Cihan padişahı Mahmut, bu
gaddar dünyadan gideceği sırada.
Gümüş bedenli Ayaz’ı istedi,
ona bir söz söyleyeceğim dedi.
Bir anlık ömrün kaldı, hala
Ayaz’la konuşmak istersin dediler.
Sultan Mahmut dedi ki:
Onu daima kucaklama imkânı
olmadıktan sonra benim benimle ne işim var?
Gönlümün, onun yüzünden
aydınlanması gerekse asıl böyle bir günde gerek.
Ebedi olmayan aşk, güneş bile
olsa ancak bir zerreden ibarettir.
Ona olan sevgim, kıyasa
sığmaz.
O yüzden dünya’ya önem bile
vermem.
Hâsılı nihayet güzel Ayaz’ı
çağırdı.
Gizlice kulağına şu sözleri
söyledi:
Ey can ciğer arkadaşım,
Tanrıyla olan sözleşme hakkı için tabut, Mahmut’un beşiği olunca.
Artık hiç kimsenin önünde kemer bağlama, kimseye hizmet etme.
Sen buna razı olsan bile ben razı değilim.
Ayaz dile geldi dedi ki:
Evet, eğer leş yiyen bir kuş
olsaydım.Mahmut gibi bir avım olmazdı benim.
Yoksa sen beni leş yiyen bir
kuş mu sandın?
Mahmut gibi birisi saçının
bir teliyle bağlayabildikten sonra ondan başkasının hizmetine girmez Ayaz.
Senin has kulun olan Ayaz’ın
sağ oldukça, sonu Mahmut’tur.
İblis de lanete uğradığı
zaman, Tanrıya büyük saygı göstermeye, ululamaya, kutsal bilmeye ve şükretmeye
başladı.
Senden gelen lanet dedi,
senden ayrılıp yabancılara baş eğmekten yüzlerce defa hoştur.
Bir yara yüzünden kapıdan
uzaklaşan köpek, kemikten ebedi olarak ayrılır.
Ne diyeyim?
O, laneti duyunca baktı ki
herkes lanete uğramamak için ağlamada.
Binlerce yıl saf şarap içen,
hem de öyle azıcık bir şey değil, dudağına kadar dolu kadehlerle Nimetleşen
kimse,
Sonunda bir tek tortulu kadeh
içerse o saf şarapla dolu kadehleri nerden tutacak?
O, tortulu lanet kadehini
tattı, tattı ama o lanette laneti sunandan başka birisini görmedi.
Saf şarap kadehlerinde
binlerce yıl, onu gördükten sonra artık tortulu kadehten bir başkasını
görebilir mi?
O kapıdan kendisine düşen pay
lanetti.
O kapıda adı kovulmuş olarak takılmıştı.
O, şu çirkin, bu güzel, onu
bunu hiç görmedi de onun kapısından geleni gördü.
Kısacası:
Tanrı kapısından payı
lanetti, payını canla başla kabul etti
***
İLAHİNAME. FERİDÜDDİN-İ ATTAR
M.E.B. YAY. 392
*
Yaren,
Allah yarattıklarına ayrı
gıdalar vermiştir.
Şahin avlar ve taze yer,
akbaba yükseklerde gezer ama leş yer, domuz her bulduğunu yer.
Sen hangi hayvanın
davranışına benzer davranışın varsa o huylusun demektir.
Ancak Allah bize seçme ve
değişme özelliği verdiğinden tekrar değişebilirsin.
Hayvan nasıl bir özellikte
yaratıldıysa o özellikte ölür.
Ama insan için bir elbise
gibidir, çıkarır atar yeni elbiseni giyersin.
Arı kovanından uçmaya
başlayınca ya çiçeğe, ya da suya konar.
Sinek uçtuğu zaman bala da
konar, pisliğe de konar.
Yani nereye doğru gidiyorsan
veya nerede oturuyorsan o özellikte olduğun anlaşılır.
Dostluğun sonsuza kadar sevgi
ile bağlanmış değilse dostluktan bahsetme.
Ufak bir kırgınlıkla dost dediğinden ayrılıyorsan bu sevgi ile bağlı olmayan yakınlaşmadır, dostluk değildir.
Tabut, ruhlar âleminde bir
beşiktir.
Yani, ruhun bedeninden
ayrılınca ruhlar âleminde yaşamaya devam edersin.
Dünyadaki ölüm sadece
bedeninle ilgilidir.
İblis lanetlenip kovulduğu
halde Allah ile bağını koparmadı.
Çünkü her şeyin bağlı olduğu
yerden bağını koparmak hem imkânsız hem de kendi kendine eziyet etmektir.
*
RAVLİ