28 Kasım 2012 Çarşamba

MEVLANA VE YOLUNU KAYBEDENE YARDIM

Şeyh Mahmud-i Sahib Kıran şöyle anlatmıştır:

Ben o zaman Mevlana’ya yeni mürit olmuştum.
Çamdan hacılar geldi.

Bunların arasında Konya tacirlerinden birinin yakışıklı bir oğlu vardı.
Mevlana’ya ziyarete gelerek hadsiz hesapsız hizmetlerde bulundu:

Bütün dostlara çeşit-çeşit hediyeler verip onlara şu garip hikâyeyi anlattı:
Bir gece çölde bana uyku galebe etti, kafileden geri kaldım.

Birdenbire uyandım, bütün kafilenin geçip gittiğini gördüm.
Sağıma soluma baktım hiç kimseyi göremedim.

Ağladım, bağırıp çağırdım ve şaşırıp kaldım.
Ne tarafa gideceğimi bilemedim.

Bunun üzerine düşe kalka ikindi namazına kadar yürüdüm.

Uzaktan, çölün ortasında kurulmuş büyük bir çadır ve bundan çıkan büyük bir duman gördüm.

Sevincimden kendimden geçmiş bir halde o çadıra doğru koştum.
Yakınlaştığım zaman çadırın kapısında heybetli bir adamın oturduğunu gördüm.

Büyük bir korku ve edeple selam verdim.
O da selamımı alarak “ İçeri gir otur, biraz rahat et” dedi.

İçeri girdim baktım ki, bu adam bir tencere içerisinde ev helvası pişiriyor.
Ona:
 “ Ey Allah’ın velisi, bu insanı öldürücü çölde bir çadırda, böyle sıcak bir helva ve temiz, soğuk su nereden?

Bu ne haldir?
Bana anlat “ dedim.

O da “ Ey delikanlı, bil ve haberdar ol ki, Bahaeddin’in oğlu Mevlana her gün bir defa buradan geçer.
Ben o sultanın müritlerindenim.

 Belki inayet buyururda iftar eder, diye bu helvayı onun için pişiriyorum” dedi.
Bunun üzerine benim hayretim bir iken bin oldu.

Aradan bir müddet geçmedi ki Mevlana görünüp çadırdan içeri girdi.
Bu zat kendisini karşıladı ve baş koyduktan sonra bir tabak helva önüne koydu.

Mevlana bu helvadan fındık kadar alıp ağzına attı ve biraz da bana verdi.
Ben hemen Mevlana’nın eteğine yapıştım ve

“ Tanrı için olsun, ben Konya’dan aile sahibi bir adamım, hacı kafilesinden ayrı düştüm, yolu bilmiyorum, beni kurtar” diye yalvardım.

Mevlana “ Sen mademki benim hemşerimsin, hiç korkma, gözlerini kapa “ buyurdu.

Ben gözlerimi kapadım, gözlerimi açınca kendimi kafilenin arasında gördüm.

Şiir:

“ Eğer bir âşık kervandan geri kalırsa,
Hızır onun yoluna gelir, ona kılavuzluk eder”

Ben bu olayı bütün hacılara söyledim ve o günün tarihini yazdım.
Orada yüz bin gönül ve can ile Mevlana’nın kulu ve müridi oldum.

Hacılar döndükten sonra hepsi bu gencin irşadı (uyarısı) ile başlarını açıp mürit oldular.

                                     ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489

                                      ***
Neler öğrendik:

1.   Mevlana Hazretlerinin yolunu kaybetmiş âşıklara, hemşerilerine yardım ederek yol gösterdiğini öğrendik.

2.   Her nerede olursak olalım, ne halde olursak olalım halimizden haberdar olduğunu ve bize yardım ettiğini öğrendik.

3.   Zaman ve mekân dürülmesini sadece kendine yapmadığını, ihtiyaç da olana da yaptığını öğrendik.

4.   Mevlana hazretlerinin Hızır gibi yardıma yetiştiğini ve yardım ettiğini öğrendik.

 
İşte böyle yaren,

Bu anlatılan hikâye bilinsin diye açık edilmiş bir hikâyedir.
Bu konuda Hazreti Mevlana’nın yardımı sayısızdır ve ahirete gittikten sonra da yardımı azalmamış artmıştır.

Belki sende yardım görmüşsündür de bu yaşanmışı kaldıramayacağın için rüya gibi veya rüyada olmuş gibi hatta bir şeyler oldu, güzel bir şeydi dersin ama hatırlayamazsın.

Aklın görsele çok inandığı için sana kendini bile göstermeden işini hal yoluna kor da sen yardımın kimden geldiğini bilemezsin.

Allah’ın izniyle Hızır gibi yardımına gelir.
Bu hikâyeleri okudukça zihnin berraklaşır ve eski yaşamışlığını hatırlarsın.

Hak erlerini seven gönlü açık kişi kendilerini göstermedikleri için yok sanırsın ama o kadar çokturlar ki sayamazsın.

Türbe ziyaretinin kapısında biraz durursan çokluğunu bir miktar anlarsın.

                                     *

RAVLİ

Popüler Yayınlar