O asırlar zamansızdı.
Ne ilerisi vardı onların, ne gerisi!
Sonra da o fani kuşlara lütuf
edip bu yokluk âleminden tekrar kendilerine gelmeye izin verdiler.
Hepsi de kendilerinden geçmiş
oldukları halde kendilerine geldiler.
Yokluktan sonra varlığa
erdiler.
İster geçmişlerden olsun,
ister şimdikilerden, hiç kimse, asla bu yokluktan, bu varlıktan söz söyleyemez!
Bu makam, nasıl gözden uzaksa
özelliklerinden haber vermek de öyle uzaktır.
Fakat bizimle sohbet edenler,
fenadan sonraki bekayı misal yoluyla anlatmamızı istediler.
İmkân mı var?
Burada nasıl anlatırım bu
makamı?
Bunu anlatmak için yeni bir
kitap yazmak lazım!
Çünkü fenadan sonraki bakanın
sırlarını, ancak bu sırlara layık olan bilir.
Varlıkla yokluğa mukayyetken
(bağlıyken) nerden bu konağa ayak basacaksın?
Yola düştün de o da kalmadı
mı yine başına gelecek ne işler var;
Ben görüyorum!
Bu durağın yolu uzundur.
*Canını yol haline getir de
yürü.*Canın yol haline geldi mi işte o vakit o durağa doğru yol al!
Bu konaktan o konağa varırsan yolda canlar eda eder, oraya cansız gönülsüz varırsın.
Ben görüyorum;
Yolda başına ne işler
gelecek?
A ahmak, nasıl oluyor da
uykun geliyor?
Tanrı, yüzlerce nazü naimiyle
(bolluk ve bereketiyle) bir nuftedir (damla) yetiştirir.
Nihayet o nufte, akıllı ve iş
görür bir hale gelir.
Ona kendi sırlarını verir,.
Ona, kendi işine dair marifet
ihsan ( yetenekle donatır) eyler.
Ondan sonra ölümle onu
tamamıyla mahveder.
Bütün o yüceliklerden sonra
aşağılara fırlatır atar!
Onu o yolda bir avuç toprak
haline getirir.
Ondan sonra da yine kaç
kereler yok eder!
O yokluk âleminde ona
yüzlerce sır saçar.
Bu sırları onun varlığı
olmaksızın ona bildirir!
Bundan sonra da yine ona
adamakıllı bir varlık ihsan eder;
O aşağılığı, onu yüceliğin ta
kendisi yapar.
Önünde ne var;
Ne bilirsin sen?
Kendine gel de bir kendini
düşün bakalım!
Canın, yolun çevrilmedikçe bu
makamda nerden padişahlığın beğenileni olacaksın?
* Yokluğa dalıp tamamıyla
kaybolmadıkça varlığa erişip oradaki doğruluğu asla göremezsin!
Önce kendini horlukla
kaldırıp yola atmalısın ki vakti gelince seni tutsun, ansızın yüceltiversin!
Yok ol da varlığın ardından
gelsin, erişsin.
Sen varken var olan, sana
nasıl gelir, ulaşır?
Horlukla fena makamına varıp
mahvolmadıkça bakaya erişip nefiy (sürgün) âleminden ispat âlemine nerden
varacaksın?
***
MANTIK AL- TAYR 2
Feridüddin-i ATTAR İslam klasikleri. M. E. B. 2172 Çeviren Abdulbaki GÖLPINARLI
( Bu kitabı temin edip evinde bulundurmanı önemle öneririm)
***
İşte böyle yaren defalarca
yok olup yeniden var olacağız.
Allah bize sıkıntı verir,
dert verir mahveder, öldürür ve sonra kendi sırlarıyla donattığı bir insan
olarak ayağa kaldırır.
Napalım?
Huyu bu.
Allah’ın huyunu
değiştiremeyeceğimize göre ne yapmak istediğini, ne yaptığını anlayarak uyum
sağlayıp yararlanmalıyız.
Ancak hak etmeyene de
vermiyor.
Yaren Allah’ın verdiği
dünyalık lütuflara aldanıp da oyalanma.
Allah’ın hazinesi büyük daha
yüce nimetlerini vermek için senin istekli ve hazır olmanı bekliyor, diliyor.
Her elimize verilenle
çocuklar gibi oyun oynayıp zaman kaybetmeyeceğiz.
Ne ile doldurulduysak kabı
boşaltarak bir sonraki doluma kendimizi hazırlamalıyız.
Bütün mesajlarda sana bu
işlendi.
Güzel, hoş diye bağlanıp
kalma.
Senin hissende daha hoşluktan
da ileri, güzellikten de ileri lezzetli sana verilmeyi bekleyen alacağın nurlu
alacakların var.
Allah için bir şeyi
veriyorsan ihtiyacın olan başka bir şeyi daha güzelini verir.
Aslında mal da onun mülk de onun.
Ama burada senin davranışların önemsenerek karşılık veriliyor.
Günlük işlerimiz zaten
yürüyüp gidiyor, neden dünyaya bu kadar kendimizi bağlayalım ki!
Günlük işlerine yaşamında çok
az bir zaman ayırman yeterlidir.
Ey yaren Allah’ın sanatını
öğren de buna göre bilinçli davran.
Gelişi güzel yaşamak senin
işin değil.
*
RAVLİ