Ey din padişahı,
Sağ oldukça daima halka öğüt
verirdin.
Bu öğüt, bu gün tamamlandı
bitti!
Sen de ey gönül öğüt tut.
Önünde bela girdabı var.
(Belâ: Maddi varlıktan çıkıp
Hakk’a giden kurtulamayacağın bir döngü)
A uyanık kişi, gönlü
uyanıklardan ol, gelecekte ölüm var!
Et bihaber (habersiz), ben
sana baştanbaşa bütün kuşların dillerini, sözlerini söyledim.
ANLA!
Âşıkların arasında öyle kuşlar vardır ki ecelden önce kafesten kurtulmuşlardır.
(ölmeden önce ölmüşler)
Hepsini başkaca anlatmak
gerek;
Çünkü kuşların ayrı dilleri
vardır.
Simurgun huzurunda iksiri
yapıp elde eden, bütün kuşların dillerini bilen, anlayan kişidir.
(yolu tamamlayıp marifete
ulaşanlar)
Sen, Yunanlıların
hikmetlerinde ruhanilerin devletini nasıl bulur, elde edersin?
İmkân var mı buna?
O hikmetten ayrılmadıkça
nasıl olur da dini hikmette mert olabilirsin?
Kim, aşk yolunda o hikmetten
adını anarsa bu aşk divanından haberi yoktur.
Marifet hakkı için burada
ben, küfrün “kef” ini, felsefenin “fe” sinden ziyade (daha çok) severim!
Çünkü küfrün perdesi açıldı mı küfürden çekinebilirsin.
(Tanrı düşmanı olmak istemezsin)
Ama Cedel ilmi (ilmi
tartışma, ilmi münakaşa), yol kesti mi en fazla aklı başında olanlara bile
zarar verir…
Onların bile yolunu keser!
Gönlünü o hikmetle
aydınlattıysa farkında olmadan gönlünü de yaktın gitti!
Din mumu, Yunan felsefesini yakarsa gönül mumu, o felsefe bilgisiyle ziyalanmaz artık.
(Din Yunan felsefesine göre
anlatılır açıklanırsa o ilmi alanların gönlünde aydınlık oluşturmaz.
Felsefe akla hitap eder.
Ey din eri, sana pirinin (yol
göstericin) bilgisi yeterlidir.
Din derdine düş de Yunan
felsefesinin başına toprak saç!
Toprak saç: Öldür, değersiz
ve etkisiz hale getir)
Ey Attar, nice bir söyleyecek,
sözle oyalanıp duracaksın?
Sen bu yüce işin eri
değilsin!
Kendi varlığından tamamıyla
çık, yoklukla toprak ol, topraklara döşen!
Her bayağı kişinin ayağı
altında toprak oldun mu yok oldun demektir…
Herkesin başına taç
kesilirsin!
Yok, ol ki bütün yol erleri,
baka âleminde ta huzura kadar sana yol versinler!
SÖZÜN, ÖZÜNE kılavuzdur.
Yeter bu söz sana!
Çünkü bu söz, herkesin yol
piridir (Doğru yola götüren kılavuz).
Yoldaki kuşlardan olmasam da
onları andım, söyledim ya…
Bu da bana yetmez mi?
Nihayet elbette bana da o
kervanın tozu (dualar) gelir, yetişir.
Elbette o gidenlerden bir dert de benim payıma
düşer!
***
MANTIK AL- TAYR 2
Feridüddin-i ATTAR İslam klasikleri. M. E. B. 2172
Çeviren Abdulbaki GÖLPINARLI
( Bu kitabı temin edip evinde bulundurmanı önemle öneririm)
***
Mevlana’0nın bu konudaki FİHİ
MAFİH’ TEN ARZ EDİYORUM.
Felsefe varlığın ve bilginin
bilimsel olarak araştırması olduğundan akla kıymet verilir.
Duygu görüşü değerlendirilmediği
için felsefecilere itiraz edilir.
İnsan her zaman göremediği,
işitemediği bir şeye âşıktır.
Gece gündüz onu arar, ister.
Görüp anladığı şeyden sıkılır,
kaçar.
Delile dayanarak çıkarılan
sonuçlar da insanı yanıltabilir.
Tanrı korkusu halkın
korktuklarına benzemez.
Çünkü görünen Allah’tır.
Fakat ispatlayamazsın.
Bütün rahatlıklar, gözle
görme, korku hepsi de kendisinden olduğunu Tanrı açıkça gösterir.
Felsefeci bunu bilir ama
delille bilir.
Hâlbuki delile ispat edilen,
bir zaman sonra değişir.
Âlimin amacı ilim yoluyla
KENDİNİ BİLMEK, GERÇEĞE ULAŞMAK olmalıdır.
İlim Tanrı’yı bilmek için
istenir.
Âlimlik insanın kendisinde
bulunan bir hünerdir.
*
Yaren,
Çok kişi anlatılan bu yolu
felsefe olarak nitelerler.
Kendini bilmek ve gerçeğe
ulaşmak için aşk yolundan gitmeyi sunulmuştur.
Çok defa bildiğin üzerinden
bilmediklerine görüş penceresi açılarak anlaman sağlanmaya çalışılmıştır.
Kendini bilmeyen başka hiçbir
şeyi doğru bilemez ve niteleyemez gerçeğinden hareketle kendini bilmen için
aslında bildiğin fakat yararına nasıl kullanman gerektiğini öne alarak ve
önemseterek uyandırıldın.
Bu uyanıştan ve farkına
varıştan sonra kendini kontrol etmen ve belirlenen yoldan sonuç alınıncaya
ayrılmamanı kararlı bir biçimde benimsettik.
Kendi kendine
yüzleşemeyenleri bir şekilde yüzleşmeleri için yardımcı olduk, cesaret verdik.
Bilimden hiç ayrılmadık,
doğruyu bulmak için fedakârlıklar yapmanın daha kazançlı olduğunu gösterdik.
Asla kendi düşüncelerime göre
yol izlemedik.
Peygamberimizin işaretlerini
takip ederek ve ruhaniyetin aydınlığında yol aldık.
Yani önce gidenleri takip
ettik, sonra gelenlere rehber olmaya çalıştık.
Yaren yolcu sensin,
Yorulacak sensin,
Yararlanacak sensin.
Bizler sana tarif etmekle,
yolu anlatmakla görevliyiz.
Önceki pirlerimizden
öğrendiklerimi görünür kılarak sana sunduk.
Allah’ın izniyle
büyüklerimizin ruhaniyetleriyle yardım görerek yol aldın.
Kendini bilmen ve Tanrı
huzuruna çıkman için elimizden geleni yaptık.
Daha da yapacağız.
Tanrı tapısına kadar
beraberiz.
Sonrası Tanrı’nın buyur kulum
diye daveti beklemektir.
Nice büyüğümüz o kapıdan defalarca
kovulmalarına rağmen yine de o kapıdan ayrılmadılar.
Ey yaren yoldan da ayrılma,
Tanrı kapısından ayrılma.
Allah benden ümit kesmeyin
hükmünün bizim için işlerlik kazanmasına kadar beklemeliyiz.
İnşallah nasip ve kolaylık
olur.
Yol uzun.
Önce Allah’a kadar, sonra
Allah’la beraber gideceğimiz çok uzun yol var.
Görünmeyen âlemleri tanıttık
ve gelecekte başımıza gelecekler için seni hazırlamaya çalıştık.
Bu ne bir masaldır ne de
kurgulanmış bir hikâyedir.
Aslında masal ve hayallerden
kurtararak gerçekle tanışmanı sağlamaya çalıştık.
Gerçek önce acı verir ama
sonra huzur ve mutluluk verir.
*
RAVLİ