Tam o sırada “ Yüce Tanrı’nın
Rum halkı (Roma ülkesi, Anadolu) hakkında büyük inayeti (özeni) vardır ve
Sıddık-ı Ekber’in (Ebubekir Hz.) duasıyla da bu halk bütün ümmetin en merhamete
layık olanıdır.
En iyi ülke de Rum ülkesidir.
Fakat bu diyarın insanları,
Tanrı’nın aşk âleminden ve deruni (İçten, gönülden gelen) aşktan
habersizdirler.
Müsebbib ül- Esbab (Cenab-ı
Hak) (Şanı aziz olsun ve saltanatı yücelsin) hoş bir lütufta bulundu,
sebepsizlik âleminden bir sebep yaratarak bizi Horasan ülkesinden Rum
vilayetine çekip getirdi;
Haleflerimize de bu temiz
toprakta konacak yer verdi ki, Ledünni iksirimizden (Allah bilgisi ve sırlarına
ait) onların bakır gibi olan vücutlarına verelim de onlar tamamıyla kimya,
irfan ( bilme, anlama) âleminin mahremi (gizli) ve dünya ariflerinin (Bile,
bilgili) hemdemi (sıkı, fıkı arkadaş) olsunlar” buyurdu.
Şiir.
“ Beni Horasan’dan çekip
Yunanlılar içine getirdin ki onlarla haşir neşir olup hoş bir mezhep vücuda
getireyim”
Fakat onların hiçbir suretle
doğru yola meyletmediklerini ve ilahi sırlardan mahrum kaldıklarını gördüm.
Biz, insanların tabiatına
uygun düşen şiir ve sema yolu ile o manaları onlara layık gördük;
Çünkü Rum halkı zevk ehli ve
şirin sözlüdür.
Mesela bir çocuk hasta olur
ve tabibin verdiği ilaçtan nefret edip mutlaka şerbet isterse, hazık Doktor
(İşinin ustası) ilacı bir şerbet testisine koymak suretiyle çocuğa verir.
Çocuk onu şerbet zannıyla
seve-seve içer, dertlerinden kurtulur, sıhhat bulur ve onun bozulmuş mizacı
düzelir.
Şiir:
“ Haberdar olun!
Saladır (İlan ediyoruz)
kangren hastalığına!Bizim ilacımız hasta içindir.
Biz Tanrı’nın tabipleriyiz.
Kızıldeniz bizi gördü, ikiye
ayrıldı.”
“Biz cismani doktorlar gibi
bir kimseden ücret istemeyiz.
Bizim el ücretimiz Tanrı
tarafından fazlaca verilir.”
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29, Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
İnsanın öyle manevi bir
mizacı vardır ki o zayıflayınca, iç duygularının söylediği ve gördüğü her şey
aksine olur.
Veliler bu mizacın iyileşmesi
için ve dinin kudret bulması için yardım eden doktorlardır.
Neler öğrendik:
Anadolu’nun Müslümanlara Ebubekir
Sıddık Hazretlerinin duası bereketiyle açıldığını öğrendik.
Anadolu’da yaşayanların iyi
fakat bilgisiz olduğunu öğrendik.
Horasan’da Hazreti Mevlana ve
aile çevresi Hakkın emriyle bu temiz topraklara yerleşmişleri aydınlatmak üzere
geldiklerini öğrendik.
Zevkli iş yapanlara, şirin
sözlülere sema yolu ile manalar verildiğine layık olduğunu öğrendik.
Yani zevk sahibi olacaksın,
sonra şirin sözlü olacaksın ki manalar sana hediye edilecek.
Acı bir şeyi tatlılık içine
alarak daha fazla acı vermeyecek hale getirmesini hoşlukla davranmanın
beğenilen bir davranış olduğunu öğrendik.
Hastalıktan sıhhat bulsak
bile çekilen acı ile duygusal değerlendirme aşırı olacağından kişi her şeyi
aşırı ve olumsuz değerlendirerek ruh hastası olacağını öğrendik.
Hastalıktan
sonra ruhsal tedavi (terapi) uygulanması bu nedenledir.
Ruh hastalığının insanı
kangren gibi acı vererek yok ettiğini, bu hastalıktan kurtulmak için Mevlana
Hazretlerinin doktorluğu ile kendini tedavi etmemiz gerektiğini öğrendik.
Bu ruh tedavisinden ücret de
istemediklerini öğrendik.
Koca Mevlana ve ailesi
Anadolu’da ki insanlara yardım etmek için Tanrı’nın gönderdiğini, nuruyla
desteklediğini öğrendik.
Her birimiz bir şekilde ruh hastayız.
İster farkında olalım, ister
olmayalım.
Yüzümüze yanlışımızı,
hastalığımızı söyleyenden kaçıyoruz.
İkiyüzlüler zaten söylemez.
Kendimizde hastalık olduğunu
etrafımızda kimse kalmadığı zaman anlarız.
Oysaki biz hep kendimizi doğru
ve haklı sandık, başkalarını haksız ve suçlu saydık.
Sinsice ilerleyen, nefis ile
güç bulan, şeytan ile azgınlığa giden bir yapıda ruh hastalığının gelişmesi
için iyi ortam sağladığından ruh sağlığım yerinde diyemeyiz.
Her an bozulacak bir ortamda
yaşıyoruz.
Yaren,
Benim böyle bir derdim yok
dediğini duydum.Kendi ölçülerine göre doğru söyledin.
Çünkü ölçün kendin olursa
yanılgıya düşersin.
Oltaya yakalanmış bir balık
gibi kuvvetin kalmayıncaya kadar gizli-gizli kan kaybedersin.
Mevlana Hazretlerinin
önerilerini doğru kabul ederek yol al ki geriye dönüp kendine baktığın zaman
yanılgılar içinde olduğunu kendin göresin.
Tanrı bize acıdı da ruh
doktorumuz Mevlana Hazretlerini ve evlatlarını bizi iyi etsinler diye gönderdi.
Ey yaren,
İyiyim dersen faydalanmaktan
el çektin demektir, zannınla hatalara düşersin.
Hastayım demelisin ki
hastalığın varsa iyileştirirsin, eksiğin varsa tamamlarsın.
Hem kendine hem de yakın
çevrene yararlı biri olursun.
İyi isen daha iyi olursun.
Ücretsiz diye, ucuz veya değersiz
sakın sanma.
Bunlar Tanrı bağışıdır ve
mübarek Mevlana Hazretlerinin gönlünden diline düşen bize hediye edilen
kimyalardır.
Yaşamın bir anlam
taşımıyorsa, zevk almıyorsan, tabiatın bozuk demektir.
Tanrı’ yı arayış yolunda
sayısız güzelliklerle tanışır, sevinçle yaşamayı öğrenirsin.Nasibi olan alır.
İnanan faydalanır.
Uygulayan faydasını görür.
*
RAVLİ