4 Aralık 2012 Salı

MEVLANA VE BAŞKÖŞE


( Hikâyenin başı önceki yazıda arz edilenin “MEVLANA VE OTURUŞ” devamıdır.)

Seyyid Şerefeddin filozof mizaçlı, konuşkan, atılgan ve kötü hareket eden adamdı.

Bütün büyüklerin Hüsameddin’e uyarak inip Mevlana’nın yanına oturduklarını gördü.

Mevlana ayakkabıların çıkarıldığı yerde oturmakla orayı öyle şerefli bir yer haline getirmişti ki, şeref mevkiinde oturanların hepsi oraya inmiş ve meclisin başköşeleri boş kalmıştı.

Bunun üzerine Şerefeddin “ Başköşe neresidir?
Tarikat ehlinin mezhebinde başköşe nereye derler diye sordu.

Kadı Siraceddin “ Bilginlerin medreselerinde başköşe (Sadr) sofanın ortasıdır.

Çünkü müderrisin oturduğu yer burasıdır” dedi.

Şeyh Şerefeddin-i Heriye “İtikâf ehlinin (bir yere kapanıp ibadet eden) ve Horasan pirlerinin tarikatında (yolunda) zaviye (tekke) başköşedir.”

Şeyh Sadreddin ise “Sofilerin mezhebinde başköşe hanikahlardaki sofanın kenarına derler.

O da hakikatte ayakkabı çıkarılan yerdir” diye buyurdu.

Ondan sonra imtihan etmek vesilesi ile Mevlana hazretlerinden “Sizin âdetinizde şeref yeri neredir” diye sordular.

O da buyurdu. Şiir:
“Mana âleminde başköşe ve eşik nerededir?
Ben ve siz yârimizin olduğu yerdeyiz”

Başköşe yârin bulunduğu yerdir.
Seyyid Şerefeddin “ o halde yar nerededir” dedi.

Mevlana hazretleri” Körsün, görmüyorsun” buyurdu.

Şiir:
“Gözün yok ki onu göresin;
Yoksa başından tırnağına kadar hepsi odur.”

Sonra hemen kalkıp semaa başladı.
Sema öyle hararetlendi ki bütün büyükler elbiselerini yırttılar.

Mevlana’nın ölümünden sonra Seyyid Şerefeddin Şam’a gitti ve orada kör oldu.
Çok zamanlar dostları Seyyid Şerefeddin’i görmeye gelirlerdi.

O da “Yazık, yazık bana neler oldu” diye ağlar, sızlar ve “Mevlana hazretleri bana bağırdığı anda gözlerimin önüne siyah bir perde çektiler.

Artık eşyayı anlayamaz ve bir şeyin rengini göremez oldum.
Fakat benim gibi zavallı mağrur bir kimseye onun inayet (bağışlayacağını) edeceğini ümit ediyorum.

Çünkü velilerin lütufları nihayetsizdir” derdi.
Nitekim o ulu kişi buyurmuştur.

 
Şiir:

“İşlediğin cürümden ötürü ümitsizleşme;
Çünkü kerem deryası tövbe kabul eder.

Senin günahını tespih ve taat’e çevirir.
Zira onun tövbe kabul etmede eşi ve benzeri yoktur.”

                                      ***

ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489

                                      ***
Neler öğrendik:

Şeref oturulan yerde değildir, şeref o kişidedir.
O kişi nereye giderse veya oturursa orası şereflenir.

Bulunulan yerin neresi olduğu önemli değildir, sevgilinin orda olması önemlidir.

Yar, sevgili insanın ruhundadır, canındadır, kalbindedir, gönlündedir, baştan tırnağa kadar vücudun her yerindedir.

Sen Tanrı’yı başka yerde araman yanlıştır, Tanrı’yı kendinde ara, kendinde gör.

Eğer Tanrı’yı kendinde göremiyorsan kör hükmündesindir.

Bütün büyükler Tanrı’yı kendinde, içinde ara diye uyarırlar.

Suç işlediğin zaman ümitsizliğe kapılma, tövbe et, pişmanlığını belirt.

Eğer Allah’ı tespih ediyor ve ibadete yöneldiysen suçunun bedelini ödemiş olursun.

Allah büyüklüğü şanından tövbeni kabul eder ve seni kendine yaklaştırmak için suçunu af eder.

Yaren,

Şunu iyi bilmeliyiz ki Tanrı’yı öğrenmek, onun ilmini almak en üstün uğraşıdır.

Hayatın anlamıdır, manasıdır.

Ne kadar akıllı olursan ol, ne kadar zeki olursan ol, ne kadar öğrendiklerini hafızanda tutarsan tut izlediğin yol ve hedefin daha önemlidir.

Görünen ilim ilmin pir parçasıdır.

İLİM:

Bilme, biliş, bir şeyin doğrusunu bilme.
Allah’ın sıfatıdır.

Aşktan sonraki en büyük ismidir.
Allah’ın ilmi her şeyi kuşatmıştır.

Gizli veya açık, olmuş veya olacak her şeyi layıkıyla bilen odur.    

KAL İLMİ:

Dinin esaslarını öğrenmek ve uygulamaktır.

HAL İLMİ:

Özü sözü bir olarak kalbe dolan mana, cezbe (kendinden geçiş), baygınlık, coşkunluk gibi manevi geçişe denir.

Kulun kastı olmadan meydana gelir.

Allah vergisidir.

Hal sahibinin halinde değişiklik yapar ve onu renkten renge sokar.

 
LEDÜN İLMİ:

Gayb ilmidir.

Gizlenen ve bilinmeyen, aklın eremeyeceği işlerden haberli olma halidir, Allah vergisi olan bir ilimdir.

Okumakla elde edilmez.
Öğretenin bir hediyesidir.

Hızır (A.S.) sahip olduğu ilimdir.

GAYB:

Gözden saklı olan, görülüp bilinmeyen şeyler, haller demektir.                           

Hakk’ı görmeye engel olan şeyler hakkında kullanılan bir tabirdir.
Bilinip görünmemesi sebebiyle kişi sırrına da gayb denir.

Gaybın görünür olması ariflerin kalbine tardım için peş peşe gelir.

Allah’ın “KABZ” isminden (el ile tutma, avuç içine alma) arife dehşete düşme ve korkma gelir.

Allah’ın “Basit” isminden (sade, düz, arızasız, engelsiz) arife ümit ve istek hali gelir.

Gayb âleminden sırlar akar ve keşif ve harikaları meydana getirir.

 
LEDÜN İLMİ

Hazreti Musa, Hızır (A.S.) ‘ın bildirdiğini bilemedi.
Hızır Hazreti Musa’ya

 “ Ya Musa, ben Allah’ın ilminden bana öğretilen bir ilim üzereyim ki, sen onu bilemezsin.

Sen de Allah’ın ilminden sana öğretilen bir ilim üzerinesin ki, ben onu bilmem”(Sahihi Buhari)

Böylece ledün ilmi halka açık değil, belirli kişilere, Allah’ın pek ileride olan has kullarına mahsustur.

Buna hakikat ilmi, Ledün ilmi, batın ilmi de denir ve birbiri ile ilgili anlamdadırlar.

Ledün ilmi uğraşmakla, çalışmakla elde edilmez.

Ancak Allah tarafından bağış, manevi bir armağan olarak has kullarına hediyesidir.

Gayb âlemi, ilahi sırları öğreten ilimdir.
Allah’ı bilme ve tanıma ilmidir.

Allah’tan aracısız gelen bilgidir.

Kalp, gönül ve ruha ait bilme ve anlama ile öngörüş ve seziş ile niteliği anlaşılıp baş gözü ile görülmeyen hallere denir.

Kalp, gönül, can gözü ile görüş ile anlatılır.

Kuran’ı kerim’den ve hadislerden temel alan ve işaret edileni ispat ve geçerli kılan hallerdir.

                                             *
İLİM

1. Allah bilgili kimseleri sever.

2. Mal, itibar ve güzellik kazandırır.

3. Diğer insanlardan üstün olursunuz.

4. Âlim cahili bilir.
Cahil âlimi bilemez.

5. Şüpheyi ortadan kaldırır.

6. Doyulmaz, kanılmaz bir nimettir.

7. İlmin fazileti, ibadetin faziletinden daha hayırlıdır.

 8. Allah kuluna iyilik dilerse dini ilimlerde âlim kılar.

9. Kur'an öğrenen değerli, itibarlı, onurlu, şerefli, meziyetli ve onur sahibi olur.*

10. Hadis öğrenenin delilleri kuvvetli olur.*

11. Matematik bilenin görüşü keskin olur.*

12.Arap dili öğrenenler ince ve duygulu olurlar.*

* Nefsini şehevi arzulardan men etmeyenin işleri karışır ve zarara doğru gider.

13. Âlim bir hata yaptı mı, o ilmi de hataya düşürür.

14. Âlimler bilgi, ibret ve düşünceye sevk eden hikmetli söz söylerler.

15. İlim seni korur.

16. Âlim olamıyorsan bile âlimlerle oturmaya çalış.

17. İlim yolunda olanlara hoşnutluklarından dolayı melekler kanatlarını sererler.

18. Hz. Ali "ya bilen, ya öğrenen,

Ya dinleyen
Ya da bunları seven ol.
Beşinciden olma ki mahv olursun" demiştir.

19. Fakirlikten ve yoksulluktan korkmazlar.

20. Allah sevmediği kulunu ilimden mahrum eder,
Mal verir oyun oynayan çocuk gibi oynatır.

21. İlim münakaşa etmek için öğrenilmez.
Uygun ortamda ilmi münakaşa yapabilirsin.

22. İlim ve ihtisas sahibi olanlar sorulmazsa susarlar.

23. İlim öğrenen,
Utanmayı,

Kibri,

Gururu,

Utanmayı,

Gamı,

Tasayı,

Elemi,

Gelecek menfaati,

Ezberlemeyi,

Hatıralarını bir torbaya doldurup ağzını sıkıca bağlar.

24. Her şeyin güzelini ara ve al.

25. İlim fayda sağlar.
İlimde boş ve lüzumsuz yoktur.

26. İlim av gibidir kaçar, gizlenir.
Avcı isen izi iyi sür, avlayıncaya kadar zahmet çekeceksin bil.

27. İlim, bilgileri tekrar gerektirir.

28. İlme soran dil, düşünen kalp ile ulaşılır.

29. Bilmediği şeylerden bilenler gibi konuşmayanlar ilim sahibidir.

30. Allah’tan âlim kullar korkar.

31. İlmi kendin için yaşayarak öğren, başkasına öğretmek için öğrenirsen
Vebali sana nuru başkasına olur.

32. İlim sözden önce gelir, yapmaktan da önce gelir.

33. Âlim, az söyler maksadını gizlemez.

34. İlim gibi dost ve sırdaş bulunmaz, yumuşaklık gibi yardımcı yoldaş bulunmaz.

35.İlim öğretene hürmet edersen, saygı gösterirsen, el pençe divan durursan
sütünü sana zahmetsizce verir.

İlim öğreteni hedef alırsan cahillerden olursun.

36. İlimi anlatan, ilmi dinleyen, ilmi yaşayan ayrı-ayrı güzelliklere kavuşur.

37. Düşünen kalp ile iyi niyetle sorulan soruların cevabından ilme kavuşursun.

38. İlimde ilk basamağa varan her şeyi biliyorum diye zanneder.
İlimde ikinci basamağa varan diğer âlimlere bakarak kendini alçakta görür.

İlimde üçüncü basamağa varanlar kimse ilim sahibi olamaz ve olamamıştır der.

                                       *
RAVLİ

Popüler Yayınlar