26 Kasım 2012 Pazartesi

YALNIZ AŞİKAR OLANA BAKAN ADAM



(Aşikâr: Açık, görünen bilinen)

Pek çok değişimlere uğramış bir gerçek arayışçısı, sonunda herkesin sahip olamayacağı algılarla donanmış, aydınlanmış bir adam bulmuş.

Ona şöyle demiş:
“ Seni takip etmeme izin ver, böylece ben de senin yaptıklarını izleyerek öğrenebileyim.”

Bilge adam yanıtlamış:
“ Bu yükü kaldıramazsın, çünkü olayların gelişimiyle iletişim içinde kalacak sabrın olmayacak.

ÖĞRENMEK YERİNE, BİLİNDİK YOLLARDAN GİTMEYİ tercih edeceksin”

Arayış içindeki adam, sabırlı olacağına, var olan önyargılarına bakmadan, olup bitenden ders çıkarmaya çalışacağına söz vermiş.

“ O zaman bir şartım var” demiş bilge adam,
“Ben sana açıklayıncaya kadar, sen hiçbir olayla ilgili soru sormayacaksın”

Adam hevesle kabul etmiş ve yolculuğa çıkmışlar.
Onları vahşi bir nehirden karşıya götüren bir sandala binmişler.

Bu sırada bilge adam, gizlice sandalın altına bir delik açmış, buradan su sızmış ve böylece sandalcının yardımına, yıkıcı bir hareketlerle cevap vermiş.

Arayış içindeki adam kendine hâkim olamamış:
“İnsanlar boğulabilir, sandal batacak ve kaybolacak!
Bu iyi bir insanın yapacağı bir şey mi?”

“ Sana söyledim, değil mi?” demiş bilge.
“Hemen sonuçlara atlamayacaksın”

“ Bu şartı unutmuştum” demiş adam.
Ve bunun için özür dilemiş.
Ama çok şaşkınmış.

Sonunda bir ülkeye varmışlar.

Burada iyi karşılamışlar, kral onlara ev sahipliği yapmış ve onunla birlikte ava gitmelerini istemiş.
Kralın küçük oğlu, bilge adamın önünde ilerliyormuş.

Bilge ve adam, büyük çalı ile diğer av gurubundan ayrıldığı anda,

Bilge:
“Çabuk beni takip et” demiş.
Genç prensin bileğini burkmuş, çocuk çalılıklara düşmüş ve bilge adam tüm hızıyla atını, krallık sınırında öteye sürmüş.

Arayış içindeki adam şok olmuş.
Bu suça ortaklık ettiği için suçluluk duyuyormuş.

Ellerini ovuşturup bağırmış:
“Kral bize iyi davrandı, oğlunu emanet etti ve biz ona ihanet ettik!
Bu nasıl bir davranış?

En kaba insanların en değersiz olanı”

Bilge adam sadece ona dönmüş ve şöyle demiş:
“ Dostum, ben sadece yapmam gerekenleri yapıyorum.
Sen bir gözlemcisin ve

ÇOK AZ İNSAN GÖZLEMCİ OLABİLİR.

Bu konuma eriştin, ama bunun KIYMETİNİ bilmiyor gibisin. SEN DURUMU

ÖNYARGILARINLA ELEŞTİRİYORSUN.

Sana sözünü bir kez daha hatırlatırım”
“ Anlıyorum ki sözüm olmasaydı, ben de burada olamazdım ve sözüm beni yenilgiye uğratıp duruyor” demiş adam.

“Lütfen, beni bir kez daha bağışla; anlıyorum ki VARSAYIMLARI YIKMAK ZOR. Seni bir kez daha sorgularsam, beni kov, lütfen”

Yollarına devam etmişler.
Büyük ve görkemli bir şehre gelmişler, oradaki halktan biraz yemek istemişler.

Ama onlara hiç kimse bir şey vermemiş.
Burada yardım denen bir şey yokmuş ve sahipliğinin kutsal kuralları unutulmuş.

Aksine, üzerlerine köpekleri salmışlar.
Şehrin dışına çıktıklarında, aç yorgun ve susuzmuşlar.

Bilge adam,
“ Dur biraz, şu yıkık duvarı onarmalıyız” demiş.
Saatlerce çalışmışlar.

Çamur, saman ve suyu birbirine karıştırıp duvarı onarmışlar.

Arayış içindeki adam öyle yorulmuş ki şöyle demiş:
“ Bunun karşılığında bize bir şey vermeyecekler.

İki kere iyiliğe kötülükle karşılık verdik.
Şimdi kötülüğe iyilikle yanıt veriyoruz.

Ben sabrımın sonuna geldi, daha fazla devam edemeyeceğim”
“ Artık korkmana gerek yok” demiş bilge adam “hatırlarsan, beni bir daha

 SORGULARSAN, kovmamı söylemiştin.

Burada yollarımız ayrılıyor, çünkü benim yapacak çok işim var.
Ama gitmeden önce, sana bazı yaptıklarımın ne anlama geldiğini açıklayayım, belki bir gün yine

BÖYLE BİR YOLCULUĞA ÇIKABİLECEK ALGIYA erişirsin.”

Benim zarar verdiğim sandal hasarlı olduğu için savaşa gitmek için sandal toplayıp hazırlanan zorba kralın elinden kurtulmuş oldu.

Bileğini burktuğum çocuk, artık zorba bir insana dönüşemeyecek, hatta krallığın başına bile geçemeyecek, çünkü yasalara göre, sadece fiziksel olarak bütün olan bir adam, krallığı yönetebilir.

Bu nefret dolu şehirde, iki küçük yetim var.
Onlar büyüdükleri zaman, duvar yine çatırdayacak ve içine sakladıklarım ortaya çıkacak, bu onların miraslarıdır.

Onlar, onu değerlendirerek güçlü olacak ve bu şehri, yeni kaderine doğru götürecekler.
“Şimdi gidebilirsin. Kovuldun.”

                                         ***
 MEVLANA VE GİZEMLİ SUFİ BİLGELİK HİKÂYELERİ.
IDRIES SHAH. ÇEV. MERVE DUYGUN. 2009
BUTİK YAYINCILIK VE KİŞİSEL GELİŞİM HİZ. TİC. LTD. ŞTİ.YAYINI
 (Bu kitabı temin ederek evinde bulundurmanı önemle tavsiye ederim)  

                                       ***

Yaren,                                                

 Kur’ anda Musa ve Hızır öyküsü olarak anlatılmıştır.
Kur’an da anlatılan                                                    

Olayı daha iyi anlamamızı sağlayan öyküdür.

                                         *
İzleyerek öğrenen kişi, izleyeceği doğru kişiyi bulduktan sonra; hemen kısa vadeli sonuçlara bakarak önyargısı ile karar vermesi yanlıştır.

Hemen neden karar veriyorsun ki, bekle bakalım işin sonu ne?
İşi yapan, sürükleyen anlatsın.

Onun bilgi ve seçenekleri ne?
İyi gözlemleyerek faydalanmalıyız.

Bizim gördüğümüz gerçeğin bir parçası, gerçeğin tümünü görene kadar yargı oluşturmamalıyız.

Peki, neden herkesi sorgular bakışla bakıyorsun ve bu yönlü konuşuyorsun.

Öğrenci isen öğrenme boyutunda, anlama ve kavrama dikkatinde, faydalanma niyetinde kendini yapılandırmıyorsun?

Kendi kendine devamlı öğrenci olduğunu telkin etmek doğru olur.
Şimdi öğretilenler NEDEN-SONUÇ ilişkisi üzerinden.

Yaren sen buna YARARLIĞI da eklemelisin.

Yararlılığı işin içine katarsan; sabır işin içine kendiliğinden katılır. Sabır işin içine katılınca olay iyi anlaşılıncaya kadar sıkıntı olmadan beklenir, gözlemlenir, doğru yargıya varılır.

Diğer bir dikkatinizi çekeceğim perdelerdir.

Kişi kendine ne kadar düşüncesizliğinden, dikkatsizliğinden, bilgisizliğinden perdeler oluşturursa anlayışlılık, çabuk seziş, özü kavramak olamaz.

Tüm bu çalışmalar her şeyin göründüğü gibi veya senin düşündüğün gibi olmadığını anlaman içindir.

Gerçek bir bütündür.
Gerçeği gönlün kabul eder ve sakinleşir.

Gerçeğe tam ulaşılmadan etiketlendirme yaparsan kafan karışır, fikirlerin bulanıklaşır.

Gerçeğin tamamını bir parçasından da anlayabilirsin ama bunun için biraz daha çalışmamız lazım.

Allah, İnşallah perdelerimizin kalkmasına izin verir kolaylık sağlarsa daha hızlı yol alırız.

Aslında kaderin yazgısını doğru okumaya, önceden okumaya çalışıyoruz.

Bu yazgıyı daha önce okuyabilenlere de bilge diyoruz, derviş diyoruz, ermiş diyoruz, evliya diyoruz, veli diyoruz.
(hepsinin farklı yetenekleri ve Allah’tan izinleri vardır)

Allah işinizi rast getirsin.
Allah, hepimize hazinesinden yardım etsin.

Âmin.

                         *                                                                                                                       RAVLİ

Popüler Yayınlar