“Alâeddin Siryanus ciddiyetle
Mevlana Tanrıdır diyor” diyerek onu kötülediler.
Ve “ Bu, peygamberin şeriatı
kanununda caiz değildir; hatta küfürdür “ dediler.
Birkaç muhzır (Mahkeme mübaşiri)
gönderip Alâeddin’i getirdiler.
Kadı ondan “ Mevlana
Tanrı’dır diyen sen misin?” diye sordu.
O “Hâşâ, katiyen, o değil de
belki ben Mevlana’nın Tanrı yapıcısı olduğunu söylüyorum.
Bak, beni nasıl yaptığını
görmüyor musun?
Ben hakikatten uzak inatçı
bir gebr (ateşe tapan) idim.
Bana irfan ( ilahi bir ilim
ve gittikçe çoğalan bilgi olarak kâinatın sırlarını bilme kudreti) bağışladı,
beni bilgin yaptı;
Bana akıl verdi ve beni
Tanrı’yı bilir yaptı.
Ben Tanrı’yı çağıran bir
taklitçi iken beni Tanrı’yı bilen bir muhakkik (hakikati, gerçeği bulup meydana
çıkaran) yaptı.
“ Nefsini bilen Tanrı’sını da
bilir” sözü benim vaktimin nakdi (peşin kar) oldu.
Bir kimsenin ruhunda
Tanrı’lık olmayınca Tanrı’yı tanıyamaz.
Bu kesin bir delildir. Şiir:
“ Aklı olmayan kimse aklı nasıl bilir.
O halde bundan kimin Tanrı’yı tanıdığını anla.”
Nahivci (dilbilgisi ustası)
nahivciyi,
Fıkıhçı ((bir şeyi gereği
gibi anlama, bilmek ilmi) fıkıhçıyı bilir,
Bir cahil, bilgini asla
bilemez.
Kör de güneşi görmez.
Tanrısızlıkta Tanrılık
edilemez.
Çünkü Tanrı “ Sıfatlarımla
halka tecelli ettim “ buyuruyor.
Öyle ki Mevlana Hazretleri,
sohbet ve terbiyesinin bereketiyle bir cahili bilgin yapıyor, senin fıtratını (mizacını,
tabiatını, huyunu) değiştiriyor.
Mevlana yine sohbetinin
mübarek nefesiyle cahil nefsi bilgin yapıyor, arif yapıyor, akıllıları tekrar
âşık, âşık değil de belki de herkesin olamayacağı bir şey yapıyor.
Nihayet görmüyor musun
kimyada birazcık iksir paslı bir bakırı halis altın yapıyor ve varlığından
başka bir hale sokuyor.
Eğer varlığından başkalaşmış,
kendi benliğinden kurtulmuş Tanrı nuru ile dopdolu olan bir Tanrı eri bakır
gibi vücutları altın ederse, onları nur haline getirirse ve
(İşler Tanrı’ya rücu ‘döner’
eder) deryasına ulaştırırsa, buna hiç şaşılmaz “ dedi.
Bütün bilginler ve fakihler
utandılar.
Alâeddin Siryanus kadının ve
fakihlerin macerasını Mevlana hazretlerine arz edince Mevlana gülümsedi ve
“Kadıya, eğer sen de Tanrı
olmazsan vay sana de” dedi.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29, Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
Neler öğrendik:
1.
Hazret, Tanrı’yı
sevdirerek ve öğreterek Tanrı’yı gönlümüze yerleştirdiğini öğrendik.
2.
Hazretin,
kâinatın sırlarını öğrettiğini öğrendik.
3.
Hazretin,
serseriyi adam ettiğini öğrendik
4.
Hazretin, gerçeği
bularak bize görünür kıldığını öğrendik.
5.
Hazretin, insanı
keşifçi yaptığını öğrendik.
6.
Hazretin,
nefsimizi bize öğrettiğini öğrendik.
7.
Hazretin,
ruhumuzdaki Tanrı’sal ruhu görünür kılıp gücüyle işler yaptırdığını öğrendik.
8.
Hazretin, tanrı
gibi hükmeden biri haline getirdiğini öğrendik.
9.
Hazretin,
sohbetle cahil nefsi bilgin ettiğini öğrendik.
10.
Hazretin bilgini
arif ettiğini öğrendik.
11.
Hazretin, arifi
aşık ettiğini öğrendik.
12.
Hazretin, aşığı
Tanrı sevgilisi ettiğini öğrendik.
13.
Hazretin, kör
gözlerin gözünü açıp ışıkla görmeyi öğrettiğini öğrendik.
14.
Hazretin, bizi
benliğimizden kurtararak Tanrı nuru ile doldurduğunu öğrendik.
İşte böyle yaren,
Tanrı’dan gelen emirleri
peygamberimiz bir güzel bizlere aktarmış ve yaşamının her anında örnek
olmuştur.
Peygamberimiz Miraç’a çıkarak
bize Tanrı’ya gitmek yolunu göstermiştir ve Tanrı’dan bizim nasiplenmemiz için
izin almıştır.
Hazreti Mevlana bize
peygamberimizin gittiği bu yolu gitmiş ve bize bu yolu incelikleri ile tarif
etmiştir.
Hazretin her sözü bize yol
kılavuzu ve yol işaretleri olarak açık edilmiştir.
Yol açık, yolculuk edeceksen
işte sana bu sunulan ve sunulacak işaretleri dikkate alarak ve önemseyerek yola
çık.
Her yiğit bu yolu
tamamlayamaz.
Yola bile çıkamaz.
Okumak, öğrenmek ağır gelir
kaçar.
Nefsinden yaptığı karanlık
mağaranın içinde sanılarıyla ve hayaliyle yaşamayı tercih eder.
Tanrı’nın yardımı her an
bizimle olduğunu unutmamalısın.
Yola çıkan er geç maksadına
ulaşır.
*
RAVLİ