(Tanrı onun kalbini ve kabrini nur etsin) den nakledilmiştir ki:
Mevlana Hazretleri anlattı:
Musa’nın (Selam onun üzerine
olsun) gözleri ağrıyor ve büyük eziyet çekiyordu.
Çünkü” Göz ağrısından başka
ağrı yoktur” denilmiştir.(Yani hiçbir şey göz ağrısı ile mukayese edilemez)
Musa feryat ederek Tur’a
hareket etti.
Gittiği yoldaki nebatlar (bitkiler)
ona:
“ Ey Musa, bizi toplayıp gözüne sür de o, iyi olsun” diye bağırdılar.
Fakat Musa onlara hiç dönüp bakmadı.
Münacatı bitince:
“ Ey padişahım, gözümün ağrısından son derece
zayıfladım.
“Senin hasretinden hasta
olursam bana şifa veren odur” (Şuara, 80)
Ayetini kendime deva ve şifa
yapıyorum.
Yeryüzünün nebatları kendi
hassalarını ( Bir kimseye ya da bir şeye özel olan nitelik, kuvvet, güç) bana
bildirdiler.
Sen ne buyuracaksın diye
kabul etmedim” dedi.
Aziz Tanrı:
“ Gözünün şifa bulması için
onların sözünü dinle:
Çünkü her derde karşı bir deva
ve her elem için bir merhem yaratmış ve sebep yapmışım” diye hitap etti.
Şiir:
“ Peygamber “ Şan ve şeref
sahibi olan yüce Tanrı her dert
( yıllanmış, bezdirici
hastalık, insanı içinden kemiren üzüntü, bir sonuca bağlanıncaya kadar insanı
çok uğraştıran sorun)
İçin derman
(ilaç, çare, takat (kudret),
kuvvet, güç) yaratmıştır” dedi.
Musa dağdan dönünce o
nebatlardan bulduğunu gözüne sürmeye başladı.
Gözü eskisinden daha fena
oldu.
Feryat ederek yine Tanrı’ya
döndü, yalvarıp yakardı.
Bunun üzerine şöyle bir nida
geldi:
“ Ey Musa, ben sana hiç
zahmet çekmeden nebatları (bitkileri) hemen sahradan koparıp gözüne sür
demedim.
Ben sana doktorların dükkânlarına gir,
onlardan o ilacın eczasını satın al, tutya (göz sürmesi) yaptıktan sonra gözüne
sür, ta ki şifa bulasın ve rahata kavuşasın.
Basit bu muameleden doktorda faydalansın, demek istedim”
Musa (Tanrı’nın selamı üzerine olsun) Tanrı’nın dediği gibi yaptı ve şifa buldu.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29, Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
Neler öğrendik:
1.
Bir ağrımız
sızımız olduğunda Tanrı’ya dua ederek yardım istememiz gerektiğini öğrendik.
2.
Önerilenleri
önemsememiz gerektiğini öğrendik.
3.
Önemsediğimiz
önerinin nasıl bir yol ile uygulamasının uzman kişinin önerisi ve gözetimi ile
yapmamız gerektiğini öğrendik.
4.
Hastalıklardan
kurtulmak, iyi olmak için her şeyin özel nitelikleri, kuvvetini, gücünü
bilmemiz gerektiğini öğrendik.
5.
Tanrı’nın dert verdiğini
deva (İlaç, çare, tedbir) da verdiğini arayıp bulup yararlanmamız gerektiğini
öğrendik.
6.
Doktora
gidilmesini ve önerilen ilacın önerildiği gibi ciddiyetle uyulmasını öğrendik.
7.
Doktorların da
Tanrı’nın kuluna şifa vermek için bir aracı olduğunu öğrendik.
İşte böyle yaren,
Allah’tan derdimizin
dermanını isteyeceğiz sonra Allah’ın bu işle görevlendirdiği uzman kişilere
giderek derdimizin dermanını bulacağız.
Kişisel bilgilerimizi yok
sayıp uzman olanın önerilerine tam bir doğrulukla bağlanıp azami olarak faydalanmamız
gerekiyor.
Yani kendini derdinle çaresi
arasına sokup işi uzatma.
Bilgili olan o konuda daha
bilgili olana gider ve onun bilgisine teslim olur.
Kendin yeterli bilgi
oluşturmadan kanaat sahibi olduysan her işin aksar.
Bilgi bilgiliye doğru git
der.
Akıllı akıllıya doğru git
der.
*
RAVLİ