Onun İlahi name’yi (İlâhî-name’den
kastedilen, Senâî’nin, Fahrî-nâme de denilen Hadîkatü’l-hakîka’sıdır.
Mesnevî’de de “Hakîm-i Gaznevî’nin İlâhî-nâme’sine işaret edilmiştir.) arkasına
koyarak uyuduğunu gördü.
Mevlana “ Hâkim Sena’i hazır
olduğu halde, sen uykuya dalmışsın.
Dış terbiyeyi gözetmek öteki
taatlerden (ibadetlerden) daha iyidir.
Gazaba (dargınlık, kızgınlık,
darılma, kızma, hiddet, öfke) uğramaman ve hiddetin hedefi olmaman için
terbiyeni muhafaza et” dedi.
ŞİİR:
“ Tanrı’dan bize edep ve
terbiye isteriz.
Çünkü terbiyesiz, Rabb’in lutfünden
(hoşluğundan, güzelliği görmekten, iyi muamele görmekten, iyiliklerini almaktan)
mahrumdur”
“Terbiyesiz yalnız kendisine
kötülük etmez, belki bütün ufukları ateşler (ileride elde edeceklerini şimdiden
yok eder)”
Zahiri (görünen) ve batını
(içteki) terbiye içinde, anlayışlı ve kâmil (olgun, görgülü, pişmiş) olan
kimsenin ruhuna ne mutlu.
Tanrı kelamının (sözün
söylendiği ve Kuran’ın okunduğu) bulunduğu her evde Tanrı’nın ruhu hazırdır.
Peygamberin hadislerinin
bulunduğu her yerde Peygamber ruhu hazırdır.
Velilerin sözlerinin okunduğu
her makamda da onların ruhları hazırdır.
Anlayana bu kadar kifayet (yeterlidir)
eder.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29, Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
Neler öğrendik:
İlahi kitaplara yazan o
mübarek kişinin o kitapla beraber olduğunu düşünerek ve saygı göstererek
davranmamız gerektiğini öğrendik.
Terbiyesizlik edersek
ilerideki bize nasip olacak imkânları tehlikeye atmış olacağımızı öğrendik.
Terbiyesizin sadece kendine
değil çevresine ve istikbaline zarar verdiğini öğrendik.
Terbiyesizin öfkeye,
kızgınlığa, dargınlığa, hiddete sebep olup üstüne çektiğini öğrendik.
Terbiyeli davrananın olgun
olduğunu, anlayışlı olduğunu, görgülü olduğunu ve kendini faydalı hale
getirdiğini öğrendik.
İlahi sözleri aktaranın,
ilahi manaları açıklayanın sözlerine ve kitabına ruhuyla sahip çıktığını
öğrendik.
İşte böyle yaren,
İlahi işler sahiplidir.
Ağzından çıkan söze ve davranışına
dikkat etmelisin.
Nasıl ki anne ve babaya “of”
demek Tanrı yasaklamış ise bu kurala uydukça Tanrı’nın beğenisini kazanır,
davranışımızın mükâfatını emredenden alırız.
Yere çamura düşmüş bir Arapça
yazıyı sarhoşun biri Kur’an sanıp (Tanrı kelamı) temizlemiş, kokular sürmüş ve
üst bir yere koymuş.
Tanrı Kuran’a gösterdiği bu
saygıdan onu o alkolik hayattan kurtarıp Tanrı erleri arasına aldığını
hatırlamalıyız.
Sen uyusan da ruh âlemi
uyumaz ve ruhaniyet kendi malına sahip çıkar, dikkatli ve titiz ve seçici
davranır.
Her şeyin ruhsal bir bütünlük
ve değerlilik içinde büyüdüğünü, geliştiğini, kabul gördüğünü, yüceldiğini,
faydaya dönüştüğünü anlayıp kavrayabiliyorsak sahiplenmenin ne demek olduğun
anlamış oluruz.
Biz bütünün içinde bir
parçayız.
Ya bütünle kaynaşırız bir
oluruz.
Ya da atılarak dışlanır kendi
halimize bırakılırız.
*
RAVLİ