Mevlana “ Hâşâ, bu katiyen
böyle değildir.
İnsanlar ölümün ne olduğunu
biliyorlar mı?Ölüm Tanrı erlerinin yanında Tanrı’yı görmektir.
Onlar onu görmekten hiç korkup kaçarlar mı?” dedi.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29, Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
ÖLÜM
Peygamber efendimiz S.A.S.)
buyurmuşlardır.
Müminin kalbine, iman nuru
doğunca sevinir.
Onun alameti de ahirete göçeceğini bilmek
ve ona göre yol hazırlığı yapmaktır.
Ölümü ibretle (ders alarak)
anlayan dünyaya önem vermez.
Ölümü düşünenin nefsi temiz,
kalbi uyanık olur.
Dünyadan tiksinti eden
velilerdir.
Allah’ın hidayeti (Hak
yoluna, doğru yola kılavuzlama), ölüme akıl erdirene ulaşır.
Halkın akıllısı, ölümü
düşünen ve ahiret tedariki yapandır.
Ey ümmetim, arzularınızı
kısın, ölümü düşünün.
Mümin, ölümden korkmasın, bir
evden diğerine taşındığını bilsin.
Ölüleri hayırla anın,
kötülemeyin.
Ölüm, müminin rahatı ve
sevincidir.
Ölüm, müminin, mutlu
bayramıdır ve Allah’a kavuşmadır.
Dünya, müminin zindanı, ölüm
o zindandan kurtuluştur.
Hiçbir mümin yoktur ki ölüm,
onun için hayırlı olmasın.
Dostlarımdan gelen iyi haber,
ölüm haberidir.
Allah’a kavuşmak ölümle
olduğundan kendime ve dostlarıma isterim.
Allah’a kavuşmak isteyen
mümin ölümü ister.
Ölüm dünya dertlerinden
kurtulma, Allah sevgisine kavuşmadır.
Müminin ölümü, halktan uzak,
Allah’a yakın olmaktır.
Sanma ki ölüm yokluktur.
Ruhun bedenden ayrılışı ve ebedi yaşamasıdır.
Siz yok olmak için değil, bir
evden öbür eve taşınmak için yaradılmışsınız.
Nefsin dört evi vardır:
Ana rahmi, dünya, Berzah âlemi, Ahiret âlemi.
Her birinin hikmeti, yaşayışı ayrıdır.
Çocuk, ana sütünden lezzet aldıkça eski yerine gitmek istemediği gibi, mümin de ölümle Allah’a kavuşunca dünyaya dönmek istemez ve dünyayı unutur, gider.
Müminin ruhu, hamurdan bir
kıl çeker gibi bedenden çıkar. Azrail ruhu, şefkatle alır gider.
Ölüm esnasında müminin ruhu,
meleğin güzelliğiyle meşgul olduğu için elem duymaz.
Ölüm esnasında Allah kulunun
yardımcısıdır.
Ölümle ruh, bedenin
ağırlığından, külfetinden, üzüntüsünden kurtulur, rahat ve selamete kavuşur.
Ölüm, ruhun mahpus olduğu
kafesten kurtulmasıdır.
Müminin ruhu, cennet
bahçelerinde cıvıldaşan dostlar zümresine, topluluğuna karışır.
*
ÖLÜMÜN MAHİYETİ
Ruh bedeni aletlerini
kullanır.
Ruh bedeni kullandığında buna
hayat diyoruz.
Ruh bedeni kullanmaktan
vazgeçer, bırakıp giderse buna ölüm diyoruz.
Melekût âleminden bu dünyaya
gelen ruh, kemali öğrenip Allah’ı bilir, evvelki makamından yükseğe ulaşır ve
ilahi huzura alışarak rahata kavuşur.
Ölümden sonra Berzah âleminde
dünyadaki fiil ve ahlakıyla mahşer gününe kadar baş başa kalır.
Dünyadaki hal ve ahlakı kötü
ise acı bir zindan hayatı yaşar.
Eğer fiil ve ahlakı güzelse
kâh Melekût âlemine, kâh dünya âlemine sevinç ve huzur içinde uçup gelir gider.
Vaktini zevk ve sefa ile
ahirette toplanma zamanını (haşr) bekler.
Başlangıcı Allah’ın aşk
denizi olan ruh, bu hal içinde yine eski aşk denizine döner.
İnsan ruhu ebedi bir
cevherdir.
Bedenin ölümü ve ermesiyle
kendisi ölmez.( Bu hakikati bilenler ölümden korkmazlar)
Ölümden sonra ruh, her iki
âlemin (dünya ve ahiret) hallerini daha iyi anlar.
Ruh bedenden ayrılınca uçup dolaşması
kolay ve hızlı olur.
Her iki âlemin gizliliklerini
daha yakından görür ve öğrenir.
Eğer insan ruhu, vücuda tamamen dönüp iç ve dışını aydınlatırsa bedende faaliyet başlar, fiil ve hareketler olur.
Eğer aydınlığı azalırsa uyku,
Eğer aydınlığını bedenden
tamamen keserse ölüm meydana gelir.
Artık ruh bedene tasarruf
etmez, ilgisi kesilir.
Uyku esnasında ruh, rüya ile
Berzah âlemini anlar, ölümden sonra bu âlemi seyreder.
Çünkü bedenin ağır yükünden
kurtulmuş, şehvet ve itirazlarını atmış, kuş gibi hafiflemiştir.
Ölümün bu izzet ve lezzetini
anlamayıp onu şiddetli bir acı ve elem sayan, gafil ve cahildir.
Müminin ölümü, kendisi için
dünyanın bütün zevk ve lezzetinden üstün ve tatlıdır.
Ölüm, ruhun hayatı, gerçek ve ebedi hayatın kaynağıdır.
Çünkü seven, sevgilisini ölüm sonucunda bulur ve bütün muratlarına, emellerine o zaman erer ve asıl vatanına ölümle döner.
*
Kamil ve olgun insan bu üzücü
ve fani dünyaya önem vermez, mal ve mülke, evlada bağlanmaz
İzzet, şeref ve dünya
varlığıyla mağrur olmaz ve ölümün lezzet ve nimetini tatmaktan başka bir emeli
kalmaz.
(Marifetname, İbrahim Hakkı
Hz. Cilt 1 alıntı)
*
RAVLİ