Ona yüz binlerce para harcadı.
O cennete benzeyen köşk
tamamlanınca iyice bir döşetti, dayattı da.
Herkes, bir ülkeden geliyor…
Padişaha tabak-tabak
armağanlar sunuyordu.
Padişah, filozoflarla
nedimleri çağırttı;
Hepsini oturttu…
Dedi ki: Bu köşkün
güzelliğinde, yüceliğinde bir noksan var mı?
(Filasof: Birçok sorunlara
cevap vermeye çalışan kimse.)
(Nedim: Sohbet arkadaşı,
büyükleri fıkra ve hikâyelerle eğlendiren, güzel hikâye anlatan, tatlı konuşan)
Herkes, yeryüzünde bu çeşit
köşkü ne kimse görmüştür, ne de görür, dedi.
O sırada bir zahit, yerinden
kalkıp, devletlim dedi.,
Bu köşkte yalnız bir delik
var ki o da büyük bir noksan!
Eğer o kusur olmasaydı bu
köşke cennet bahçesi bile gaipten armağan yollardı doğrusu!
Padişah, “ Ben bile böyle bir
delik görmediğim halde sen şu bilgisizliğinle nasıl görüyorsun” dedi.
Zahit dedi ki: Ey devletle
başı yücelmiş padişahım, Azrail’in geleceği delik tıkanmadı ki…
Asıl o deliği, hem de
adamakıllı tıkamak gerek…
Yoksa ne köşk kalır, ne taç
kalır, ne taht kalır!
Başka bir kusuru yok…
Tam yaşanacak yer ama ne
fayda ki baki değil;
Buna çare nedir bilmem!
Cennet gibi güzel, neşeli bir
köşk…
Fakat ölüm, nihayet gözüne
çirkin gösterecek!
Onun için bu köşkle o kadar
kurulma…
Dizginini çek, bu kadar
serkeşlik etme!
((Serkeş: Dik başlı,
başkaldıran, inatçı, itaatsiz)
KENDİ AYIBINI GÖRMEZSİN DE
ULULARDAN, BİLDİKLERDEN
BİRİSİ SANA SÖYLERSE VAY HALİNE!
***
MANTIK AL- TAYR 1
Feridüddin-i ATTAR İslam klasikleri. M. E. B. 2172 Çeviren Abdulbaki GÖLPINARLI
( Bu kitabı temin edip evinde bulundurmanı önemle öneririm)
***
Yaren,
Ecel geldi mi malın, mülkün,
paran hiçbirisi kalmayacak.
Yağma edilecek.
Üstelik kendi eşin ve
çocukların paylaşılacak.
Çünkü bunların bekçisi
sendin, sen öldün, bekçiliğin bitti.
Gittiğin yere bu
kazanımlarını götüremezsin.
Aklını başına al da gittiğin
yere boş gitme.
*
RAVLİ