Adam bir gün nasılsa denize düştü, boğulmak üzereydi.
Kıyıdan bir adamcağız onu
gördü, bağırdı:
Boynundan torbayı çıkar yahu!
Adam dedi ki:
O torba değil, sakalım.Sakal da değil de başımın belası!
Kıyıdaki, pek hoş, beğendim
doğrusu dedi.
Debelenme öyleyse, batıp
gebereceksin işte!
*
Ey keçi gibi sakalından
utanmayan, sıkılıp arlanmayan,
Sende nefis ve şeytan varsa
sen de Firavun’a, Haman’a (Firavunun veziri) uydun demektir.
Çünkü nefis ve şeytan, sana
göre Firavun ve Haman’dır.
Musa gibi varlıktan geç de
ondan sonra Firavun’un sakalına yapış!
Bu Firavunun sakalını sımsıkı
tut, çek;
Ercesine onunla savaşa giriş!
Yola ayak bas, sakalını
bırak…
Bu sakal yüzünden ne vaktedek
yolda kalacaksın;
Ne zamana kadar varacağın
yere varamayacaksın?
Din yolunda er olanın,
sakalını tarayacak tarağı yoktur!
O, ne gönül kanından başka su
bulur, ne gönülden başka bir kebap!
Bez yıkayıcı olsa güneş yüzü
görmez…
Çiftçi olsa tarlasına
buluttan yağmur yağmaz!
Sen de yaranı (sakalını) bil
de sakalını sofra yaygısı yap, yerlere döşe!
********
MANTIK AL- TAYR 2
Feridüddin-i ATTAR İslam klasikleri. M. E. B. 2172 Çeviren Abdulbaki GÖLPINARLI
( Bu kitabı temin edip evinde bulundurmanı önemle öneririm)
***
Yaren, dış görünüşüne düşkün
olma.Temiz ve bakımlı olmak yeterlidir.
Dış görünüşünü imaj olarak
kullanıyorsan halka karşı, kendine az bir uğraşı ile saygı ve güven duydurmak
için bir çalışma olduğu bellidir, herkes tarafından bilinir, ama sen bilmezsin.
Sakalla uğraşmak iki yüzlülük
ve sahtekârlık göstergesidir.
Kendi halinde sakalı uzatmış,
iddiası olmayan dedelerimiz ayrıdır, sözümüz onlara değildir.
Peygamberimizin sünneti diye
sakal bırakıyorsun ama ölmeden önce ölünüz veya fakirlik benim övüncümdür
hadisine hiç önem vermiyorsun.
Yani sen peygamberimizin
mesajlarını işine geldiği gibi kullanmaya çalışıyorsun demektir.
Peygamberimizin mesajları bir
bütünlük içindedir ve her mesajı önemlidir.
Bu mesajlardan nefsine göre
yorumlayarak anlam yükler, taklit ederek iş yaparsan saygını yitirirsin.
Oysaki dinin çok kuralını
yerine getirdiğin görülüyor.
Bundan şu anlam çıkar:
Halk dine önem veriyor ve din
yolunda gidene sevgi ve saygı gösteriyor, kolay eminlik sağlanıyor diye sen o
kılığa girerek hak etmediğin bir sevgi ve saygıya bedelini ödemeden kazanmak
istiyorsun demektir.
Yani hem Hak beni beğensin hem de halk beğensin istiyorsun.
Bu isteğin olmaz.
Önce seni Hak beğenecek, Hak
beğendikten sonra halk da seni beğenir.
Bu isteğin varsa acele etme.
Önce Tanrı’ya gidiş
yolculuğunu tamamla.
Yani sen, halkın seni
beğenmesine yönelik çalışman işe yaramaz.
*
Fıkra,
Bir yerde yağmur yağmıyormuş
duaya çıkılmış yine yağmur yağmamış.
O yerdeki Bektaşi’ye birisi
müracaat ederek yağmur yağması için dua istemiş.
Bektaşi: “Şu hırkamı al,
yıka, güneşe ser” demiş
Adam hırkayı yıkayıp güneşe
serer sermez bir yağmurdur başlamış.
Öyle yağmış ki ardı arkası
kesilmemiş.
Nihayet yine Bektaşi’ye
müracaat ederek yağmurun dinmesi için müracaatta bulunmuşlar.
Bektaşi: “Hırkamı al, hamam
ısıtılan yere götür, kurut” demiş.
Adam Bektaşi’nin dediğini
yapar yapmaz bulutlar dağılmış, güneş açmış.
Hırkayı Bektaşi’ye götüren
adam bundaki hikmeti sormuş.
Bektaşi demiş ki:” Kaç
vakittir benimle zıt gidiyor.
Hırkamı yıkattım, kurutmam da
kurutmam diye yağmur yağdırmaya başladı, kuruttum güneş açtı!”
(Erenlerin Allah ile cilveleşmesi)
***
RAVLİ