28 Kasım 2012 Çarşamba

MEVLANA VE YOK OLMAK

Malatyalı Mevlana Şemseddin anlatmıştır.

Bir gün son derecede derin bir bilgin, her şeyin bir delilini arayan ve münakaşaları seven talebesiyle Mevlana hazretlerine ziyarete gitmişlerdi.

Ona bir şeyler soyup öğrenmek bahanesiyle imtihan etmek istiyorlardı.
Arapça grameri iyi biliyorlardı.

Kendi aralarında bildiğimiz Arapça gramerden soralım ki ne kadar kuvvetli olduğunu anlayalım.

Bu maksatla gelip Mevlana hazretlerinin yanına oturdular.

Mevlana hazretleri bir müddet ilahi bilgiler verip güzel şeyler söyledikten sonra şöyle bir hikâyeye başladı:

Temiz yürekli iki din ve şeriatın ustası (fakih) ile zeki bir dilbilgisi uzmanı ile yol arkadaşlığı etmiş.

Yolda beraber giderken harap olmuş bir kuyuya rastlamışlar.
Fakih “Bu kullanılmaz bir kuyu demiş

Gramerci ustası da böyle ifade edemezsin diye aralarında bir münakaşa başlamış.

Kitapları karıştırmışlar, davalarını ispat etmek için uğraşmışlar, bezgin bir hale gelmişler.

Bu münakaşa ile yollarına devam ederken konacak bir yere rastlayamamışlar.

Onlar bu hararetli münakaşa ile giderken akşam olmuş ve adamakıllı karanlık basmış, göz gözü görmez bir hale gelmiş.

Yola devam ederken dilbilgisi uzmanı yolda bulunan derin bir kuyuya düşmüş.

Kuyunun dibinden:
Ey yoldaşım, ey şefkatli fakih!
Tanrı rızası için beni bu karanlık kuyudan kurtar” diye yalvarmış.

Fakih de:
Pek ala kurtarırım fakat dilbilgisi kuralına çok önem vermekten vazgeçme şartıyla” diye cevap vermiş.

Bu zavallı dilbilgisi uzmanı dilbilgisine çok önem veren tutuculukta, sahip olduğu bilgiye güvendiği için buna razı olmamış ve kuyudan kurtulamamış.

Sende tereddüt hemzesini (Manasından emin olamadığın söz dizilimini) ve varlığını Hazreti Hamza gibi kendi kendinden öğrenmensen tabiat ve nefis kuyusu olan hodbinliğin (Kendini beğenmiş, bencil) kanlı kutusundan çıkamazsın ve sahrasının fezasına (bulunduğun genişlikten yükseğe çıkamazsın) hiçbir zaman ulaşamazsın”

Mevlana bu hikâyeyi anlattıktan sonra bu bilginler hep birden sarıklarını başlarından çıkardılar.

(Sarıklar ilim sahibi işareti olduğundan, sarığı çıkarmak ilmim yok manasına gelir)

Niyetlerini saklamaktan vazgeçip tam bir doğrulukla ve samimiyetle Mevlana’nın halis (Hilesiz, katkısız) müridi oldular.

Şiir:
“Nahivcinin (söz dizilimi) hikâyesini çölde oturan Arap’ın hikâyesinin ortasına, size nahvi (Söz dizilimi) öğretmesi için getirdik.

Bil ki burada nahv (Söz dizimi) değil mahv (Yok olmak) lazımdır.
Eğer mahvolmuşsan korkmadan suda yüzebilirsin.

Fıkhın fıkhını, nahvin nahvini ve sarfın sarfını (Yani bu ilimlerin özünde) yok olmakta bulursun.”

                                      ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489

                                        *
Neler öğrendik:

1.   Bir büyüğün yanına gittiğin zaman ondan nasihat istemelisin.

2.   Çünkü sen bir gerçek dediğinden daha ötede olan hakikat vardır onu ulaşmak için ulaşanlardan bilgi almalısın.

3.   Başkasını imtihan için yanına yaklaşıp asla öğrenmek için geldiğini söyleme, o kişi öngörüsü sayesinde senin gizlediğin maksadını anlar.

4.   Gaz çıkaran bir kişi sessiz gaz çıkardığı zaman kimsenin anlamadığını sanır, oysaki koku bu gizlediğini açığa çıkartır.

5.   Bildiğinde ısrar etme, başkasını da ikna etmek için uğraşma.

6.   Anlamak isteyen veya kendisini anlamak için hazırlayan küçük bir veriden de anlar.

7.   Anlamak isteyene ne deliller ve şahitler getirsen, hatta o gerçeği yaşamış bile olsa yine anlamaz.

8.   Söz dizilimi, anlatış şekli veya tarzı önemlidir ama daha önemlisi ifade edilmek istenen gerçeğin karşındakinin anlamasını sağlamaktır.

9.   Yani karşındakinin anlayışına göre anlatmaktır.

10.                  Kuyu tabiri: Karanlıkta ve çıkmazda kalmış sadece bir bakış açısıyla bakanlar için kullanılır.

11.                  At gözlüğü tabiri: Görüş alanı daralmış anlamınadır.

12.                  Kör biri için bahçede gideceği yerlere ip çekmişler. O kör bir eliyle ipi tutarak bahçede istediği yere gidermiş. Fena komşusu zarar vermek için ipi orada bulunan çukurun üzerinden geçirmiş. Kör hep o ipi hep takip ettiğinden o çukura düşmüş.

13.                  Yani sadece gideceğin bu yoldan başka bir yol yok der ve ısrar edersen gerçekleri göremez olur karanlıklarda hareket alanın çok az olarak kalırsın.

14.                  Kendi içinden gelen samimiyetle, açık yüreklilikle açık, net, anlaşılır doğrulukla Hz. Hamza gibi söylememiz öneriliyor.(içinden geldiği gibi söylemek)

15.                  Kendini beğenmiş, bencil olursan ne söylersen söyle sahip olduğun negatif enerjin algılanacağından doğruyu, hakikati söylesen bile kabul edilmez.

16.                  Yaren önce kendini pozitif enerjili bir hale getirmen için uğraşmalısın.

17.                   Kendini yüksek görüyorsan, başkasına da onaylatmak istiyorsan dersini alır oturursun.

18.                  Sadece söz ile uğraşanların görüşünün sınırlı olacağı ve dar bir alanda hapis kalacağını öğrendik.

19.                  Din ve şeriat (Doğru yol, Allah’ın emri, ayet, hadis ve büyük din adamlarının dinle ilgili bir konuda birlik olmaları) çalışmaları yapıp bu yolda ilerleyenler yolculuklarına devam ederler.

20.                  Ben bilirim, ben, iyiyim, ben üstünüm Vb. gibi benliği öne aldığın ve üste çıkardığın durumlarda ey yaren kendi yoluna taş koyup kendi yoluna kapatan kendinsin. Hiçbir kişiyi, hiçbir olayı bana engel oldu diye şikâyetçi olma. Şikâyet edeceğin kişi sensin ve değer verdiğin benliğindir.

21.                  Ben diyen bilgin bile olsa kendini kuyuya atmış olur, kendi kendini o kuyudan çıkaramaz ancak din ve şeriat bilgini bu karanlıklardan onu kurtarır.

22.                  Ne olursan ol ey yaren “BEN” diye söze başladıysan o konuşmadan hayır bekleme.

                                  *

RAVLİ

 

 

Popüler Yayınlar