30 Kasım 2012 Cuma

MEVLANA VE RUHU KOKMUŞ ZENGİN

Bir gün Mecdeddin bir zengini Mevlana’ya ziyarete getirdi.
Oradan gelmesi gecikti.

Mecdeddin durumu anlamak için Mevlana’nın arkasından gitti.

Onun ayakyolunun (tuvalet) bir köşesinde murakıp (düşünceye dalmış) oturmuş gördü.

Baş koydu ve “ Hüdevendiğar, ne yapıyorsun” diye sordu.

Mevlana “ Bu lağımın pis kokusunu koklamak, ruhu kokmuş zenginlerle sohbetten yüz misli daha iyidir.

Çünkü dünya ehli ve zenginlerle sohbet, aydın gönülleri karartır ve bozar” dedi.

Bunun üzerine derhal o zengin tüccar elbiselerini yırtarak kul ve mürit oldu.

Bütün eşyalarını da ensaba (baba tarafından hısımlar) ve eshaba (görüştüğü dostlarına) verip bir ferece giydi, halktan alakasını kesti ve maksuduna ulaştı.

                                      ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489

                                      ***
Koku:

Gözle görmeye çok önem verenler koku algısını kaybederler.
Koku algısını kaybedenler problemli hale gelirler ve şımarık davranışlarda bulunurlar.

Koku algısını değerlendirmeyenler, öne almayanlar mahcup duruma düşer.
Koku sözsüz, görüntüsüz gizli açıklamalar yapar.

Yaren bunun önemini gönlümüz de, kalbimiz de, canımız da bazı şeyleri kabul eder, ister veya ret eder.

Görünüşte bir sebep ve delil olmadığı halde kişi bu yargıya varır ve tavır koyar.

Küçük çocukların algıları söz ve davranış çokluğundan ve karışıklığından etkilenmediği için bu algıyı çok daha iyi kullanırlar.

Çocuk yemek istemez, anne ille de yedirmeye çalışır.

Anne çocuğun gelişmesini güçlenmesini ister fakat çocuk yediğinin faydadan daha çok zarar vereceğinin bilincindedir ama ifade edemez durumdadır.

“Kimi vücudunu taşımak için yer, kimi yediğini taşımak için yer” Şemsi Tebrizi Hazretleri der.

Yani koku yaşamın temelinde canlılara verilmiş sözden de çok kuvvetli ve doğru yargılar sağlayan veri tabanıdır.

Kalp, can, gönül, toplamında ruhumuz görünenle değil gerçeklikle çalıştığı zaman sağlıklı olur, verimi görülür.

Benim görmediğimi zeki olan başka biri aynı şeye bakarak nasıl ki görüyorsa;

Koku algısını geliştiren zeki, bir akıllıdan daha doğru algılara ve davranışlara sahiptir.

Her ne yaparsan, her ne düşünürsen havaya küçük zerrecikler halinde kimyasallar yayar durursun. 

Koku alma duyusu aktif olan bunu burnu ile alır, aklı ile değerlendirir bir kanaate varır.

Görsele çok değer verenler koku algısını etkisizleştirirler.

Yaşama baktığın zaman aklı az olan ama hayatını devam ettirenlerin koku algısıyla yaşamını sürdürdüklerini görürsün.

Güzel kokular algılarız,
Asitli kokular algılarız.

Yanık kokusu algılarız.
Yağ kokusu algılarız.

Daha birçok koku algılarız ve işimizde bu kokuları kullanarak ifade ederiz.
Koku bize öncülük eder.

Görmesek bile, dokunmasak bile, tatmasak bile, duymasak da havada olan kimyasallardan veri alabiliyoruz.

Koku yaklaştırır, uzaklaştırır, sevdirir, kaçırır, saklandırır.
Kokuya karşı duyarlılığını yitirenler ansal körlük yaşarlar.

Yani verileri göremez, değerlendiremez hükmünde kördürler.
Diğer bir değişle uykudadırlar.

Başka bir deyişle karanlıkta kalmıştır.
Yani kuyuda kendini hapis etmiş demektir.

Yaren:
Koku duygusunu geliştirirsen bunun ruhuna yansıması olur ve bir davranıştan, bir sözden çok şey çıkarımlar yapar davranışına temel oluşturursun.

Eğer kendini körlettiysen kör, uykuda, karanlıkta, kuyunun dibindesindir demektir.

His dünyanı geliştirmek gerekir.

Mevlana Hazretleri ruhun değerini bilmeyip mal ve para biriktirenlerin bu yetersizliğe düşebileceğini bize anlatmıştır.

Mal ve paranın çok olmasını kötüdür diyemeyiz.
Mal ve paranın helal kazançtan olmasıdır.

Bu birikimin de Tanrı emrine göre kullanılması doğru davranış biçimidir.

Dışımızda olanları algılamada yetersiz kalırsak iç dünyamızdaki algıların farkına varamayız.

Anı yaşayamayanlar bu konuda yetersiz kalırlar.

Geçmişle kalan kişiyi etkileyen olaylarla uğraşırlar ve gelecekten endişe duyarlar, anı yaşayamaz çok şeyden mahrum kalırlar.

Aldığımız bir veriyi anlamlı kılamazsak etkensizleşiriz.
Algılamalarımızı bilgi ışığında yorumlamalıyız.

Yanlış anlarsak; var sanma, yanılsama olur ki bu hastalıklılık halidir.
Algını kullanmaz, algı yokluğu (algısızlık) ruh hastalığına yol açar.

Ruhsal duyu yitimine uğrarsan; duyumsamaz olursun, tanıyamama durumuna düşersin, gördüğü halde tanıyamama olur.

Yaren,
 Bunlarla kendini geliştirmelisin ki duygusal ipuçları kullanmaksızın algılarla bilgiler alabilesin eylem yapabilesin.

İlham almak budur.

                       *
Söze yalan katarak kandırılabilirsin.
Görsellikte gizleme (kamuflaj) yapılarak aldatılabilirsin

Ama kokuda aldanma olasılığın en az düzeydedir.

                        *
RAVLİ

Popüler Yayınlar