29 Kasım 2012 Perşembe

MEVLANA VE YEMEK

Horsaf’ın babası Nureddin (Tanrı rahmet etsin) anlatmıştır.

Oğlum Kemaleddin’i sünnet düğünü etmiştim.
Mevlana Hazretleri tam on altı gün bizim düğünümüzde bulundu.

Takım-takım büyük adamlara sema’lar tertip edildi.
Birtakım insanlar gelir, birtakımı giderdi.

Mevlana sema’a o kadar dalmıştı ki, on altı gün zarfında ne yemek yedi, ne su içti, ne de uyudu.

On altı gün sonra nefis yemekler getirdiler.
Mevlana “ Afiyet olsun, dostlar yesinler.

Benim adamakıllı iştahım yok” dedi.
Sofrayı kaldırdıktan sonra Emir Âlem Çelebi kürsüye oturup Kemal’i tuttu.

Sünnetçiler sünnet ettiler.
Bundan sonra Mevlana yemek getirmelerini emretti.

Her bir yemekten dörder kap getirdiler.
Hepsini de tam bir iştah ile yedi.

Elli kaba yakın bir yemek yedi, sonra sema’a kalktı.
Dostlar hayretten hayrete düştüler.

Bunun üzerine Mevlana “ Tanrı eri, Musa’nın sihirbazlarının develer yükü sihir aletlerini yuttuğu halde hiç karnı şişmeyen ve hiçbir eser gözükmeyen asası ve evlerdeki karanlıkları yok eden bir kandilin nuru gibidir” buyurdu.

İşte o zamanda bu kadar yemek yediği halde onun karnında zerre kadar bir şişkinlik peyda olmadı.

Yemeden önce nasılsa yine öyle durumda idi.
Bu da onun garip ve acayip kerametlerindendir.

“Nükte lokması olgunlara helaldir.
Mademki sen olgun değilsin, yeme ve sus.”

“ Bir kimsede yediği lokma celal nuru olursa,
O kimse ne yese ona helaldir.”

                                           ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489

                                      ***

Tanrı erleri bir yere bir maksatla gittiği zaman o iş oluncaya kadar yemez, içmez işin tamam olmasına beklerler.

                                         *

RAVLİ

Popüler Yayınlar