(Mevlana Hazretleri Tebrizli Tanrı Şems’ini anlatıyor)
790-
Fakat benim perim (Güzel dişi cinim), afsunlarla
şişeye girmedi gitti;
Onun
işi afsundan da dışarı bir iş, efsaneden de.
Kaşlarını
çatması, eski öfkeleri yüzünden;
Fakat
Leyla’nın kaş çatması, Mecnun’u helak eder (Bitkin bir
duruma getirir, öldürür) gider.
Gel,
gel ki sensiz yaşayış haram bana;
Gör
ki sen olmadıkça gözlerim ırmak adeta.
Suçum,
bütün halkın suçundan artık bile olsa lütfet (İyilik et),
bağışla da o Ay yüzünü göster, gözlerim aydınlansın.
Gönlüm,
acaba suçum nedir diye kendini yiyor, kıvranıp duruyor;
Çünkü
her sebep, bir sonuca bağlıdır.
Ezeli
hükmü bildiren çavuştan bana bir ses gelmede;
Diyor
ki;
“ Kıvranıp durma, bu sebep şimdicek olmuş bir şey değil.
Tanrı bağışlar, suçlandırır, verir, alır”;
Onun
işi akıl terazisiyle ölçülemez ki.
Gel,
gel, şimdicek “ Ol dedi mi oluverir” lütfuyla (İyiliğiyle) nimetleri (Yaşam
gereçlerini) başa kakılmayan (İyilik olarak
yapıldığı hatırlatılmayan) cennet, kapı açar sana.
Kapı
açar da dikenin ta kendisinde şaşılacak çiçekler görürsün;
Taşta
görürsün ki Karun definesi var.
Lütuf
(Tanrı İyiliği), ebede dek (Sonsuza kadar) sürer gider, bu yüzden Kâflanun gemisi arasında
(Ufka doğru giden yolculukta) binlerce kilit
gizlidir (Açmak için binlerce anahtara sahip olmak
lazım).
*
Neler
öğrendik;
1.
Sevilenin sevene
kızmasının, öfkelenmesinin seveni öldürdüğünü, öldürmezse bile bitkin bir hale
koyduğunu öğrendik.
2.
Hoşa gitmeyen bir
işten kişi kendi kusur ve suçunu aradığını, çoğu zaman Tanrı takdirini olduğunu
bilemediğini öğrendik.
3.
Her sebebin bir
sonuca bağlı olarak ilerlediğini öğrendik.
4.
Allah ne isterse
olacağını, bizim uğraşımız Allah’ın dilediğini olması için çalışmaktan ibaret
olduğunu öğrendik.
*
İşte
böyle yaren;
Allah’ın
iyiliğinin sınırı olmadığını, kişinin isteğinin olması için gideceği yolda
binlerce görünmeyen engel olan kapılardan geçmesi gerektiğini, bu kapılarda
kilitlerle kilitli olduğunu, görünmez anahtarımız yoksa ilerleyemeyeceğimizi
öğrendik.
*
RAVLİ