Gözbebeği koyu renklidir.
Kafatası büyük.
Yüzündeki damarlar şişkin.
Bakışı sert.
Bakışı anlam yüklenmiş
binlerce söz ifade eder durumda.
Yüzüne bakan korku ve saygı
karışımı ürperir ve çekinir.
Gözünün içine bakmak mümkün
değil.
Hayal içinde beklenti
oluşturanlara, bir şey yapmadan durup bekleyenlere kızar.
Gerçekten kaçanlara,
yüzleşmekten korkanlara kızar.
İhtiyacını karşılamak için
çalışmak yerine, hayallerden bir şey bekleyenlere kızar.
Beklentilerinin gerçeklikle
ilgili değilse kızar.
Olumsuz bilgiyi olumlu
bilgiden daha fazla yayanlara kızar.
Sağlam delillerle inanmayana
kızar.
Merakını kaybetmişlere kızar.
Sorumluluğu başkasına
yıkanlara kızar.
Düşünmekten kaçan, derinlemesine
incelemenin sıkıntısına katlanamayanlara kızar.
Doygunluk sağlamak için
hayalden beslenmesine kızar.
Kabullenmeyenlere kızar.
Sevgi bağını koparanlara
kızar.
İmkanlara bağlanarak
ilerlemesini geciktirenlere kızar.
İlerlemekten kaçanlara kızar.
Düş gücünün hayal ile
örtülmesine kızar.
İç yüzünü araştırıp sırrını
çözme çalışmasından kaçanlara kızar.
Yüzeysel değerlendirerek
karar verenlere kızar.
Geçici ruhsal doygunluğa
ulaşmak isteyenlere kızar.
Kur’an ve hadislerdeki
işaretlere dikkat etmeyip, kendine göre anlam yükleyenlere kızar.
Keşke kelimesini kullananlara
kızar.
Bildikten sonra değerlendirme
yapıp yaşantısına katmayanlara kızar.
*
Sultan divaniye hizmet eden
pasta-lanır.Hizmet etmeyen postalanır, hasta-lanır.
*
Ey yaren, sandukanın başında
dua ederken bilmelisin ki kemikleri oradadır. Aziz ruhu semadadır.
Görmek ve görüşmek istersen
sana kendilerine geliş yollarını açıkça anlattılar, bu yolu izlersen muradına
erişirsin.
Sultan Divanenin ruhu ve
hitabı serttir.
Kendisi, kendisi için
geçimsiz tabirini kullanır.
Doğru olanı yapmanı, ne fazla
ne de az yapmadı ister.
Seni Tez yoldan Allah’ın
huzuruna hazırlamak ister.
*
Mevlevi camisini olduğu yer
mezarlıktı. Yukarı Pazar karakoluna kadar daralarak uzanan Mevlevi mezarlığıydı.
Sultan divani ve babası
şimdiki park alanının kadınlar kapısından düz bir hat çekersen duvarın
dibindeydi.
Sonra Sultan divaniye türbe
yapıldı.
Bahçeye giriş merdivenin
yanında (Matbah-ı Şerif diye bilenen) yere yalnız taşındı.
Cami yapıldıktan sonra tüm
Mevlevi soyundan gelenler ve o yolda hizmet eden büyüklerin mezarları cami
içine alındı.
*
Yaren aynı frekansa girmeden
duyuş olmaz. Gönül bağı ile bağlanarak o frekansa girmelisin.
*
Afyon Mevleviliği Konya
Mevleviliğinden farklıdır. Şimdilerde görsel olarak Konya Mevlevi hanesine benzetilmek isteniyor.
Afyon Mevlevilerinden türbede
devamlı kalan dede ve dede adayı olan dervişler kalırdı.
Şeylerin evi türbeden Ak mescit
camisinin karşısına gelen yere kadar olan alandaydı.
Halka Cuma namazından sonra
ikindiye kadar cami içinde Mevlevilik anlatılırdı.
Mevlevi camisinin içinde devamlı Kur’an öğretilirdi.
Hadisler anlatılırdı.
Cuma namazından ikindi namazına kadar Mesnevi dersleri yapılırdı.
Gezek dediğimiz gönül
dostlarının toplandığı yerlerde coşkun anlatımlar, tasavvuf müziği çalınır ve
aşka gelenlerin semaları olurdu.
Halka açık değildi ancak
toplantı yeri kolluk kuvvetine bildirilir, gözlemci davet edilirdi.
*
ÖZEL:
Sultan Divane’nin kılıcı (Ebul-Seyf) kayboluyor, aranıyor bulunamıyor. Şeyh
Celalettin Çelebi türbenin aşçı başısı olan Hacı Ali Dede (Bayraşa) ima ederek
o aldı anlamına gelen sözler söylemiş.
Hacı
Ali Dede bunu duyunca yatsı namazı sonrası Sultan Divani hazretlerine secde
ederek seni yıllarca büyüğümüz bildik, kılıcını ben almadım, kılıcına sahip ol
da beni bu iftiradan temizle diye istekte bulunuyor.
Bir
hafta sonra hırsızlar sınırdan kolay kaçıralım diye ikiye ayrılmış halde
kaçırırken yakalanıyor.
Kılıç
ikiye bölünmüş olarak İstanbul’da tarihi eserler müzesinde saklanıyor.
Korktum.
Yönümü
kıbleye çevirip Allah rızası için iki rekât namaz kılmaya başladım.
Namaz
kılarken nerde hata yaptım diye düşünüyordum.
Gülbank
sonunda HU diye eğildiğimin hata olduğunu anladım.
Çünkü
HU Allah’a hitaptı ben kuluna yaptım.
Allah’tan
affımı istedim.
Kalbim
sakinleşinceye kadar secdede bekledim.
Af
edildiğimi anlayınca Sultan Divaneye gönül dilinden cahillik ettim, Allah
affetti sende affet diye saygılı bir biçimde oturarak kalbimin sakinleşmesini
bekledim.
Af
edildiğimi anlayınca huzurdan ayrıldım.
Küstüm ve uzaklaştım.
Bir
ay sonra Cuma namazı sonrasında bütün sandukaların semaya doğru mor ışıkla
gittiğini gördüm.
O
zaman anladım ki görüşmek istiyorsan biz semadayız oraya gel mesajı olduğunu.
ÖZEL:
Tekkelerin kapatılması ile mallarına el kondu.
Devlet
görevlisi bu tapuları almaya gelince bütün tapular veriliyor.
Görevli
Mevleviler olarak çok sıkıntıya düşeceksiniz, geçiminiz bitiyor, içlerinden
birkaçını alın diyor.
Cevaben
devletin bu mallara bizden çok ihtiyacı var diyerek hepsi devlet görevlisine
teslim ediliyor.
1925
yılında.(Müftü Fehmi BAYRAŞA’dan duyarak yazıldı)
Yer
kırk merdivenlerin sonunda halen yıkılmış bahçe olmuş yerdir.
Komşuları
yaz boyunca bakmışlar, kış gelince bu çocuk yalnız evde donar diye türbe
şeyhine getirmişler.
Şeyh
Nazif Efendi evine götürmüş buluğ çağına kadar evinde büyütmüş sonra
dervişlerin yanına yerleştirmiş manevi baba olarak gözetmiştir.
Delikanlı
olduğu bir sıra baba ve anneni öldüreni biliyoruz onu söylemeye geldik
dediklerinde söylemeyin ben yolumu buldum diye dinlememiştir.
70
yaşına kadar Mevlevihane bekar olarak hizmet etmiş, uzaktan akraba olan
Fatma hanım ile evlenmiş 71 yaşındayken Mehmet BAYRAŞA,74 yaşındayken Fehmi
BAYRAŞA adlı iki oğlu olmuş. 75 yaşında iken vefat etmiştir.1001 gün çilesini
tamamlayarak dede olmuştur.
Şeyh
Nazif Efendi ile Gelibolu’ya ve hacca gitmiştir.
Şeyh
Nazif Efendi iyi bir güreşçidir.
Beraber
seyahatlerinde kaldıkları yerde vaaz ve nasihatlerde bulundukları gibi iyi bir
hattan olan Hacı Ali Dede camilerde bulunan hat yazılarının tamir ve bakımını
da yapmıştır.
Şeyhliye
hazırlayan bilgide olan Hacı Ali Dede aynı zamanda Müftü Hüseyin BAYIK’
Mevlevilik konusunda yetiştirmiş, oda oğlu müftü Fehmi BAYRAŞA’yı Mevlevilik
konusunda yetiştirmiştir.
ÖZEL:
Hacı Ali Dede Bektaşi dergahında uzun süre kalmıştır.
Valilik
biz karar veremeyiz İç işleri bakanlığından izin almamız gerekir dedi.
Fehmi
BAYRAŞA İstanbul Çapa Hastanesinde doktorluk yapan Mevlana torunu Prof. Dr.
Feridun Nafiz UZLUK’ a izin yazısının tarih ve sayısını vererek ilgilenmesini
istemiştir.
Bir
müddet sonra cevaben mektup gelir.
İzin
verildiğini ve hazırlıkların yapılmasını ister.
Bu
mektup Fehmi Bayraşa’nın kitapları arasındadır.
ÖZEL:
Mevlevi dergâhına bir eşkıya geliyor ve derviş olmak istediğini Hacı Ali
Dede’ye bildiriyor.
Hacı
Ali Dede eşkıya’ya bir tokat vuruyor.
Eşkıya
başına öne eğerek hiç tepki vermiyor. Eşkıya dervişliğe alınıyor.
ÖZEL:
Mevlevi
dergahına derviş olmak için bir delikanlı geliyor.
Dinin
bütün kurallarını yerine getirdiğini söylüyor ve kabul edilmesini istiyor.
Hacı
Ali Dede burası eksikliklerin tamamlanacağı, yanlış gidişte olanların doğru
yola sokulacağı yerdir, bize ihtiyacın çok az, ara sıra sohbetlerimize gel diye
gönderiyor.
*
RAVLİ