Kalkıp rint bir külhancıya konuk oldu.
(Rint: Kalender, dünya işlerine hoşgörü ile bakıp aldırış etmeyen)
Rint, ona güzelce küllerin
üstüne oturttu.
Külhana da küçücük odun
parçaları atıyordu. (Külhan: altta kilim, hasır olmayan fakir evi)
Hemencecik padişaha bir kuru
ekmek getirdi, sundu.
Padişah da o kuru ekmeği
lezzetle yedi.
Kendi kendisine, eğer bu
külhancı, bu gece benden özür dilerse kafasını kestiririm dedi.
(yaşamını ve yaşadığı yeri
beğenmiyorsa, razı olmuyorsa, şikayetçi olursa)
Nihayet sabah oldu, padişah
giderken külhancı dedi ki:
“Yerimi, yurdumu.
Yatağımı, konağımı, eyvanımı
(sundurma) gördün işte.
Ben seni çağırmadan geldin,
konuk oldun bana!
Bir daha gelmek istersen
kalk, hemen gel…
Yola ayak bas, duman gibi tez
yola düş, buyur!
Yok…
Bizden hoşlanmadıysan, bizi
bir daha görmek istersen sağ, esen ol…Beni de hoş gör,
Ben senden ne ileriyim, ne
geri…
Kimim ben ki seninle eşit
olayım?”
Cihan padişahı, onun bu sözlerinden
hoşlandı…
Yedi kere daha ona konuk
oldu.
Son günü külhancıya dedi ki:
“Hadi bakalım,
Artık âlem padişahından bir
şey dile!”
“ Bu
yoksul, ihtiyacını söylerse padişah, dileğini yerine getirecek mi?”dedi.
Padişah, “Evet…
İhtiyacını söyle bana.
Padişahlık et, bu külhanı
bırak artık” deyince(Daha iyi yerde yaşa)
Dedi ki:”Benim dileğim şu:
Padişah, arada bir böyle gelsin, bana konuk olsun!
Benim padişahlığım, ancak
seni görmektir…
Başımdaki taç, ancak senin
ayağının bastığı topraktır.
Padişahım, senin dostun
çoktur…
Fakat bir külhancının sana
dost olmasına imkân yok.
Külhancının, seninle külhanda
oturması, sensiz padişahlık etmesinden, gül bahçelerinde seyri sefaya
dalmasından iyidir.
Ben, bu külhanda devlete
eriştim…
Artık buradan geçmem (gitmem)
nankörlüktür.
Seninle burada buluştuktan
sonra burasını iki âlem saltanatına bile nasıl olur da veririm?
Şu külhanımın, senin nurunda
aydınlanması bana yeter…
Senden iyi ne var ki senden
onu isteyeyim?
Eğer kıvranıp sızıldayan
gönül, senden başkasını seçerse gebersin, canı çıksın!
Ben, ne padişahlık isterim,
ne sultanlık…
Senden istediğim şey, ancak
sensin.
Sen, yine padişah ol…
Padişahlığı bana verme;
Fakat arada bir gel,
misafirim ol.”
**Beni yaksan, kül etsen yine
senden başkasını istemem!
**Ben ancak seni bilirim…
Senden başka ne kâfirlikten
haberim var, ne dindarlıktan…
Sen benden geçsen bile ben
senden geçmem!
**Bütün âlemde dileğim
sensin, o cihanda da!
*
Sana onun aşkı gerektir…İş budur.
Sevgilinin derdiyle
dertlenmelisin…
İş bundan ibarettir!
Sana aşk mı lazım?
Yine ondan iste…
Eline bu etekten kesme!
(Ayrı yola gitme)
Eski aşk da yeni bir aşk
ister…
Hazineler bile kanmaz, iki
arpa kadar bile olsa yine para diler.
İnsanın gönlü, kendi
suyundan, şüphe yok usanır…
Denizde nice katreler var ama
bir katre (damla) daha ister!
***
MANTIK AL- TAYR 2
Feridüddin-i ATTAR İslam klasikleri. M. E. B. 2172 Çeviren Abdulbaki GÖLPINARLI
( Bu kitabı temin edip evinde bulundurmanı önemle öneririm)
***
Yaren.
Allah’ın sevgili kulları
çoktur ama o yine de yeni kendisine âşık olan sevgililer ister, bekler.
Sultan Mahmut ve külhancı
üstünden çok kıymetli adeta açıkça yolu aydınlatan sırlar verilmiş.
Buradaki işaretleri (remz)
iyi anlaman için Padişahı Tanrı, külhancıyı da yolda olan âşık olarak
düşünürsen doğru anlarsın.
Külhancı:
Manevi yolculukta
olan için kullanılır.
Fakir, garip, âşık, serseri,
deli, divane, yoksul da denir.Dört basamağı vardır.
1.
SEYRİ İLLALLAH
(Tanrı yolculuğu)
2.
SEYRİ FİLLAH
(Tanrı yolunda yolculuk)
3.
SEYRİ MAALLAH
(Tanrı ile yolculuk)
4.
SEYRİ ANİLLAH
(Tanrıya yönelen yolculuk)
(seyri sülük daha sonra geniş
olarak daha sonra açıklanacak)
Yaren Tanrı’nın sana ne
yaparsa mutlu olacağını anlatmaya çalışıyor.
Vereceklerini değil de
kendisini istemenin uygun olduğunu, yüzünü göstermesi sana verdiği önemi
gösterdiğini ve vereceği en büyük ödülün bu olduğunu anlatılıyor.
(Aşağı kişiler eline verileni
ve elinden gidene sevinir ve üzülürler.)
*
RAVLİ