23 Kasım 2012 Cuma

TİMUR AĞA VE HAYVANLARLA KONUŞMAK

Bir zamanlar, Timur Ağa adında bir Türk varmış.

Bu adam, ona hayvanların ve kuşların dilini öğretebilecek birini bulmak için tüm kasaba ve şehirleri, köy ve ülkeleri gezmiş.

Nereye gitse, bu soruyu sormuş.

Çünkü büyük Necmeddin Kübra’nın bu güce sahip olduğunu biliyormuş ve bu tuhaf ilimden, Süleyman’ın ilminden kazanç sağlamak için öğrencilerinden birini aramış.

Sonunda, yiğitliğin ve cömertliğin niteliklerine eriştiğinden, bir dağdaki ip köprüde asılı kalan yaşlı bir dervişin hayatını kurtarmış.

O derviş ona şöyle demiş:
“ Evladım, ben Bahaeddin Derviş ve senin aklından geçenleri biliyorum.

Bundan böyle, hayvanların dilini bileceksin” Timur, bu sırrı kimseyle paylaşmamaya söz vermiş.

Timur Ağa hemen çiftliğe koşmuş.
Hemen yeni gücünü kullanabildiğini fark etmiş.
 
Bir öküz ve eşek, kendi dillerinde konuşuyorlarmış.
Öküz şöyle demiş:

“ Ben saban sürmek zorundayım ve senin tek yapman gereken pazara gitmek.

Benden daha zeki olmalısın, bana bundan nasıl kurtulacağımı söyle.”
“Tek yapman gereken” demiş kurnaz eşek,
”yere uzanıp korkunç bir mide ağrın varmış gibi yapmak.

Sonra çiftçi sana bakacaktır, çünkü sen değerli bir hayvansın.
Dinlenmene izin verecek ve seni daha iyi gıdalarla besleyecek”

Timur bunları duymuş.
Öküz yere yattığında, Timur yüksek sesle konuşmaya başlamış:

Yarım saat içinde iyileşmezse, öküzü bu akşam kasaba göndereceğim
” Öküz bunu duyunca iyileşmiş.

Bu durum Timur’u güldürmüş ve elbette, meraklı ve her işe burnunu sokan karısı, onun neden güldüğünü öğrenmek istemiş. 
Ancak sözünü unutmayan Timur, ona söylememiş.

Ertesi gün, Timur, eşeğin üzerinde karısı ve arkada yavru bir eşek ile pazara gitmişler.
Küçük eşek anırmış ve Timur, onun annesine,

Daha fazla yürüyemeyeceğim, beni sırtına al” dediğini duymuş.
Annesi yanıtlamış:

“Ben çiftçinin karısını taşıyorum ve bizler sadece hayvanız.
Bu bizim kaderimiz.
Senin için yapabileceğim bir şey yok, çocuğum.”

Timur hemen karısını eşeğin üzerinden indirmiş ve dinlenmeye karar vermiş.
Bir ağacın altında durmuşlar.

Karısı öfkelenmiş, ama Timur:
 “Bence dinlenmenin vakti geldi” demiş.
Eşek kendi kendine düşünmüş:

“Bu adam bizim dilimizden anlıyor.

Dün öküzle konuştuğumuzu da duymuş olmalı, bu yüzden onu kasaba göndermekle tehdit etti. Ama bana hiçbir şey yapmadı ve aslında karşılığını, şefkatiyle verdi.”

Hemen anırmış:
“Teşekkür ederim efendim” Timur sahip olduğu sırra gülmüş, ama karısı sinirliymiş.

“ Bence sen bu hayvanların dilleriyle ilgili bir şey biliyorsun” demiş.
“ Kim duymuş bir hayvanın konuştuğunu?” diye sormuş Timur.

Eve vardıklarında, Timur öküzü, pazardan henüz aldıkları taze samanların üzerine yatırmış. Hayvan şöyle demiş:

“ Karın seni canından bezdiriyor ve sırrın da yakında açığa çıkacak.

Eğer bunu görebilirsen, zavallı adam, onu sadece küçük parmağından daha ince bir çubukla dövmekle tehdit ederek, onun doğru düzgün davranmasını sağlayabilir ve kendini güvende tutabilirsin.

“ Benim kasaba göndermekle tehdit ettiğim bu öküz, benim iyiliğimi düşünüyor”  demiş Timur kendi kendine.

Bunun üzerine karısına gitmiş, eline küçük bir çubuk almış ve şöyle demiş:
“Sen düzdün duracak mısın?

Güldüğüm zaman bile soru sormaktan vazgeçecek misin?”

Kadın birden korkmuş.
Çünkü Timur onunla daha önce hiç bu şekilde konuşmamış.

Ve sırrını, da hiçbir zaman söylemek zorunda kalmamış.
Böylece,

SIRLARI ALMAYA HAZIR OLMAYANLARA VERENLERİN
BAŞINA GELEN FELAKETLERİ ÖNLEMİŞ olmuş.
                                    ***
 MEVLANA VE GİZEMLİ SUFİ BİLGELİK HİKÂYELERİ.
IDRIES SHA ÇEV. MERVE DUYGUN. 2009
BUTİK YAYINCILIK VE KİŞİSEL GELİŞİM HİZ. TİC. LTD. ŞTİ.YAYINI
 (Bu kitabı temin ederek evinde bulundurmanı önemle tavsiye ederim)                                                   

                                     ***

Yaren,

Hayvanlar üzerinden anlatılan bu nasihatte şunu anlamamız lazım.
Eşin sırrın kıymetini bilemeyecek ve koruyamayacak durumda ise paylaşmayacaksın.

Eşinle paylaşacağın çok şeyler vardır ama sırlarını paylaşmada daha dikkatli olmalısın.

Az akıllı olan veya çok konuşan bir eşe sırrını verirsen akıllı düşmanların bunu öğrenmekte zorlanmaz ve ikinize de fenalık yaparlar.

Akıllı insan özel bir dil bilmesine gereksinim duymadan beraber yaşadıkları insan ve hayvanların durumunu anlar ve ona göre davranır.

                                     *
Kendini uygun bir hale getirdiysen olgun bir insan uzun süreli eğitim yapmaya gerek kalmadan göz göze gelerek bakışıyla sana gerekli olan bilgileri verebilir.

Bunun sayısız örnekleri vardır.
Ancak bu durum akılla izah edilemez.

                                      *
Sözler, hikâyeler düşünceni bile anlatmaya yetmez.
Manayı anlatmaya hiç yetmez.

Bu hikâyelerle kelimelerden, olaylardan ders alarak düşüncelere geçmen sağlanması amaçlanmıştır.

Hikâyenin kahramanları ve olayların akışı ile fazla oyalanma.
Bana verilmeye çalışılan gerçek nedir, bu gerçekliğin sırrı nedir diye kendine sor.

Aklın yeterli bilgin yoksa cevaplamayabilir.
Ama aklından bu fikri çıkarma.

Kazanmak istediğin bu sırrı uyuduğun zaman ruhun senin için gerçekliği öğrenir.

Öğrendiği bu gerçekliği yani sırrı ruhun aklına birazını verir.
Çünkü aklın daha sır saklayacak durumda olmadığı içindir.

Kontrolünü sağlayamadığın içindir.

Şimdi yaren canın, kalbin, ruhun, gönlün, nefsin, bedenin ayrı sırlara sahipken bir diğerinin bu sırrı taşıyacak duruma hazır olduğuna inanmadan, güvenmeden vermediğine göre, sen sırrını ölçüsüz bir şekilde başkasına nasıl verirsin?

Ancak aptal, ahmak, manyak olursan verirsin.
Yaşamın için peşinen verilen bu sırları iyi muhafaza etmelisin.

Eşine bile bu sırlar açılmaz.
Senle gelmiştir senle gider.

Ancak olgunluk ve uygunlukta paylaşılabilinir.
Aslında o kadar sır açık ettik ki anlayanlara.

Ele bakan (eliyle aldığını, eliyle verdiğini bilen ) bunları anlamaz.
Çünkü bu işler ele düşmeyecek kadar kıymetlidir.

Kıymetli olan bir şekilde kendini korur.
Hoşça kalın

                                  *                                   
RAVLİ                                                     

Popüler Yayınlar