Çaresiz kalarak hallerini
anlattılar, bu darlık yılında dertlerine bir çare arıyorlardı.
Yusuf’un yüzünde nikap (örtü)
vardı; önünde de bir tas duruyordu.
* Hikmetler bilen Yusuf dedi
ki:
“Hiç bilmiyor musunuz bu tas
ne diyor?”
On kardeş, Yusuf’a acizliğini
bildirdiler; ağızlarını açıp,
Hep birden “ Ey hakkı tanıyan
aziz, tasın sesinden kim anlar ki?” dediler.
Yusuf o vakit dedi ki:
“ Ben iyice bilmiyorum, o ne
diyor.Fakat siz anlamazsınız.
Adı da Yusuf’muş; hem de sizden küçükmüş o.
İyilikte topu çelmiş, kapmış!”
(İyilik yolunda gitmiş ve
iyilik yapacak kadar imkâna sahip olmuş)
Siz, hep bir olarak onu
kuyuya atmışsınız; sonra da suçsuz bir kutru tutup öldürmüş;
* Hileye saparak Yusuf’un
gömleğini onun kanına bulamış, bu suretle Yakub’un gönlünü kanlara gark
etmişsiniz!”
Bir kere daha tasa vurdu; tas
yine bir başka çeşit seslendi.
Yusuf dedi ki:
“Diyor ki:
Babanızı yakmış,
yandırmışsınız; ay yüzlü Yusuf’u da satmışsınız siz!
Âlemleri yaratan Tanrı’dan
utanın! Kâfir bile kardeşine böyle bir şey yapmaz!”
Yusuf’un kardeşleri, bu
sözleri duyunca şaşırıp kaldılar.
Ekmek almaya gelmişlerken
eridiler, su kesildiler!
Yusuf’u evvelce satmışlardı
ama o anda kendilerinden geçtiler, adeta bütün âlemi sattılar!
Yusuf’u kuyuya atmışlardı ama
şimdi hepsi de bela kuyusunda kaldılar!
*
“Bu hikâyeyi duyup da
kıssadan hisse almayanın gözü kördür, kör!Bu hikâyeye o kadar bakma, pek öyle kapılma.
A bir şeyden haberi olmayan,
bütün bunlar, senin halini hikâye ile anlatmaktan ibarettir.
Sen, nice vefasızlıklarda
bulundun; bunları aşinalık nuru (bilerek) ile yapmadın ya!
Birisi çıksa da tasa vursa
yok mu; senin yakışmaz işlerin, bundan daha çoktur.
Bekle; seni de uykudan uyandırırlar…
Senin gönlünü de giriftar
(yakalar, tutar) ederler.
Bekle; yarın, senin de
hatalarını, kâfirliklerini, ettiğin cefaları,(eziyet, incitme)
Tümden, hem de yüzüne karşı
anlatırlar; birer-birer sayar, dökerler!
Kulağına o kadar tas sesi
gelir ki bilmem aklın, fikrin kalır mı?
Ey karınca gibi işe ağır
aksak gelen, ey bir tasın dibinde tutulup kalan!
Bu baş aşağı çevrilmiş tasın
etrafında nice bir dönüp dolaşacaksın?
Vazgeç:
Bu tas kanlarla dolu bir
tastır.Tasa müptela (alışkan) olur kalırsan her solukta, kulağına başka bir ses gelir.
Ey hakkı tanıyan, kanadını
aç, geç buradan; yoksa tas sesiyle rezil olur gidersin!”
***
MANTIK AL- TAYR 2
Feridüddin-i ATTAR İslam klasikleri. M. E. B. 2172 Çeviren Abdulbaki GÖLPINARLI
( Bu kitabı temin edip evinde bulundurmanı önemle öneririm)
***
Yaren,
Tanrı seni bir şekilde hesaba
çekecek.
Yaptıklarını ve yapman
gerekirken yapmadıklarını bir şekilde ortaya dökecek, senin mükâfat veya ceza
vermek üzere hesaba çekecek.
Aklı olana sorulacak bir
hesaptır bu.
Davranışlarınla bir şekilde
yüzleşeceğim açıkça ve kesin olarak bildirilmektedir.
Ölmeden önce ölünüz hadisi
bize Tanrı hesaba çekmeden önce kendini hesabına çekmenin senin için iyi olacağıdır.
Tanrı’nın ölçülerine göre
kendini hesaba çekmelisin.
Eğer bu ölçüyü kullanmazsan
kendin kendini haklı, doğru ve yerinde çıkartır ki doğruya ulaşamamış olursun.
Yüzleşmek elbette ki zordur
ama zararı giderecek zaman ve olanağı bulursun, ileride uygulanacak cezadan
kurtulabilirsin ve de farkına vardığın için sonraki yapacağın davranışlarda
daha dikkatli olarak yanlış davranmamak için bilgi ve kontrole sahip olursun.
Kendin bu olguya sahip olunca
yakın çevren de senin bu kazanımlarından faydalanacaktır.
Hepimizin yaşamımızda
hatırlamak bile istemediğimiz aşağılık, yanlış, hatalı, haksız davranışlarımız
elbette ki vardır.
Tanrı bize her an ve her
yaşam zamanı tövbe kapısını açık bulundurarak doğru yola girmemize olanak
vermiştir.
Bu olanaktan ne kadar önce
farkına vararak yararlanırsan o kadar çok beğenilen duruma gelirsin.
Bu gün özeleştiri olarak
ifade edilen bu davranışı yapmalısın.
Bu yola ilk girmek isteyenler
bu hikâyeleri okudukça farkında olarak veya olmayarak kendilerini öz eleştiriye
sokarlar.
Öz eleştiri güncü kendinde
bulamayan zayıf karakterli kişiler bu yola devam edemezler, sadece hikâyelerin
hoşluğu içinde başkalarına anlatarak vakit geçirirler, yeteri kadar
faydalanamazlar.
Öz eleştiri yaparken sen
kendini başka biri olarak gördükten sonra davranışını dini hükümlere göre
kendine söyle.
Eğer bunu yaparken tarafsız
bir yere kendini çekip yapamıyorsan, çoğu zaman yapamazsın, doğru sözlü sırları
saklayan bir dostunun yardımını istemelisin.
Hz. Mevlana “Yarabbi beni eleştiren dosttan mahrum etme” diye dua
ederdi.
Eleştiriye tahammül eden kişi iyi yoldadır.
Eleştiriden faydalanmasını bilen kişidir.
*
KISKANÇLIK
Başkasının üstünlüğüne ya da
etkinliğine dayanamaz.
Toplum içinde iken ortaya
çıkar.
Deliliğe ve adam öldürmeye
kadar giden dereceleri vardır.
Kıskançlık insanın yapısında
vardır.
Zarar veren duygu ve düşünce
bozukluğudur.
Sayısız sebebi vardır.
Ruhsal hastalıkların çoğuyla ilgisi
vardır.
Benlik duygusunun
etkisindendir.
Kıskançlar daima
şikâyetçidir.
Şükretmesini bilmezler.
Bilgi olmadan, araştırma
yapmadan yorum yaparlar, eleştirecek bir şey bulduğu zaman saldırıya başlarlar.
Tedavisi olmayan bir
hastalıktır.
Kıskanç biri sülaleyi perişan
eder.
Gizli ve açık düşmanlık
yapmaktan çekinmezler.
Kıskanç sıkıntıdadır ve daima
Tanrı ile dolaylı mücadele halindedir.
Ona verdin bana niye
vermedin.
Onun var benim niye yok diye
Allah’a hesabı kişi ve olay üzerinden sorar.
Kendini başkası ile hep
kıyaslar.
Beklemesini ve istemesini
bilmez.
Başkalarına verilmiş olanı
beğenmez.
Kendisine verilenlere yeter
görmez.
Hep kendi isteklerini dile
getirir.
Ne kadar mutsuz görse de yine
kıskanılır.
Nazar kıskançlığın içindedir.
Kıskanç olan kısa sürede
kovulur, kovulamıyorsa kaçılır.
Mutluluk yolunu keser.
Kıskanç kişi fayda yolunu
bilmez, düzeltilemez.
Doymaz, kanmaz, sahip
olduklarına değer vermez.
*Korumak adına yapılan
davranışları kıskançlıkla karıştırma.*
Ne adına yaptı sorusuna hemen
kıskançlıktan diyerek suçlayıcı davranışa girersen sen de kıskançsın.
KONTROL EDİLMESİ VE ZARARSIZ
HALE GETİRİLMESİ
Mesafeli yaklaşım
kıskançlıktan korur.
Kıskançlıktan kurtulamazsın
ancak baskısını azaltabilirsin.
Kıskanç birini görürsen
tedaviye yanaşma.
Doktorlar bile çare
bulamamıştır.
Kaç veya kov.
Kıskançlığı imrenmek yoluna
çeviren düşünce bozukluğundan kurtulur.
Allah yolunda olanları
kıskançlık kirlendirir ama Hakkın bağışı onu tertemiz eder.
Allah adamı kıskançtır ama
güzel gördüğünü kirletmez, sahip olanı aşağılamaz, yok etmeye uğraşmaz,
Allah’tan kendisine de verilmesini ister.
Verilirse şükreder,
verilmezse bunda da bir hayır var diye gönül hoşluğu ile kabullenir.
Kıskanç biriyle asla yol
arkadaşı olma.
Allah’ın sana takdir ile verdiklerine
razı olursan bu sabuklamaya (düşünce bozukluğu) girmezsin.
Sahip olduğun güzelliklerin
farkına var.
İsteklerini ihtiyaç boyutuna
çek.
Verilene razı ol.
Kabul etmek sakinleşmenin ilk
kuralıdır.
Sakinleştikten sonra farkları
fark et.
***
RAVLİ