28 Kasım 2012 Çarşamba

MÜRŞİD

Manen yol gösteren kılavuz kişidir.
Üstün özellikleriyle gerçek mürşid Hz. Muhammed’dir.

Hz. Muhammed’e varis olan kâmil insanlar, bütün ahlaki ve ilmi konuda doğru yolu göstermek ve uyarmak için yetkilidirler.

Allah’ın yeryüzündeki halifesi olmakla kulların Hakk’a açılan kapısı gibidir.

Yolda ilerleyenler ancak ve nihayet bu kapıdan Allah’a yol bulabilirler.
Bağlılıkla mensup olmak gereken kişidir.

Mürşid, Muhammedi ruhu ve sırrı taşıyan yetkilidir.
Yüce makamlara yol bulmanın ilk şartı, mürşid de fani olmaktır.

(Kendi bildiklerini, görüşünü, isteklerini yok edip mürşide itaat etmek)

Mutlak varlıkta birbirine benzeyen halde olmak için, mürşidin iç âlemine bakmasıyla denetleme ve kontrol etmesiyle mümkündür.

Şu halde isteklinin ilk yapacağı şey, erenler huzurunda bulunup “muhasebe” ehli olmaktır.

(Muhasebe:
Her gün nefsin yaptığı iyilik ve şerri hesaplamak, kendini ve davranışlarını hesaba çekmek demektir.

“Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz” hadisi şerifi gereğince, şeriat (din kanunları) terazisini göre (Ölçü ve tartın kendi değerlerin olursa yanlış olur) değerlendirme yapmalısın.

Noksanın varsa noksanını gidermek ve kul hakkı varsa onu da sahibine, yoksa mirasçısına vermek muhasebenin şartıdır.

Mürşid, bir silsile ile Hz. Muhammed’e ulaşan kişidir.
Bu silsile, onun manevi olgunluğun belli olması için gereklidir.

Çünkü mürşid, Muhammedi bir varistir.
Yüksek özelliklere sahip kişidir.

Bilgisiyle hocadır, bakıcıdır, üstattır.
Yüzü, nuruyla bir aydır.

Mumdur, güldür, aynadır.
Konuşması baldır.

Sohbeti tatlıdır.
Ölü gönülleri diriltir.

                                 *
Yaren,

Baha Veled hazretlerinin bir bakışı ile Hak nurlarına kavuşan Seyyid bu hak nurlarını ve sırları taşıyamaz oldu da kendini dağlara vurdu.

Baha Veled Hazretlerinin sunduğu kadeh, daima ilahi aşktır ve bu bakışa kimse dayanamaz.

Bu bakış aşk pençesidir ki, bu pençeyle âşıklar, vücutlarını yokluk denizinde boğulurlar.

Sonra dervişi dünya tuzağından kurtarır, elinden tutar kaldırır, sevinçli bir hale sokar.

Hak nurlarını taşımak kolay değildir, üstelik akış sağlandıktan sonra.

Kendini kontrol altına almadan bu nurlara kavuşunca aklı kavrayamadı, anlayamadı ama gerçekler ve gelecek sırlarına kavuşunca ne yapacağını şaşırdı.

Bir yandan kendini kontrol etmek bir yandan da bu sırları ne yapacağını, nasıl yapacağını bilmediğinden yanlış bir şey yapmak korkusundan dağlara çekildi.

Ey yaren işte bu işler böyle.

Buğdayın olsa, suyun olsa, mayan olsa, bunları birbiri ile yoğursan ille de ataş görüp pişmesi lazımdır ki nimet olarak sofrada yerini alsın.

                            *
RAVLİ

 

Popüler Yayınlar