13 Kasım 2012 Salı

KUŞUN 3 ÖĞÜT HİKÂYESİ

Bir gün adamın biri, bir kuş yakalamış.
Kuş ona:
” Benden sana bir fayda gelmez, ama beni özgür bırakırsan, ben sana üç değerli öğüt vereceğim” demiş.

Kuş, birinci öğüdü adamın elindeyken,
ikincisini bir dala ulaştığında,
Üçüncüsünü ise bir dağın tepesine ulaştığında vereceğim demiş.

Adam kabul etmiş ilk öğüdü sormuş.

                                              *
Kuş:
“ Bir şey kaybedersen, ona hayatın kendisi kadar değer veriyor olsan bile, pişman olma.”

Adam kuşu bırakmış ve kuş bir ağacın dalına konmuş, ikinci öğüde geçmiş.

                                               *
“ İspatı olmadan, mantığa aykırı hiçbir şeye inanma”

Sonra kuş dağın tepesine uçmuş.
Ve oradan seslenmiş:

“ Ey talihsiz insan!
Benim içimde iki büyük değerli taş var.
Eğer beni öldürseydin, onlar senin olacaktı!”

                                                *
Adam, kaybettiklerine sinirlenmiş ve bağırmış:

“ En azından bana üçüncü öğüdü ver”

Kuş yanıtlamış:
“ Ne aptalsın be adam.
Daha ilk iki öğüdü düşünmeden benden üçüncüyü bekliyorsun! Sana kaybettiklerin için endişelenmemeni ve mantığa aykırı hiçbir şeye inanmamanı söyledim.

Şimdi sen ikisini de yapıyorsun!
Ben, içimde iki değerli taş saklayabilecek kadar büyük müyüm?”

 “ Sen aptalsın.
O yüzden de bir insana vaat edilmiş sınırlar içinde kalmalısın”

                                         ***
 MEVLANA VE GİZEMLİ SUFİ BİLGELİK HİKÂYELERİ. IDRIES SHAH.ÇEV. MERVE DUYGUN. 2009 BUTİK YAYINCILIK VE KİŞİSEL GELİŞİM HİZ. TİC. LTD. ŞTİ.YAYINI
(Bu kitabı temin ederek evinde bulundurmanı önemle tavsiye ederim)                                                   
                                                    
                                  ***
Yaren,

Önce kendimizi aptal olarak kabul etmeliyiz.
Yani zekâmız hiç gelişmemiş olarak kendimizi tanımlamalıyız.

Olay bittikten çok zaman sonra aldatıldığımızı, kaldırıldığımızı, zarara uğratıldığımızı bazen anlarız bazen de hiç anlamadan hayatımız sona erer.

Çoğu kez iyi ve doğru diye ısrarla ve inatla yaptığımız şeylerin aslında aptalca olduğunu olgunlaştığımız zaman farkına varır anlarız.

Zekâca üstün olan ve işi iyi bilenler, istedikleri işleri sana doğru, yerinde, faydalı olarak kabul ettirdikten sonra seni amaçları doğrultusunda kullanırlar.
 
Öyle ustaca yaparlar ki seni yönlendirenlerden daha fazla olaya ve duruma sahip çıkar savunucusu olursun. (Parti, takım tutmak),(kraldan daha çok kralcı olmak)

Yani iyi anlamadıysan daha açık yazayım.
Ücretsiz olarak seni kendilerine kul, köle yaparlar.
Seni kendi çıkarları doğrultusunda sevgi bağı ile öyle bağlarlar ki kendi işin gibi, onlar için çalışırsın.

Yine de anlamadıysan secdeye kapan, Allah’tan ilmimi artır diye dua et.                 

                                                ***
İnsana vaat edilmiş sınırlar nelerdir?

İslam dini esasları sana sınırlar çizer.
Bu sınırlar içinde kalır ve yaşarsan aptal dahi olsan Allah ve dostları tarafından korunarak yaşarsın.

Haram denir, bu noktadan ileri geçme.
Helal denir kullanımına bırakılır.
Sevap denir yapman için teşvik edilirsin.

Yani dinin kuralları içinde yaşar gidersin.

Ancak bunu kendi dünyanda, çevrende gerçekleştirmelisin. Yani sade bir Müslüman olarak.
 
Etliye sütlüye karışmayan, kendi başına yağan kar’ı eriten, kendi kendine yeten, istekleri peşinde koşmayan, yalnızca ihtiyacı için uğraşan biri olarak.

Organize olmuş, beyin yıkayarak seni işlerinin bir parçası haline getirdikleri cemaatlerden uzak durarak yaşamayı tercih etmelisin.

Yani yaren başka bir insanın aferin demesi, ondaki mal mülkün nasıl kazanıldığı merakın olmasın.
 
Zaten sana öğretmez.
Ancak sende olanları bir şekilde elinden kapar.
Sonrada ben onu kendim gibi bildim (Saf ve temiz olarak düşündüm anlamında) diyerek kendi aptallığını karşılaştıklarına ilan edersin.

Bizi Allah beğensin, Allah dostları dostlarımız olsun.

AMAN BU SINIRI HAVAYA GİRİP TE GEÇME, KENDİNİ GEREKSİZ BİR GÜVENLE TEHLİKEYE ATMA.

RABBİNE SEVGİ İLE BAĞLAN Kİ SEN KENDİNİ KORUYAMAYACAK DURUMDA İSEN SENİ KORUYACAK İMKÂN VERSİN.

                                             ***
Sana öğüt veren kişinin özellikle anlamanı sağlayacak şekilde anlatır. Senin yapacağın şey dikkatlice dinlemek olmalıdır.

Yani, bir eksiğini, bir kusurunu dile getirmeye çalışıyordur.

Yani senin yararına kendi bilgi ve deneyim haznesinden aktarım yapıyordur.

Yani bir annenin yavrusunu emzirmesi gibi sana süt veriyordur.

Senin yapacağın iş bu memeye yanaşıp besleyici sütü damlatmadan emmendir.

Sana verilen öğüdü, öğüt olarak kabul etmiyor, almıyor, anlamıyorsan öğütçünün her lafı sende bu konu ile ilgili hatıraların aklına gelir ve anlatmaya çalışırsın. 

 Öğüt alıcı olan dikkatlice ve ciddiyetle dinler.
Anlamadığı husus olursa daha da açık konuşmasını ister. Anladığına kanaat getirirse ben böyle anladım, doğru mu anladım diye sorarak onaylatır?

Yani öğüdü dinlerken hatıra merkezinden uzaklaşıp düşünce merkezi ile çalışmalısın.

                                                *
Mantık doğru düşünme sanatıdır.
Doğru düşünmenin yolu ve yöntemi vardır.

Gelişigüzel konu ile bilgi aktarımını mantık sanma.

Akıl yürütme dediğimiz birbirine zincirleme bağlı doğruya ulaşma yoludur. Bir halka kopuksa olmaz.

Uygunluk ve aykırılık yöntemi orantı ve ilgi yönünden kullanılır.

                                                 *

Mantık: Hakikat ararken yaptığımız zihinsel işlemdir. Nelerin doğru yol olduğunu, nelerin yanlış yola çıktığını kendimizin düşünerek yaptığımız işlemdir.

Mantıkta:

Gereklilik,
Maksat,

Hüküm,
İş,

Araçlar,
Delil  
Hepsi birlikte düşünülür.

                                                    *
Gerçek yönünü gösteren, tanımlayan, kanıtlar olmadıkça hiçbir şeye inanma.

Seni inandırmak bu kadar kolay olmamalı.
Yani sen savunma sistemlerini devamlı aktif tutmalısın.

Yani, her kişi seni kolay kullanırım, kolay ikna ederim gibi bir düşünceye sahip olmamalı.

Başkaları ile sınırların olmalı ve bu sınırları iyi korumalısın.
Rahat etmek adına sınırları (kapıyı) açık tutarsan, eşini bile elinden alırlar.

Temiz, saf, iyi niyetli olmak başkadır, aptal, olmak başka şeydir. Birbirine karıştırırsan çaresizlik içinde kıvranırsın.
                                         *
 
RAVLİ

 

 

 

Popüler Yayınlar