25 Kasım 2012 Pazar

SAYGISIZLIK YAPANIN SONU

Bir gün Mevlana Hazretleri, Baha Veled’in türbesini ziyarete gelmişti.

Bir sorun karşısında zora düştüğü zaman, babası Baha Veled’ in türbesini ziyaret etmeyi adet edinmişti.

Orada murakabeye varırdı ve bu suretle o müşkül çözülürdü ve babasının mezarından açıkça kendisine cevap verildiği işitirdi.

Kendisi bu halde iken birdenbire bir atlı yıldırım gibi koşarak türbenin yanından geçti.

Bu adam (Veled-i Fahreddin-Şahid) adında tanınmış bir adamdı. Ve Selçuklu sultanın da ileri gelen yakın memurlarındandı.

Onun bu hareketinden Hüdavendiğar hazretlerinin canı sıkıldı.
Murakabe âleminden kendine gelerek:

“Bu adam bilmiyor mu ki, Baha Veled’in bütün damarları bu mezarın dört etrafını kaplamış ve onun kutlu cesedi bu yerde gömülmüştür” buyurdu.

Tam o sırada bu atlının atı onu yere vurdu (üstünden düşürdü) ve bu yolun edepsizlerinin rütbe ve makamla gururlanmalarının ders almaları ve

Velilerin gayretlerinden (Aziz ve kutsal bir şeye saldırı veya sınırı aşan bir davranışta bulunurken görmekten doğan asil ve temiz üzülme duygusu) korkmaları kibir ve gururla böyle bir küstahlık ve cüretle bulunmamaları için onu parça-parça edinceye kadar sürükledi.

Şiir:

Güneş halkın küstahlığından tutuldu,
(Halkın küstah davranışları yüzünden büyükler ışık vermez oldular)

Şeytanda cüretinden dolayı Tanrı’nın kapısından kovuldu.
(Şeytan bulunduğu yere ve konumuna bakarak saygısız, terbiyesiz, utanmadan davrandığı için kovuldu)

                                       ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489

                                      ***

Yaren,

Velilerin, evliyaların türbelerine yaklaştığın zaman temiz olman ve temiz duygular taşımalısın.

Onların kabri herhangi bir kabir değildir.
Canlı orada oturuyormuş gibi saygıyla yaklaşmalısın.

Mezarı orada, ruhu ruhlar âleminin en güzel yerindedir.
Elbette ki mezarına saygısızlık yapana dersini verecektir.

Afyonda Mevlevi camiinde bulunan Sultan Divani hazretlerinin ve çevresinde yatanlara ziyarete gittiğimiz zaman böyle davranırız.

Çünkü HUZURA ÇIKIYORSUN.

Yüce makamlarda olan büyüğümüzün ruhaniyetine ulaşıp bir zaman konuşmak için bu gereklidir.

Büyüklerimiz mezar ziyaretine gitmeden önce vakit namazını kılmış olmalısın.

Ayrıca Allah rızası için 2 rekât namaz kılmalısın.

Ziyaret yapacağın büyüğün ve çevresindekileri ne 1 Fatiha, 11 İhlas okuyarak sevabını bağışlamalısın.

Namaz bittikten sonra dua ederek, görüşmek için Allah’tan izin istemelisin.
Sakin bir köşeye çekilerek:

3 defa uzunca bir Allah demelisin.
(Uzakta birini çağırır gibi)

Sonra Al kelimesini lah kelimesine vurarak Allah demelisin.

Her yüz kere Allah dedikten sonra La ilahe illallah Muhammed’in Rasulullah diye salâvat getirmelisin.

İçine bir ferahlık gelene kadar devam etmelisin.

Sonra yavaş ve saygılı hareketle ziyaret edeceğin büyüğümüzün yakınına gelerek Allah’ın selamını vermelisin.

Yavaşça dizlerinin üstüne oturarak gözlerini kapamalısın.
Aklına gelen düşüncelerle baş başa kalmalısın.

O büyüğümüz Allah’ın izniyle sana yardım edecektir, doğru çözümleri sana anlatacaktır.

Allah’tan aldığını sana aktaracaktır.
Konuşman gönlünden olacak duyuşun sanki kulağından duymuş gibi kalp bölgesinden duyacaksın.

Eğer bu dediğim gibi olmuyorsa eksikliğin var demektir.
Huzura gitmiş olursun ama kapı açılmamış olur.

Kendi nefsini kontrol ederek, temizleyerek (Beden ve ruhunu) tekrar denemelisin.

Yaren, velilerle, ermişlerle, evliyalarla murakabe (İç âlemine bakma, kendinden geçerek görüşmek istediğinle konuşma) böyle olur.

Ey yaren, biliyorsun ki Allah direk konuşmaz, aracı vasıtasıyla konuşur.
Veliler, evliyalar ermişler ne güzel aracıdır.

Dervişler nefsini kontrol altında bulundurarak, Allah ile birlikte olmak bilincini diri tutmak için, Allahtan bolluk ve bereket beklentisini geliştirmek için bu fikir ve çalışmadan ayrılmazlar.

Fakir kelimesinin anlamı buradadır.
Allah’a karşı fakir ve muhtaç durumunu yaşamaktır.

Allah’ı görürmüşçesine iç âleme dalarak yaparlar.
Kimi derviş namaz sonrası tekrar secdeye kapanarak,

Kimi derviş oturduğu yerde Yakaza dediğimiz (uyku ile uyanıklık arası) yapar.

Kimi derviş oturduğu yerde üstüne örtü atarak yaparlar.

Önce kişinin iç âlemine dönmesi, kendi öz eleştirisini yapması, yanlışlıklarının farkına varması, pişman olup af dilemesi ile kendini kötülüklerden uzak tutabilmesi için, yaptığı hatalardan geri dönmesi için murakabe yapar.

İnsan nefsinin hükmünde olduğu zaman yaptığı her şeyin doğru ve hak olduğuna inandığı için yanlışa düşer.

Ölçün, Tanrı ölçüsü olduğu zaman rahatsız oluyorsan yanlıştasındır demektir.

Vicdan dediğimiz ve bize daima uyarı gönderen duygumuz ancak Tanrı isteklerine uyum sağladığında rahat eder.

Kişi ustalaşmadan önce velilerimizin ruhaniyetlerinden faydalanırlar.

                                          *
İşte böyle yaren,

Önce iç âlemine yöneleceksin görünmez bir âlemdir (karanlık).
Sonra büyüklerimize sevgi ve hizmet bağıyla bağlanıp onların gösterdiği (aydınlık) ışıklı yoldan ve ruhaniyetlerinin yardımıyla ilerleyeceksin.

Ta ki Peygamberimiz efendimize kadar bu manevi yolculuğun sürecek.
Peygamber efendimiz yolunu aydınlatarak ruhaniyetinden yardım ederek Allah’ın kapısına kadar gideceksin.

 Allah ne der, ne yapar bilemeyiz.
Nice şimdi evliya dediğimiz kişi o kapıya defalarca gidip geri döndürülmüşler fakat onlar bu gidişten vazgeçmemişler buyur kulum diyene kadar o kapıdan ayrılmamışlardır.

  Not:
Bu gerçekliği bilmeyenler türbelere gidenleri cahilcesine kınarlar.
İç âlemi bilen biri asla bu konuda bir kınayış içine girmez.

Türbedeki ruhaniyet güç ve kuvvetinden habersizdirler.

Kelimeler arasında boğuşmaktan düşünce, anlama ve kavrama boyutuna geçememiş ama Kuran ve hadisten konusuna uygun gelen yerleri bilen ve konuşanlar bu durumu anlayamazlar.

Unvanı ne olursa olsun, etiketi ne olursa olsun böyle kimseler unutulur gider, sözlerine de kimse değer vermez.

                                 *

RAVLİ

 

Popüler Yayınlar