Oğlum Kemaleddin’i sünnet
düğünü etmiştim.
Mevlana Hazretleri tam on
altı gün bizim düğünümüzde bulundu.
Takım-takım büyük adamlara
sema’lar tertip edildi.
Birtakım insanlar gelir,
birtakımı giderdi.
Mevlana sema’a o kadar
dalmıştı ki, on altı gün zarfında ne yemek yedi, ne su içti, ne de uyudu.
On altı gün sonra nefis
yemekler getirdiler.
Mevlana “ Afiyet olsun,
dostlar yesinler.
Benim adamakıllı iştahım yok”
dedi.
Sofrayı kaldırdıktan sonra
Emir Âlem Çelebi kürsüye oturup Kemal’i tuttu.
Sünnetçiler sünnet ettiler.
Bundan sonra Mevlana yemek
getirmelerini emretti.
Her bir yemekten dörder kap
getirdiler.
Hepsini de tam bir iştah ile
yedi.
Elli kaba yakın bir yemek
yedi, sonra sema’a kalktı.
Dostlar hayretten hayrete
düştüler.
Bunun üzerine Mevlana “ Tanrı
eri, Musa’nın sihirbazlarının develer yükü sihir aletlerini yuttuğu halde hiç
karnı şişmeyen ve hiçbir eser gözükmeyen asası ve evlerdeki karanlıkları yok
eden bir kandilin nuru gibidir” buyurdu.
İşte o zamanda bu kadar yemek
yediği halde onun karnında zerre kadar bir şişkinlik peyda olmadı.
Yemeden önce nasılsa yine
öyle durumda idi.
Bu da onun garip ve acayip
kerametlerindendir.
“Nükte lokması olgunlara
helaldir.
Mademki sen olgun değilsin,
yeme ve sus.”
“ Bir kimsede yediği lokma
celal nuru olursa,
O kimse ne yese ona
helaldir.”Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
Tanrı erleri bir yere bir
maksatla gittiği zaman o iş oluncaya kadar yemez, içmez işin tamam olmasına beklerler.
*
RAVLİ