17 Kasım 2012 Cumartesi

MEVLANA VE ORUÇ 2

Moğol’lar kılıçla Bağdad’ı zapt edince, halifenin elini ve boynunu bağlayıp Hülağü Han’ın önüne getirdiler.

Han onu bir eve hapsedip üç gün ona bir şey vermemelerini emretti.
Halife açlığın şiddetinden hayli ağladı.
Vezir Nasreddin-i Tusi’yi çağırıp ondan yiyecek istedi.

Halife çok obur bir adamdı.
Türlü yemeklere ve rahata alışmıştı.
Vezir onun bu halini hana arz etti.

Han emretti:

Halifenin hazinesinden aldıkları cevherleri, incileri ve nakit paraları birkaç tabağa taksim ettiler, bazısına inci, bazısına yakut, bazısına altın ve bazısına gümüş koydular.

Bunların üstlerini örttükten sonra halifenin yanına götürdüler.
Halife, Han’ın lütuf ve inayette bulunarak kendisine yemekler gönderdiğini zannetti.

Tabakları açtığı vakit, içlerinde yiyecek ve içecekten bir şey olmadığını gördü.
Bunun üzerine” Bunların hepsinden bir dilim ekmek bana daha iyi idi” dedi.

Bu tabakları götürenler, bunlardan yemesi için halifeyi zorladılar.

Nihayet Han ona:
”Mademki sana bir ekmek kâfiydi, niçin bu kadar büyüklük gösterdin ve
Tanrı’nın bu kadar nimetlerine şükretmeyip nankörlük ettin.

İşte bunun neticesinde bu felaketle karşılaştın.
Mağlup olacağını gördüğün vakit, niçin mallarını ve hazineni verip düşmanı savmadın?

Senin itaat gösterip canını kurtarman için bunları verip aman istemekliğin lazımdı.
Onu da yapmayıp isyan ettin.
Bunun için senin öldürülmekliğin lazımdır” dedi.

Bu zavallı halifenin vaziyeti Sultan –ül- Ulama’nın (Baha Veled Hz. Mevlana’nın babası) daha önce kendisine söylediği gibi oldu.

Sultan –ül- Ulama, halifeye nasihat etmiş, onu korkutmuştu ve
“ Seni her halde şehit edecekler.

Bununla senin derecen yükselecek ve kötü işlerin cezası ödenecektir” buyurmuştu.

Hikâye edildiğine göre onu büyük bir çuval içine koyup tekmeler altında şehit ettiler.
 (Tanrı’nın rahmetine kavuşsun).

Şiir:
“ Kötülük yapınca akıbetinden kork,
Çünkü tabiatta hiçbir şey cezasız kalmaz”

                                     ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489

                                      ***
Neler öğrendik:

1.   Açlığa, oruca alışmazsak çok zorluk çekeceğimizi öğrendik.

2.   Yemek ve rahata alışılmamalıyız, bir gün elden giderse çok zahmet çekeceğimizi öğrendik.

3.   Açlığa alışmazsan dilencilik yapabileceğimizi öğrendik.

4.   Bir dilim ekmeğin nice paradan, inciden, gümüşten daha değerli olduğunu öğrendik.

5.   Yeterli olanın üstünde mal ve para biriktiriyorsan büyüklenme hastalığına yakalanacağımızı öğrendi.

6.   Tanrı’nın nimetlerine nankörlük edersek Tanrı’nın bu nimetleri elimizden alıp aşağılık duruma getireceğini öğrendik.

7.   Yenileceğimizi anladığımız zaman malını paranı vererek canımızı kurtarmamız gerektiğini öğrendik.

8.   Canımız tehlikede ise aman dileyerek kurtarmamız gerektiğini öğrendik.

9.   Birçok hatayı birbiri üstüne yaparsak hayatımızı kaybedeceğimizi öğrendik.

10.                  Velilerin uyarmasını, korkutmasını, öğüdünü ciddiye almamız gerektiğini öğrendik.

11.                  Kötülüğün muhakkak karşılığında ceza göreceğimizi öğrendik.

İşte böyle yaren,

Akıllı ol.
Aklını kullan.

Öğütleri ciddiye al ki başına böyle bir felaket gelmesin.
Şükretmekten bir an olsun el çekme.

Nimet gidince değerini bileceğin için, nimetin elinde iken aç durarak ve oruç tutarak mahrumiyetin ne demek olduğuna anlamalısın ve sahip olduklarına bilinçli bir şekilde şükretmelisin.

Allah bizi şükredenlerden eylesin.
Âmin.
                   *
RAVLİ

Popüler Yayınlar