Seyyid Burhaneddin Tirmizi
geçliğinin ilk çağında kırk gün büyük Mevlana’ya (Baha Veled Hazretleri) hizmet
etmiş.
Velilik ve keşiflerden her ne
elde edilmiş ise o kırk gün içinde edilmiştir.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29, Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
Yaren,
Şeyhine sevgi bağıyla
bağlanıp hizmet edenler ödülünü alırlar.
Birkaç ömür sürse ve kişi bu
yolda devamlı uğraşı içinde olsa kendi kendine çok az mesafe alır.
Ama, Şeyhine gönül bağı ile
bağlamış hizmet eden kişi çok kısa sürede yeteneğine göre şeyhinden hediyesini
alır.
Yaren, Allah nasip ettiği ve
kolay kıldığı zaman seni yetiştirecek kişiye yönlendirir.
Sen uyanık olarak bu açılan
kapıdan girmelisin ve sana verilenleri almalısın.
Tabii ki gönlün çer-çöple
dolu ise bu iş olmaz.
Hazırlık yapmalısın.
Önce şeyhinin ışığı ile
aydınlanacaksın, sonra şeyh seni Peygamberimize gönderip onun ışığını
alacaksın, sonra da Allah kapısına varacaksın.
Sırlar kapısını açmak yetkisi
Allah’a aittir.
Allah emir ve izin verirse
şeyhin bu sırları kalbine indirir.
*
10 KURALI YERİNE GETİRMELİSİN
1.
Birinci esas
TÖVBEDİR.
Günahların
hepsinden sıyrılmak ve Allah’a sığınmaktır.
Aşığa
yakışan sevgiliden başkasına bakmamaktır.
Benliği
bırakmak, varlığını ona feda etmektir.
Çünkü
vücudun günahlarından sıyrılmak, bu hale gelmenin esas şartıdır.
2.
İkinci esas ZÜHD:
Dünyanın
süsünden, lezzetlerinden, mal, mülk, mevki ve zenginliğinden tamamen elini
çekmektir.
Nitekim
ölüm de bunlardan ayrılmaktır ve gerçek zühd iki cihanı da terk etmeye
çalışmaktır (dünya ve ahireti).
Hz.
Peygamberimiz dünya ahiret ehline, ahirette dünya ehline, her ikisi de
ehlul-laha haramdır buyurmuştur.
3.
Üçüncü esas
TEVEKKÜLDÜR:
4.
Dördüncü esas KANAATTİR:
Bu
da nefsin şehvetlerinden (aşırı isteklerinden)ve hayvani gıdalardan vaz
geçmektir.
Nitekim
ölüm de bu sonuca varıştır.
Aşığa
yakışan yiyecek, içecek, giyecek ve barınaktan kendisine yeteceği kadarıyla
yetinmektir. İsraf etmemektir.
5.
Beşinci esas
UZLETTİR:
Nitekim
ölüm de insanlardan ayrılıp gitmektir.
Öğrenci
kendisini terbiye eden Mürşid-i Kâmilin hizmetini görecek ve ölünün kendisini
yıkayana teslim ettiği gibi, o da kendini öylece kendisini terbiye edene teslim
olacaktır.
Ta
ki kendisini, nurla yıkayıp bütün pisliklerden tertemiz kılsın.
Uzletin
en faydalısı yalnızlığa çekilip bütün duyu organlarını çalışmaktan alıkoymaktır.
Çünkü
ruhun tutulduğu her türlü afet ve bela, fitne ve fesad, bozgunluk, hep onlarla
olmuştur.
Nefse kuvvet veren ve böylece ruhu istilaya fırsat veren onlardır.
İnsanı,
yerin dibine batıran, dünya ile bağını kuran onlardır.
Yani
hep bu beş duyu organının pencerelerinden içeriye sızan duyum ve idraklerle
olmuştur.
Eğer
alıkonursa o zaman, şehvet ve heveslerden ve dünya arzularından nefsin
istekleri kalmaz ve bu gayret ve korumadan sonra temizleyici olan Allah
zikriyle lüzumsuz meyiller (eğilimler), nefret, cehalet, gaflet ve bütün
şehvetler silinip süpürülecek ve böylece gönül sıhhat ve afiyete kavuşacaktır.
6.
Altıncı esas ALLAH ZİKRİNE DEVAM ETMEK:
Nitekim
ölüm, bütün dünyayı unutmaktır.
Lailaha
illallah güzel sözü, manevi bir macun gibidir.
Allah’ın
isminden verdiği kuvvetle can ve gönül ferahlık ve teselli bulur
7.
Yedinci esas
ALLAH’A TAM DÖNÜŞTÜR.
Nitekim
ölüm, o hale düşmektir.
Bundan
sonra o aşığın Allah’tan başka ne isteği ne de sevgilisi kalır ve ondan başka
bir maksat ve gayesi kalmadığı gibi, bir anda ondan gafil kalmaz.
8.
Sekizinci esas
SABIRDIR:
O
çalıma ve çabalama ile nefsi, sevdiklerinden alıkoymaktır.
Nitekim
ölüm de o makama ermektir.
Bundan
sonra âşık, nefsini alıştığı ve sevdiği şeylerden çeker ve bu halinde sabır ve
sebat eder ta ki nefis, tertemiz olur, bütün şehvet arzuları susar ve ulu
şeriatın yoluna konulur, kalbi arınır, ruhu parlar.
9.
Dokuzuncu esas
MURAKABEDİR:
Nitekim
ölüm de o yokluğa gitmektir.
Bundan
sonra âşık, Allah’ın ilhamlarını ( Allah tarafından insanın gönlüne bir şey
doğdurmasını), ihsanlarını (bağışlarını), inamlarını (iyiliklerini) bekler ve
dünya varlıklarından sıyrılarak, ilahi aşk ve sevgi denizine gömülür.
Ta
ki, Allah’ın rahmetinden kendi nefsine öyle bir nur parlar ve yükselir ki,
onunla bir anda bütün yaptıklarının karşılığını bulur ve otuz senelik devamlı
tutulan oruçla denetime girmeyen kötü nefsin karanlıklarda yok olur.
10.
Onuncu esas
RIZADIR:
Nitekim
ölüm de o makama ermektir.
Bundan
sonra o âşık, Allah’ın ezeli hükümlerine teslim olur, onun ebedi tedbirine
bütün işlerini havale eder ve kazasından itiraz ile kaderinden çekinmeyip
rızasının yoluna girer.
Kim
ki, karanlık özelliklerden ve nefsinin fena arzularından kendi iradesiyle ölür,
muhakkak ki, Cenab-ı Hak, ona inayet (iyilikler, ihsanlar) nuruyla yeniden
hayat verir.
Yani
insanın özelliklerinden kendi istek ve kararlığıyla ölen kimseyi, Cenab-ı Hak,
ilahi vasıflarıyla yeniden canlandırır.
Ona
cemalinin nurlarından bir nur ihsan eder ki, o nurla halkın hallerini görüp zekâsıyla
insanların sırlarını anlar.
Lakin
nefsinin özellikleriyle dinç ve canlı olan kimse insanlık ağacının karanlığında
kalır.
Ne
marifet çiçeğiyle ilahi nura, ne de sevgilisine kavuşur.
Bu sözler felsefi değildir.
Hakikatin
ta kendisidir.
*
RAVLİ