23 Kasım 2012 Cuma

TİRMİZİ VE ATEŞ VE GÜLBANG ATEŞİ BAZI VELİ

Baha Veled’in müritleri anlatmıştır:

Çok defa Seyyid, Şeyhi olan Baha Veled hazretlerinin Tanrı’sal bilgilerini dinlerken şeyhinin bu sırları keşfettiğini görmekten o derece hararetlenirdi ki, iki ayağını mangalın ateşine sokar ve elleriyle de ateş korlarını söndürürdü.

Nihayet Şeyh Baha Veled hazretleri:
“Seyyid’i meclisten dışarı atın da huzurumuz bozulmasın” diye Seyyid’e doğru bağırırdı.

Şeyhin narası Seyyid’in kulağına ulaşınca derhal susardı.

                                          ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489

                                      ***

                      ATEŞ BAZ-I VELİ

Esas ismi Şemseddin Yusuf, babasının adı ise İzzeddindir.
Hz. Mevlana zamanında yaşamıştır ve dergâhta post sahibidir.

Baha Veled hazretleriyle birlikte Konya’ya geldiği bilinir.

Mevlevi tekkelerinde dervişlerin terbiyesine mahsus olan mutfakta bulunan beyaz post’a Ateş-i Baz-ı makamı denir.

 Ateş-i baz-ı makamı terbiye ve eğitim makamıdır.
Mevleviler her sofra gül benginde (duasında) Ateş-i baz-ı anarlar.

En bilinen hikâyesini arz ediyorum:

Mevlana hazretlerinin misafirleri gelir.
Misafirlere yemek hazırlanırken odun biter.

Bunun üzerine velimiz “Allah” diye nara atar, mübarek iki ayağını kazanın altına ateşlerin içine sokar.

Bir müddet sonra nefsine döner, sol ayak başparmağında yanma hissederek ayağını çeker.

Yemek pişmiştir.
Misafirlere ikram edilir.

Mevlana Hazretleri bu yemekten bir kaşık alınca
“Ateşi bazı gene yapacağını yapmışsın, bu yemek odun ateşinde pişmemiş, aşk ateşinde pişmiş” der ve bu olaydan haberdar olur.

Dervişler Şeyhinin karşısında elleri bağlı dururken ayakları da;
Sağ ayağın başparmağı sol ayağın başparmağı üstüne konarak durulur.

Yani nefsine dönmenin ayıp olduğunu ve ayıbın örtülmesi gerektiğini hatırlar.

Türbesi Konya meram yolu üzerinde eski SSK hastanesinin arkasındadır.
Ruhaniyeti çok tesirlidir.

                                        *

                   SOFRA GÜLBANGI

Ma sofiyan-ı rahiym, ma tablehar-ı rahiym. Payendadar ya Rab! İn kesara ve henra.

 
 Salli ve sellim ve barik ala eşraf-i ve esad-i nur-i cemiy’ıl enbiya-i vel mürselin.

Velhamdülillahi Rabbil alemiyn.

 El Fatiha,
(Herkes Fatiha okur)

Fatiha’dan sonra parmaklar birleştirilerek sofra üzerine konur ve devam edilir.

Nan-ı merdan, ni’met-i Yezdan, berakat-ı Halil ül rahman.
Elhamdü lillah, elhamdü lillah, elhamdü lillah, eşşükrü lillah.

 Hakk berakatın vere.
Bu gitti ğaniysi gele.

Somat sahibinin niyazı makbul ola.
Cümle geçmişlerinin ervah-ı mukaddesleri handan ü şadan ola.

Lokmalar nur u iman ola.
Muratlarımız hâsıl ola.

Kulub-i aşikaan küşade ola.
Demler sefalar ziyade ola.

Dem-i Hazret-i Mevlana
Sırr-ı Cenab-ı Şems-i Tebrizi

Kerem-i Hazret-i imam-ı Ali.
Sırr-ı Ateş-baz-ı Veli.

Ve şefaat-ı Muhammed’ininnebiyyil ummiyy, rahmeten lil’alemiyn.

Hu diyelim, hu.

Sofrada bulunanlar nefesinin sonuna kadar hu diyerek sofraya doğru eğilirler. 

                                         *

                          SOFRA GÜLBANG (izahlı)

 

1) Ma sofiyan-ı rahiym, ma tablehar-ı rahiym. Payendadar ya Rab! İn kesara ve henra.

 (Yola düşmüş sofileriz biz, Hakk’ın sofrasına oturmuşuz, nimetlerini yiyenleriz biz. Ya rabbi, şu kâseyi şu sofrayı ‘nimeti’ daimi kıl)

 

2) Salli ve sellim ve barik ala eşraf-i ve esad-i nur-i cemiy’ıl enbiya-i vel mürselin.

Velhamdülillahi Rabbil alemiyn.

(Allah’ım, rahmetin, selametin ve bereketin, bütün peygamberlerin ruhu, en mesudu, en şereflisi Muhammed’in üzerine olsun)

 El Fatiha,

(Herkes Fatiha okur)

Fatiha’dan sonra parmaklar birleştirilerek sofra üzerine konur ve devam edilir.

3) Nan-ı merdan, ni’met-i Yezdan, berakat-ı Halil ül rahman.

(Erenlerin ekmeğine ‘erenlere verilen rızka’, Halil İbrahim bereketine hamd ü şükürler olsun)

 4) Elhamdü lillah, elhamdü lillah, elhamdü lillah, eşşükrü lillah.

(Hamd Allah’ındır, hamd Allah’ındır, hamd Allah’ındır, şükür Allah’ındır.)

 5) Hakk berakatın vere.

(Hakk Teâlâ soframıza bereketini ihsan etsin)

 6) Bu gitti ğaniysi gele.

(Yenilip içilenin yerine daha zengin sofra gelsin)

7) Somat sahibinin niyazı makbul ola.

(Sofra sahibinin ikramı Allah katında makbul olsun)

8) Cümle geçmişlerinin ervah-ı mukaddesleri handan ü şadan ola.

(Bilimum geçmişlerinin mukaddes ruhları mutlu ve sevinçli olsun)

9) Lokmalar nur u iman ola.
(Yediklerimiz nur olsun, iman olsun.)

10) Muratlarımız hâsıl ola.

(Dileklerimiz kabul edilsin)

 11. Kulub-i aşikaan küşade ola.
(âşıkların gönülleri açılsın, genişlesin)

12) Demler sefalar ziyade ola.

(feyz dolu zamanlar, gönül arılığı, saflığı artsın.)

13) Dem-i Hazret-i Mevlana

(Hazreti Mevlana’nın feyzler bahşeden nefesinin)

 14) Sırr-ı Cenab-ı Şems-i Tebrizi

(Cenab-ı Şems-i Tebrizi’nin ilahi sırlarının)

15) Kerem-i Hazret-i imam-ı Ali.

(Hazreti İmam-ı Ali’nin cömertliğinin, bağışının)

16) Sırr-ı Ateş-baz-ı Veli.

 (Ateş-baz-ı Veli Hazretlerinin sırlarının)

17) Ve şefaat-ı Muhammed’ininnebiyyil ummiyy, rahmeten lil’alemiyn.

(Ve âlemlere rahmet olarak gönderilen, ümmi bir peygamber olan Hazreti Muhammed’in şefaatinin üzerimizde olması dileğiyle)

18) Hu diyelim, hu.
(O diyelim O) (Allah diyelim Allah)

 Sofrada bulunanlar nefesinin sonuna kadar hu diyerek sofraya doğru eğilirler.

                                                      *

Yaren,

Allah’ın veli kullarının ateşe hükmettiklerine ait değişik hikâyeleri daha ileride yeniden okuyacağız.

Bu sırra sahip olanların Hz. İbrahim’in ateşe atıldığında neden yanmadığını anlayacağız.

 Cehennemin mümin kula Sırat köprüsünden geçerken mümine “hızlı geç ateşimi söndüreceksin” demesini daha iyi anlayacağız.

Bu ateşle oynamak Ledün ilminden Allah’ın verdiği hediyedir.

                                                     *

RAVLİ

Popüler Yayınlar