu dikenler ayağımda olmasaydı bu çocuğun kucağına yerleşemezdim”

                                              *
*Senin ayağına da sevgilinin uğruna diken batmışsa o dikenler diken değildir.

Her biri, bir gül bahçesidir.*

*Onun adı uğruna öldürülür, bütün azan (Vücut parçaları) kanlara bulanırsa asla üzülme.*

*Kanını içen, onun adı olduktan sonra kanına da elbette nazar eder.*

                                        ***
İLAHİNAME. FERİDÜDDİN-İ ATTAR M.E. B. YAY. 392

                                        ***
İşte böyle yaren,

Gönlün istiyor, ama canın kıymetli diye düşünüyorsan;  Aşkım, seviyorum lafı boştur.

Bu aşk yolunda bir adım dahi atamazsın.
Aşkın sırrı, sevdiğinin eline kendini tamamen teslim etmektir.

Seni sınamadan, denemeden yaklaşan yalnızca annen ve babandır.
Kardeşin seni sınar, kardeşlik hakkı için bağını koparmaz ama sevgi yoksa fazla da yaklaşmaz.

Cinsel şehvet, İslami kurallara göre davranılmadıkça insanın başına belalar açar.

Çocukta böyle bir hal var ise beklenilmeden evlendirilmelidir.
Bu hikâyede anlatılan erkeğin erkeğe olan aşkı olarak değerlendirme, güzel her ne varsa ona âşık olmaktır.

Çünkü Tanrı sanatının görüldüğü yer güzeldedir.
Tanı anlamak için sanatına aşık olunarak kendisine yol bulunur.

                                           *
RAVLİ
 

Popüler Yayınlar