Kuş ona:
” Benden sana bir fayda gelmez, ama beni özgür bırakırsan, ben sana üç değerli öğüt vereceğim” demiş.
Kuş, birinci öğüdü adamın
elindeyken,
ikincisini bir dala
ulaştığında, Üçüncüsünü ise bir dağın tepesine ulaştığında vereceğim demiş.
Adam kabul etmiş ilk öğüdü
sormuş.
*
Kuş: “ Bir şey kaybedersen, ona hayatın kendisi kadar değer veriyor olsan bile, pişman olma.”
Adam kuşu bırakmış ve kuş bir
ağacın dalına konmuş, ikinci öğüde geçmiş.
*
“ İspatı olmadan, mantığa
aykırı hiçbir şeye inanma”
Sonra kuş dağın tepesine
uçmuş.
Ve oradan seslenmiş:
“ Ey talihsiz insan!
Benim
içimde iki büyük değerli taş var.
Eğer beni öldürseydin, onlar
senin olacaktı!”
*
Adam, kaybettiklerine
sinirlenmiş ve bağırmış:
“ En azından bana üçüncü
öğüdü ver”
Kuş yanıtlamış:
“ Ne aptalsın be adam. Daha ilk iki öğüdü düşünmeden benden üçüncüyü bekliyorsun! Sana kaybettiklerin için endişelenmemeni ve mantığa aykırı hiçbir şeye inanmamanı söyledim.
Şimdi sen ikisini de
yapıyorsun!
Ben, içimde iki değerli taş saklayabilecek kadar büyük müyüm?”
O yüzden de
bir insana vaat edilmiş sınırlar içinde kalmalısın”
***
MEVLANA VE GİZEMLİ SUFİ BİLGELİK HİKÂYELERİ.
IDRIES SHAH.ÇEV. MERVE DUYGUN. 2009 BUTİK
YAYINCILIK VE KİŞİSEL GELİŞİM HİZ. TİC. LTD. ŞTİ.YAYINI(Bu kitabı temin ederek evinde bulundurmanı önemle tavsiye ederim)
***
Yaren,
Önce kendimizi aptal olarak
kabul etmeliyiz.
Yani zekâmız hiç gelişmemiş olarak kendimizi tanımlamalıyız.
Olay bittikten çok zaman
sonra aldatıldığımızı, kaldırıldığımızı, zarara uğratıldığımızı bazen anlarız
bazen de hiç anlamadan hayatımız sona erer.
Çoğu kez iyi ve doğru diye
ısrarla ve inatla yaptığımız şeylerin aslında aptalca olduğunu olgunlaştığımız
zaman farkına varır anlarız.
Zekâca üstün olan ve işi iyi
bilenler, istedikleri işleri sana doğru, yerinde, faydalı olarak kabul
ettirdikten sonra seni amaçları doğrultusunda kullanırlar.
Öyle ustaca yaparlar
ki seni yönlendirenlerden daha fazla olaya ve duruma sahip çıkar savunucusu
olursun. (Parti, takım tutmak),(kraldan daha çok kralcı olmak)
Yani iyi anlamadıysan daha açık
yazayım.
Ücretsiz olarak seni kendilerine kul, köle yaparlar.
Seni kendi
çıkarları doğrultusunda sevgi bağı ile öyle bağlarlar ki kendi işin gibi, onlar
için çalışırsın.
Yine de anlamadıysan secdeye
kapan, Allah’tan ilmimi artır diye dua et.
***
İnsana vaat edilmiş sınırlar
nelerdir?
İslam dini esasları sana
sınırlar çizer.
Bu sınırlar içinde kalır ve yaşarsan aptal dahi olsan Allah ve
dostları tarafından korunarak yaşarsın.
Haram denir, bu noktadan
ileri geçme.
Helal denir kullanımına bırakılır.
Sevap denir yapman için teşvik
edilirsin.
Yani dinin kuralları içinde
yaşar gidersin.
Ancak bunu kendi dünyanda,
çevrende gerçekleştirmelisin. Yani sade bir Müslüman olarak.
Etliye sütlüye karışmayan,
kendi başına yağan kar’ı eriten, kendi kendine yeten, istekleri peşinde
koşmayan, yalnızca ihtiyacı için uğraşan biri olarak.
Organize olmuş, beyin
yıkayarak seni işlerinin bir parçası haline getirdikleri cemaatlerden uzak
durarak yaşamayı tercih etmelisin.
Yani yaren başka bir insanın
aferin demesi, ondaki mal mülkün nasıl kazanıldığı merakın olmasın.
Zaten sana
öğretmez.
Ancak sende olanları bir şekilde elinden kapar.
Sonrada ben onu
kendim gibi bildim (Saf ve temiz olarak düşündüm anlamında) diyerek kendi
aptallığını karşılaştıklarına ilan edersin.
Bizi Allah beğensin, Allah dostları
dostlarımız olsun.
AMAN BU SINIRI HAVAYA GİRİP
TE GEÇME, KENDİNİ GEREKSİZ BİR GÜVENLE TEHLİKEYE ATMA.
RABBİNE SEVGİ İLE BAĞLAN Kİ
SEN KENDİNİ KORUYAMAYACAK DURUMDA İSEN SENİ KORUYACAK İMKÂN VERSİN.
***
Sana öğüt veren kişinin
özellikle anlamanı sağlayacak şekilde anlatır. Senin yapacağın şey dikkatlice
dinlemek olmalıdır. Yani, bir eksiğini, bir kusurunu dile getirmeye çalışıyordur.
Yani senin yararına kendi
bilgi ve deneyim haznesinden aktarım yapıyordur.
Yani bir annenin yavrusunu
emzirmesi gibi sana süt veriyordur.
Senin yapacağın iş bu memeye yanaşıp besleyici sütü damlatmadan emmendir.
Sana verilen öğüdü, öğüt
olarak kabul etmiyor, almıyor, anlamıyorsan öğütçünün her lafı sende bu konu
ile ilgili hatıraların aklına gelir ve anlatmaya çalışırsın.
Anlamadığı husus olursa daha da açık konuşmasını ister.
Anladığına kanaat getirirse ben böyle anladım, doğru mu anladım diye sorarak
onaylatır?
Yani öğüdü dinlerken hatıra
merkezinden uzaklaşıp düşünce merkezi ile çalışmalısın.
*
Mantık doğru düşünme
sanatıdır. Doğru düşünmenin yolu ve yöntemi vardır.
Gelişigüzel konu ile bilgi
aktarımını mantık sanma.
Akıl yürütme dediğimiz
birbirine zincirleme bağlı doğruya ulaşma yoludur. Bir halka kopuksa olmaz.
Uygunluk ve aykırılık yöntemi
orantı ve ilgi yönünden kullanılır.
*
Mantık: Hakikat ararken yaptığımız
zihinsel işlemdir. Nelerin doğru yol olduğunu, nelerin yanlış yola çıktığını
kendimizin düşünerek yaptığımız işlemdir.
Mantıkta:
Gereklilik,
Maksat,
Hüküm,
İş,
Araçlar,
Delil Hepsi birlikte düşünülür.
*
Gerçek yönünü gösteren,
tanımlayan, kanıtlar olmadıkça hiçbir şeye inanma.
Seni inandırmak bu kadar
kolay olmamalı.
Yani sen savunma sistemlerini
devamlı aktif tutmalısın.
Yani, her kişi seni kolay
kullanırım, kolay ikna ederim gibi bir düşünceye sahip olmamalı.
Başkaları ile sınırların
olmalı ve bu sınırları iyi korumalısın.
Rahat etmek adına sınırları
(kapıyı) açık tutarsan, eşini bile elinden alırlar.
Temiz,
saf, iyi niyetli olmak başkadır, aptal, olmak başka şeydir. Birbirine
karıştırırsan çaresizlik içinde kıvranırsın.
*