23 Kasım 2012 Cuma

TORBA SAKAL

Bir ahmak (aklı az) adamın pek büyük bir sakalı vardı.
Adam bir gün nasılsa denize düştü, boğulmak üzereydi.

Kıyıdan bir adamcağız onu gördü, bağırdı:
Boynundan torbayı çıkar yahu!

Adam dedi ki:
O torba değil, sakalım.
Sakal da değil de başımın belası!

Kıyıdaki, pek hoş, beğendim doğrusu dedi.
Debelenme öyleyse, batıp gebereceksin işte!

                                 *
Ey keçi gibi sakalından utanmayan, sıkılıp arlanmayan,
Sende nefis ve şeytan varsa sen de Firavun’a, Haman’a (Firavunun veziri) uydun demektir.

Çünkü nefis ve şeytan, sana göre Firavun ve Haman’dır.
Musa gibi varlıktan geç de ondan sonra Firavun’un sakalına yapış!

Bu Firavunun sakalını sımsıkı tut, çek;
Ercesine onunla savaşa giriş!

Yola ayak bas, sakalını bırak…
Bu sakal yüzünden ne vaktedek yolda kalacaksın;

Ne zamana kadar varacağın yere varamayacaksın?
Din yolunda er olanın, sakalını tarayacak tarağı yoktur!

O, ne gönül kanından başka su bulur, ne gönülden başka bir kebap!
Bez yıkayıcı olsa güneş yüzü görmez…

Çiftçi olsa tarlasına buluttan yağmur yağmaz!
Sen de yaranı (sakalını) bil de sakalını sofra yaygısı yap, yerlere döşe!

                                         ********
MANTIK AL- TAYR 2 Feridüddin-i ATTAR İslam klasikleri. M. E. B. 2172 Çeviren Abdulbaki GÖLPINARLI ( Bu kitabı temin edip evinde bulundurmanı önemle öneririm)

                                            ***
Yaren, dış görünüşüne düşkün olma.
Temiz ve bakımlı olmak yeterlidir.

Dış görünüşünü imaj olarak kullanıyorsan halka karşı, kendine az bir uğraşı ile saygı ve güven duydurmak için bir çalışma olduğu bellidir, herkes tarafından bilinir, ama sen bilmezsin.

Sakalla uğraşmak iki yüzlülük ve sahtekârlık göstergesidir.
Kendi halinde sakalı uzatmış, iddiası olmayan dedelerimiz ayrıdır, sözümüz onlara değildir.

Peygamberimizin sünneti diye sakal bırakıyorsun ama ölmeden önce ölünüz veya fakirlik benim övüncümdür hadisine hiç önem vermiyorsun.

Yani sen peygamberimizin mesajlarını işine geldiği gibi kullanmaya çalışıyorsun demektir.

Peygamberimizin mesajları bir bütünlük içindedir ve her mesajı önemlidir.

Bu mesajlardan nefsine göre yorumlayarak anlam yükler, taklit ederek iş yaparsan saygını yitirirsin.

Oysaki dinin çok kuralını yerine getirdiğin görülüyor.
Bundan şu anlam çıkar:

Halk dine önem veriyor ve din yolunda gidene sevgi ve saygı gösteriyor, kolay eminlik sağlanıyor diye sen o kılığa girerek hak etmediğin bir sevgi ve saygıya bedelini ödemeden kazanmak istiyorsun demektir.

Yani hem Hak beni beğensin hem de halk beğensin istiyorsun.
Bu isteğin olmaz.

Önce seni Hak beğenecek, Hak beğendikten sonra halk da seni beğenir.
Bu isteğin varsa acele etme.

Önce Tanrı’ya gidiş yolculuğunu tamamla.
Yani sen, halkın seni beğenmesine yönelik çalışman işe yaramaz.

                                            *
Fıkra,

Bir yerde yağmur yağmıyormuş duaya çıkılmış yine yağmur yağmamış.
O yerdeki Bektaşi’ye birisi müracaat ederek yağmur yağması için dua istemiş.

Bektaşi: “Şu hırkamı al, yıka, güneşe ser” demiş
Adam hırkayı yıkayıp güneşe serer sermez bir yağmurdur başlamış.

Öyle yağmış ki ardı arkası kesilmemiş.
Nihayet yine Bektaşi’ye müracaat ederek yağmurun dinmesi için müracaatta bulunmuşlar.

Bektaşi: “Hırkamı al, hamam ısıtılan yere götür, kurut” demiş.
Adam Bektaşi’nin dediğini yapar yapmaz bulutlar dağılmış, güneş açmış.

Hırkayı Bektaşi’ye götüren adam bundaki hikmeti sormuş.
Bektaşi demiş ki:” Kaç vakittir benimle zıt gidiyor.

Hırkamı yıkattım, kurutmam da kurutmam diye yağmur yağdırmaya başladı, kuruttum güneş açtı!”
(Erenlerin Allah ile cilveleşmesi)

                                           ***

RAVLİ

Popüler Yayınlar