12 Kasım 2012 Pazartesi

KAPI

Pek güzel bir padişah vardı.
Güzellik âleminde eşi, örneği yoktu.

“”Seher çağı, onun yüzünden gelen bir ışıktı.
Ruhulkudüs(Cebrail), onun kokusundan bir esinti!

Bütün alem, ona gizli sırlar kitabıydı….
Yüzü güzelliğinin bir delili, bir ayetiydi.

Bilmem kimin o güzellikten pay almak haddineydi?

Dünya yüzü, onun yüzünden kavgalarla dolmuştu, halkın ona sevgisi sınırları aşmıştı!

Gah sokağa çıkar, kara yağız atını sürer, yüzüne pembe bir örtü örterdi.
Kim bu örtüye bakarsa suçsuz günahsız demeden başını kestirirdi

Kim adını anarsa hemen dilini koparttırdı.
Biri, o güzelliği düşünürse hayale düşer, aklını, canını yele verirdi.

Yüzünü apaçık gören, ağlaya inleye can verir, ölür giderdi.

O gönüller okşayan güzelin aşkıyla ölmek, yüzlerce yıl süren ömürden tercih edilirdi.

Gün olurdu ki aşkının derdiyle binlerce kişi ölürdü…
İşte aşk, işte iş!

Ne kimse ona bir an sabreder…
Ne kimsede kuvvet ve kudret kalırdı.

Halk, daima onu araştırır, bu istekle ölürdü.
Ne ona sabreden vardı, ne onsuz sabreden…

Ne şaşılacak şey!

Bir an olsun birisinde sabır ve takat olsaydı padişah, ona apaçık yüzünü gösterirdi.

Fakat hiç kimse ona layık bir adam değildi…
O yüzden herkes, gönlü onun derdi, ölüp giderdi.

Ama onu görmeye kimsede takat yoktu.
Onun için yalnız onun adına duymakla lezzet alırlardı.

Padişah, her an bakmak, kendisini seyretmek üzere bir ayna yapılmasını buyurdu.

Padişaha güzel bir köşk yaptılar, oraya da güzel bir ayna koydular.
Köşke gittikçe o aynaya bakar, kendisini seyrederdi.

Yüzü aynaya vurur, herkes bu suretle o aksi görür, lezzet alırdı.

 * Sevgilinin yüzünü seviyorsan bil ki gönül, onun yüzüne bir aynadır.
 * Gönlünü ele al da onun yüzünü gör….

Canını ayna yap da onun güzelliğini seyret!
Senin padişahın ululuk köşkündedir…..

Köşk, o güzellik güneşinden parlayıp aydınlanmaktadır.
Padişahı gönlünde gör….

Arşı bir zerrede seyret!
Ovaya yayılan her elbise, güzelim Tanrı’nın gölgesidir.

Sana Tanrı, yüzünü gösterirse hayale kapılmaksızın gölgeyi Tanrı olarak görürsün.

Her şey, Tanrı olsun, sayısız kuşun olsun, odur.
Ne görürsen gör, Tanrı’nın gölgesidir.

Çünkü gölge Tanrı’dan ayrılmaz..
Ayrı desen olamaz.

İkisi de birbiri ile beraberdir…
Ara, aktar.

Gölgeden de geç asıl sırrı ara!
Fakat sen, bir gölgede kaybolur gidersen nereden Tanrı’dan bir şey elde edeceksin?

Sana bir kapı açılırsa, o lütfe uğrarsan gölge içinde güneşi görürsün….

Daima gölgeyi, güneşte kaybolmuş görür, her şeyi güneş olarak seyredersin vesselam! 

                               ***
O yüce lütfüyle bir ayna icat etti….
O ayna gönüldür, gönüle bak da onun yüzünü gönülde gör.
                               ***
MANTIK AL- TAYR 1 Feridüddin-i ATTAR İslam klasikleri.
M.E.B. 2172 Çeviren Abdulbaki GÖLPINARLI
( Bu kitabı temin edip evinde bulundurmanı önemle öneririm)                                               
                                    ***
Yaren, Tanrı gönlünü ayna yarattı.
Oradan sana bakıyor, sende ona oradan bakacaksın.

Tanrı kuluna aracısız bakmaz ve seslenmez.
Çünkü insanoğlu buna dayanamaz mahvolur.

Tanrı Kâbe’ye ve insanın gönlünü kendisine ev yaptı.
Onun için gönlünü temiz tutmak gerekir.

Gönlün isteklerle doluysa, ruhsal hastalıklarla dolu ise, kendini dünyaya bağladı isen, gönlündeki ayna kararmıştır ki Tanrı’nın yüzünü görmek imkânsızlaştığı gibi, ondan görüntülerle gelen uyarıları ve müjdeleri göremezsin.

Ey yaren yıllarca iyi, güzel diye birçok şeyi gönlünde topladın.
Çer çöple doldu.

Şimdi kendini farkında olarak öz eleştiriye sokarak temizlemelisin.
Zordur ama muhakkak yapman gerekir.

Tanrı gönlüme bakacak ben de göreceğim diye isteğin ve kararın varsa işin kolaylaşır.

Hayır, bu işlemi yapmayacağım, ben iyiyim, ben temizim diyorsan kendin kendi ölçünle kendini tartarsan ki bu kendine yalan söylemek ve kendini kendin kandırmak olur.

Kendin bilirsin.

Yücelere çıkmak kendini kandırmakla, kendine yalan söylemekle, kendine kendin masal anlatarak uyutmakla olmaz.

                                ****
RAVLİ

 

Popüler Yayınlar