(Hazreti Mevlana Allah’ı kendini ve aşkı anlatıyor)
640-
Yeraltında bulunan neye üfüren kimdir;
Tatlıya
analık eden, tada padişahlık edip buyruk yürüten kimdir?
Kimdir
madenin avucunda toprağa altın, gümüş haline sokan?
Kimdir
sedefin içinde suyu inci eden?
Sevgilinin
çekişiyle candan da kurtuldun, bedenden de;
Daha
da yakınlaştı ayetinin cezbesiyle (Kendine çekmesiyle)
iki yay kadar kaldı araları makamını da aştın.
Gönül
zümrüdüankası neden bu kadar yücelere uçmada?
Yüceler
yücesi rabbimden bir ıslık sesidir, duydu da ondan.
Çalgıcın
güneş oldu, lale bağırdı:
Kalk,
selvi boylu dilbere secde et.
Açılıp
saçılan gül, neden gülüyor?
Söyleyeyim:
Bahar
mevsimi yüzünden duası kabul oldu da ondan.
Gül,
gömlekten mana Yusuf’unun kokusunu aldı da ağzını açıp gülmeye, hey gidi hey,
müjde-müjde demeye koyuldu.
Gül
bahçesi karakışa, padişahlar padişahının adaletinin aydınlığı sayesinde
yağmadan korkmuyorum, ne dilersen yap, elinden geleni geri koyma diyor;
Diyor
ki: Gök de onun elinde bir elma gibi, yer de;
Hatta
daha da değersiz yer-gök;
Sen
benim yaprağımı kapıyorsun, fakat nereye götüreceksin, nereye?
Herkesçe
bu, böyle:
Âlemin
manası o;
Peki,
o halde adlar, mananın tapısından başka nereye gidebilir?
*
Neler
öğrendik;
1.
Allah’tan bir ses
duyana kadar insanın tatlıyla, tuzluyla, altınla, gümüşle uğraştığını öğrendik.
2.
Allah kendisine
yaklaştıracağı kulunu dostlarıyla tanıştırıp yolu-yordamı, edebi-terbiyeyi
öğrettirerek hazırladığını öğrendik.
3.
Her şeyin
Allah’ın elinde ve takdiriyle olduğunu öğrendik, anladık.
*
İşte böyle yaren;
Allah’ın kendine yaklaştırmak için sesle, kokuyla
müjde verip davet ettiğini, bu daveti isteyen ve bekleyenlerin hiç korkmadan,
hiç çekinmeden yücelere çıkmak için dünyaya ait bağlarını koparmaları
gerektiğini öğrendik, anladık.
*
RAVLİ