Ben o zaman Mevlana’ya yeni
mürit olmuştum.
Çamdan hacılar geldi.
Bunların arasında Konya
tacirlerinden birinin yakışıklı bir oğlu vardı.
Mevlana’ya ziyarete gelerek
hadsiz hesapsız hizmetlerde bulundu:
Bütün dostlara çeşit-çeşit
hediyeler verip onlara şu garip hikâyeyi anlattı:
Bir gece çölde bana uyku
galebe etti, kafileden geri kaldım.
Birdenbire uyandım, bütün
kafilenin geçip gittiğini gördüm.
Sağıma soluma baktım hiç kimseyi
göremedim.
Ağladım, bağırıp çağırdım ve
şaşırıp kaldım.
Ne tarafa gideceğimi
bilemedim.
Bunun üzerine düşe kalka
ikindi namazına kadar yürüdüm.
Uzaktan, çölün ortasında
kurulmuş büyük bir çadır ve bundan çıkan büyük bir duman gördüm.
Sevincimden kendimden geçmiş
bir halde o çadıra doğru koştum.
Yakınlaştığım zaman çadırın
kapısında heybetli bir adamın oturduğunu gördüm.
Büyük bir korku ve edeple
selam verdim.
O da selamımı alarak “ İçeri
gir otur, biraz rahat et” dedi.
İçeri girdim baktım ki, bu
adam bir tencere içerisinde ev helvası pişiriyor.
Ona:“ Ey Allah’ın velisi, bu insanı öldürücü çölde bir çadırda, böyle sıcak bir helva ve temiz, soğuk su nereden?
Bu ne haldir?
Bana anlat “ dedim.
O da “ Ey delikanlı, bil ve
haberdar ol ki, Bahaeddin’in oğlu Mevlana her gün bir defa buradan geçer.
Ben o sultanın
müritlerindenim.
Aradan bir müddet geçmedi ki
Mevlana görünüp çadırdan içeri girdi.
Bu zat kendisini karşıladı ve
baş koyduktan sonra bir tabak helva önüne koydu.
Mevlana bu helvadan fındık
kadar alıp ağzına attı ve biraz da bana verdi.
Ben hemen Mevlana’nın eteğine
yapıştım ve
“ Tanrı için olsun, ben
Konya’dan aile sahibi bir adamım, hacı kafilesinden ayrı düştüm, yolu
bilmiyorum, beni kurtar” diye yalvardım.
Mevlana “ Sen mademki benim
hemşerimsin, hiç korkma, gözlerini kapa “ buyurdu.
Ben gözlerimi kapadım,
gözlerimi açınca kendimi kafilenin arasında gördüm.
Şiir:
“ Eğer bir âşık kervandan
geri kalırsa,
Hızır onun yoluna gelir, ona
kılavuzluk eder”
Ben bu olayı bütün hacılara
söyledim ve o günün tarihini yazdım.
Orada yüz bin gönül ve can
ile Mevlana’nın kulu ve müridi oldum.
Hacılar döndükten sonra hepsi
bu gencin irşadı (uyarısı) ile başlarını açıp mürit oldular.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29, Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
Neler öğrendik:
1.
Mevlana Hazretlerinin
yolunu kaybetmiş âşıklara, hemşerilerine yardım ederek yol gösterdiğini
öğrendik.
2.
Her nerede
olursak olalım, ne halde olursak olalım halimizden haberdar olduğunu ve bize
yardım ettiğini öğrendik.
3.
Zaman ve mekân
dürülmesini sadece kendine yapmadığını, ihtiyaç da olana da yaptığını öğrendik.
4.
Mevlana
hazretlerinin Hızır gibi yardıma yetiştiğini ve yardım ettiğini öğrendik.
Bu anlatılan hikâye bilinsin
diye açık edilmiş bir hikâyedir.
Bu konuda Hazreti Mevlana’nın
yardımı sayısızdır ve ahirete gittikten sonra da yardımı azalmamış artmıştır.
Belki sende yardım
görmüşsündür de bu yaşanmışı kaldıramayacağın için rüya gibi veya rüyada olmuş
gibi hatta bir şeyler oldu, güzel bir şeydi dersin ama hatırlayamazsın.
Aklın görsele çok inandığı
için sana kendini bile göstermeden işini hal yoluna kor da sen yardımın kimden
geldiğini bilemezsin.
Allah’ın izniyle Hızır gibi
yardımına gelir.
Bu hikâyeleri okudukça zihnin
berraklaşır ve eski yaşamışlığını hatırlarsın.
Hak erlerini seven gönlü açık
kişi kendilerini göstermedikleri için yok sanırsın ama o kadar çokturlar ki
sayamazsın.
Türbe ziyaretinin kapısında
biraz durursan çokluğunu bir miktar anlarsın.
*
RAVLİ