24 Kasım 2012 Cumartesi

SULTAN DİVANE MEHMET SEMAİ ÇELEBİ

Teni esmer.
Gözbebeği koyu renklidir.

Kafatası büyük.
Yüzündeki damarlar şişkin.

Bakışı sert.
Bakışı anlam yüklenmiş binlerce söz ifade eder durumda.

Yüzüne bakan korku ve saygı karışımı ürperir ve çekinir.
Gözünün içine bakmak mümkün değil.

 Sultan nelere kızar.
Benimsenmiş, ezberlenmiş değerlere ve bu kalıba uymaya çalışanlara kızar.

Hayal içinde beklenti oluşturanlara, bir şey yapmadan durup bekleyenlere kızar.
Gerçekten kaçanlara, yüzleşmekten korkanlara kızar.

İhtiyacını karşılamak için çalışmak yerine, hayallerden bir şey bekleyenlere kızar.
Beklentilerinin gerçeklikle ilgili değilse kızar.

Olumsuz bilgiyi olumlu bilgiden daha fazla yayanlara kızar.
Sağlam delillerle inanmayana kızar.

Merakını kaybetmişlere kızar.
Sorumluluğu başkasına yıkanlara kızar.

Düşünmekten kaçan, derinlemesine incelemenin sıkıntısına katlanamayanlara kızar.
Doygunluk sağlamak için hayalden beslenmesine kızar.

Kabullenmeyenlere kızar.
Sevgi bağını koparanlara kızar.

İmkanlara bağlanarak ilerlemesini geciktirenlere kızar.
İlerlemekten kaçanlara kızar.

Düş gücünün hayal ile örtülmesine kızar.
İç yüzünü araştırıp sırrını çözme çalışmasından kaçanlara kızar.

Yüzeysel değerlendirerek karar verenlere kızar.
Geçici ruhsal doygunluğa ulaşmak isteyenlere kızar.

Kur’an ve hadislerdeki işaretlere dikkat etmeyip, kendine göre anlam yükleyenlere kızar.

Keşke kelimesini kullananlara kızar.
Bildikten sonra değerlendirme yapıp yaşantısına katmayanlara kızar.

                                         *
Sultan divaniye hizmet eden pasta-lanır.
Hizmet etmeyen postalanır, hasta-lanır. 

                                          *
Ey yaren, sandukanın başında dua ederken bilmelisin ki kemikleri oradadır.
Aziz ruhu semadadır.

Görmek ve görüşmek istersen sana kendilerine geliş yollarını açıkça anlattılar, bu yolu izlersen muradına erişirsin.

Sultan Divanenin ruhu ve hitabı serttir.
Kendisi, kendisi için geçimsiz tabirini kullanır.

Doğru olanı yapmanı, ne fazla ne de az yapmadı ister.
Seni Tez yoldan Allah’ın huzuruna hazırlamak ister.

                                          *
Mevlevi camisini olduğu yer mezarlıktı.
Yukarı Pazar karakoluna kadar daralarak uzanan Mevlevi mezarlığıydı.

Sultan divani ve babası şimdiki park alanının kadınlar kapısından düz bir hat çekersen duvarın dibindeydi.

Sonra Sultan divaniye türbe yapıldı.
Bahçeye giriş merdivenin yanında (Matbah-ı Şerif diye bilenen) yere yalnız taşındı.

Cami yapıldıktan sonra tüm Mevlevi soyundan gelenler ve o yolda hizmet eden büyüklerin mezarları cami içine alındı.

                                        *
Yaren aynı frekansa girmeden duyuş olmaz.
Gönül bağı ile bağlanarak o frekansa girmelisin.

                                        *
Afyon Mevleviliği Konya Mevleviliğinden farklıdır.
Şimdilerde görsel olarak Konya Mevlevi hanesine benzetilmek isteniyor.

Afyon Mevlevilerinden türbede devamlı kalan dede ve dede adayı olan dervişler kalırdı.

Şeylerin evi türbeden Ak mescit camisinin karşısına gelen yere kadar olan alandaydı.

Halka Cuma namazından sonra ikindiye kadar cami içinde Mevlevilik anlatılırdı.

Mevlevi camisinin içinde devamlı Kur’an öğretilirdi.
Hadisler anlatılırdı.

Cuma namazından ikindi namazına kadar Mesnevi dersleri yapılırdı.


Gezek dediğimiz gönül dostlarının toplandığı yerlerde coşkun anlatımlar, tasavvuf müziği çalınır ve aşka gelenlerin semaları olurdu.

Halka açık değildi ancak toplantı yeri kolluk kuvvetine bildirilir, gözlemci davet edilirdi.

                                          *

ÖZEL: Sultan Divane’nin kılıcı (Ebul-Seyf) kayboluyor, aranıyor bulunamıyor. Şeyh Celalettin Çelebi türbenin aşçı başısı olan Hacı Ali Dede (Bayraşa) ima ederek o aldı anlamına gelen sözler söylemiş.

Hacı Ali Dede bunu duyunca yatsı namazı sonrası Sultan Divani hazretlerine secde ederek seni yıllarca büyüğümüz bildik, kılıcını ben almadım, kılıcına sahip ol da beni bu iftiradan temizle diye istekte bulunuyor.

Bir hafta sonra hırsızlar sınırdan kolay kaçıralım diye ikiye ayrılmış halde kaçırırken yakalanıyor.

Kılıç ikiye bölünmüş olarak İstanbul’da tarihi eserler müzesinde saklanıyor.

ÖZEL: İkindi namazını kıldıktan sonra Sultan Divani’nin sandukası karşısında el bağlayıp yalnız iken gülbank okudum.

 Gülbank sonunda Sultan Divanenin görüntüsü sarığında belirdi.
Esmer tenli, gözbebeği koyu, büyük kafataslı, alnındaki bütün damarlar şişmiş, sert bakışlı, korkutan ve çekindiren ifade vardı.

Korktum.

Yönümü kıbleye çevirip Allah rızası için iki rekât namaz kılmaya başladım.
Namaz kılarken nerde hata yaptım diye düşünüyordum.

Gülbank sonunda HU diye eğildiğimin hata olduğunu anladım.
Çünkü HU Allah’a hitaptı ben kuluna yaptım.

Allah’tan affımı istedim.
Kalbim sakinleşinceye kadar secdede bekledim.

Af edildiğimi anlayınca Sultan Divaneye gönül dilinden cahillik ettim, Allah affetti sende affet diye saygılı bir biçimde oturarak kalbimin sakinleşmesini bekledim.

Af edildiğimi anlayınca huzurdan ayrıldım.

ÖZEL: Namaz sonrası Sultan Divani ile görüşmek istedim bir yanıt alamadım.
Küstüm ve uzaklaştım.

Bir ay sonra Cuma namazı sonrasında bütün sandukaların semaya doğru mor ışıkla gittiğini gördüm.

O zaman anladım ki görüşmek istiyorsan biz semadayız oraya gel mesajı olduğunu.

ÖZEL:

Tekkelerin kapatılması ile mallarına el kondu.
Devlet görevlisi bu tapuları almaya gelince bütün tapular veriliyor.

Görevli Mevleviler olarak çok sıkıntıya düşeceksiniz, geçiminiz bitiyor, içlerinden birkaçını alın diyor.

Cevaben devletin bu mallara bizden çok ihtiyacı var diyerek hepsi devlet görevlisine teslim ediliyor.

1925 yılında.(Müftü Fehmi BAYRAŞA’dan duyarak yazıldı)

ÖZEL: Hacı Ali Dede; Çocuk yaşta iken (Bizce bilinen)…. tarafından bir çuval tapuyu gasp etmek için annesi ve babası gözünün önünde öldürülmüş.

Yer kırk merdivenlerin sonunda halen yıkılmış bahçe olmuş yerdir.
Komşuları yaz boyunca bakmışlar, kış gelince bu çocuk yalnız evde donar diye türbe şeyhine getirmişler.

Şeyh Nazif Efendi evine götürmüş buluğ çağına kadar evinde büyütmüş sonra dervişlerin yanına yerleştirmiş manevi baba olarak gözetmiştir.

Delikanlı olduğu bir sıra baba ve anneni öldüreni biliyoruz onu söylemeye geldik dediklerinde söylemeyin ben yolumu buldum diye dinlememiştir.

70 yaşına kadar Mevlevihane bekar olarak hizmet etmiş, uzaktan akraba olan Fatma hanım ile evlenmiş 71 yaşındayken Mehmet BAYRAŞA,74 yaşındayken Fehmi BAYRAŞA adlı iki oğlu olmuş. 75 yaşında iken vefat etmiştir.1001 gün çilesini tamamlayarak dede olmuştur.

Şeyh Nazif Efendi ile Gelibolu’ya ve hacca gitmiştir.
Şeyh Nazif Efendi iyi bir güreşçidir.

Beraber seyahatlerinde kaldıkları yerde vaaz ve nasihatlerde bulundukları gibi iyi bir hattan olan Hacı Ali Dede camilerde bulunan hat yazılarının tamir ve bakımını da yapmıştır.

Şeyhliye hazırlayan bilgide olan Hacı Ali Dede aynı zamanda Müftü Hüseyin BAYIK’ Mevlevilik konusunda yetiştirmiş, oda oğlu müftü Fehmi BAYRAŞA’yı Mevlevilik konusunda yetiştirmiştir.    

  ÖZEL: Hacı Ali Dede Bektaşi dergahında uzun süre kalmıştır.

 ÖZEL: Sema töreni tekke ve zaviyelerin kapatılmasından sonra yapılamıyordu. Afyon Valiliğine müracaat edildi.

Valilik biz karar veremeyiz İç işleri bakanlığından izin almamız gerekir dedi.

Fehmi BAYRAŞA İstanbul Çapa Hastanesinde doktorluk yapan Mevlana torunu Prof. Dr. Feridun Nafiz UZLUK’ a izin yazısının tarih ve sayısını vererek ilgilenmesini istemiştir.

Bir müddet sonra cevaben mektup gelir.
İzin verildiğini ve hazırlıkların yapılmasını ister.

Bu mektup Fehmi Bayraşa’nın kitapları arasındadır.

ÖZEL: Prof. Dr. Feridun Nafiz UZLUK Çapa Hastanesinde görev yaparken Afyon’dan gelen ağrısı olan hastaları Gazlı göl kaplıcası varken buralarda boşuna uğraşıyorsun diye geri gönderir, ruhsal rahatsızlıklar içinde olanları da Karaca Ahmet varken buralarda boşuna şifa aramayın diye geri gönderirdi.            

ÖZEL: Mevlevi dergâhına bir eşkıya geliyor ve derviş olmak istediğini Hacı Ali Dede’ye bildiriyor.

Hacı Ali Dede eşkıya’ya bir tokat vuruyor.
Eşkıya başına öne eğerek hiç tepki vermiyor.
Eşkıya dervişliğe alınıyor.  
ÖZEL:

Mevlevi dergahına derviş olmak için bir delikanlı geliyor.
Dinin bütün kurallarını yerine getirdiğini söylüyor ve kabul edilmesini istiyor.

Hacı Ali Dede burası eksikliklerin tamamlanacağı, yanlış gidişte olanların doğru yola sokulacağı yerdir, bize ihtiyacın çok az, ara sıra sohbetlerimize gel diye gönderiyor.

                                        *

 RAVLİ        

Popüler Yayınlar