11 Kasım 2012 Pazar

HUZUR VE İSTİRAHAT

Şöhret sahibi birisi, bir sofiye
“Kardeş zamanını nasıl geçiriyorsun?” diye surdu.

Sofi dedi ki: “ Ben bir külhana düşüp kalmışım.
Deniz kıyısındayım, dudaklarım kupkuru.
(Ateş içindeyim, rahmetin bolluğunu görüyorum ama yararlanamıyorum)

Külhanımda bir yufka ekmeğidir kırmış, ufalamışım, bununla da orada adeta kendi boynumu vurmuşum.
(Ekmek yüzünden işimden ayrılamıyorum)

Eğer âlemde gönül istirahati istiyorsan ya uykuya dalmışsın, rüya görüyorsun yahut boşuna gördüğün rüyayı söyleyip duruyorsun!

Eğer huzur ve istirahat istiyorsan ihtiyatlı davran;
İhtiyatlı davran da bu âlemden Sırat köprüsüne erce gidesin!

(İlerisini düşünerek, ilerisini görerek sakınman gerekenden sakın, tedbirli ol, hazırlıklarda bulun)

Bu âlemde huzur ve istirahata imkân yoktur.
Çünkü cihanda bir kıl ucu kadar bile huzur ve istirahat arama şivesi (söyleyişi) bulunamaz!

Bu âlemde nefis gibi bir ateş bulundukça zamanede kimdir huzura erişen?
Söyle hele!

Pergel gibi bütün âlemi dönüp dolaşan gönül huzuru tek bir noktadan ibarettir ama ondan da kimse bir nişan bile veremez.

                                   ***
MANTIK AL- TAYR 2 Feridüddin-i ATTAR İslam klasikleri. M. E. B. 2172 Çeviren Abdulbaki GÖLPINARLI ( Bu kitabı temin edip evinde bulundurmanı önemle öneririm)

                                    ***

Yaren;
Ehlullah (Tanrı adamı, veli, evliya) demiştir ki:

Dünya, zahmet, eziyet, gam, keder, sıkıntı, dert, bela, musibet ’Aniden gelen bela’, üzüntü yeridir.

Dünyaya sevgi ile bağlanmayan mutludur.
 Dünya müminin zindanıdır.

Ölüm, ondan kurtuluş ve cennete varıştır.
Dünyanın kötülüklerini bilen, ölmeden önce dünya sevgisini terk eder, kalbinden çıkarır.

Dünya her belanın madenidir.
Bir yılana benzer, okşaması yumuşak, ısırması zehirdir.

Uyanık olmayan süsüne meyleder.
Akıllı olan, değer vermez.

Dünya bir tabak baldır, ona meyleden sinek gibidir.
Dünya nimetleri geçicidir, sahibinde durmaz.

Ebediliği isteyen (Beka), geçici olan bu âlemden vazgeçer.
Yok, olacağı ver ki ebedi olanı al.

Cahil olan dünyaya istekli, akıllı olan ona isteksizdir.
Aşırı istekleri terk eden, belalardan kurtulur.

Dünyaya bağlanan rahat bulmaz.
Ölümü düşünen, dünyaya aldırmaz.

Dünyaya hırsla bağlanmak mal ve mülke, süse değer vermek, ebedi mutluluğa engeldir.

Allah’a hizmet edene dünya ona hizmet eder.
Dünyaya hizmet eden dünyanın kulu, kölesi olur.

Karnını doyurduğun toprak olmak, yaptığın ev yıkılmak içindir.
Bu dünyaya bağlanana sıkıntı evi, bırakana nimet ve lezzet evidir.

                                          *
Dünyada makbul olan: Allah’ı zikretmek, anlamaya çalışarak Kuran okumak ve Allah yolunda başarılan, konuşulan her söz ve yapılan her iştir.

Dünyanın ahretin tarlası olmasının da temeli budur.

Dünyanın mal ve mülkü, zevk ve eğlencesi, kısaca ahrete faydası olmayan her hali beğenilmez.

Helal kazanıp yiyen, giyinen, kendisini ve ailesini geçindirmek için bir iş ve meslek edinip çalışan ve helal kazandığından Allah yolunda harcayan, dünya ve ahret hazzına, mutluluğuna erer.

Hz. Peygamber buyuruyor ki: Seni ahret için çalışmaktan alıkoyan, Allah’tan uzaklaştıran dünya işleri ayıplanmış, bunun aksi olan davranışlar makbuldür.

İnsan, zenginliğini kötü yolda, eğlence âleminde değil, Allah yolunda harcarsa beğenilen ve onun rızasını kazanmak için hayırlı bir vasıtadır.

 Hz. Peygamber buyurmuştur: İki insana hayranlık duyulur.

1.   Ona mal vermiş, malını muhtaçlara verir.

2.    Ona Kuran vermiş, gece gündüz okur.

Ne güzeldir ki, iyi ve temiz kimsenin helal malı ola.

Bu hadisten anlıyoruz ki, malın hayırlı veya şerli olması insanın kendi davranışına göredir.

Bir iş ki sahibini, işçilerinin hile ve düşmanlıklarıyla, hainlik ve hırsızlıklarıyla karşı karşıya getirir ve bu halleri düşünüp üzülmekle vakti geçerse elbette ki bu davranışlar, kendisini ibadete vermek ve Allah’a yaklaşmaktan alıkoyar.

Böyle bir sanat ve ticaret, kişiyi Allah’tan uzaklaştırmaktan başka bir şeye yaramaz.

O halde en hayırlı iş, sahibini üzmeyen, ibadetten ve Allah’a yaklaşmaktan alıkoyan ve helal kazancından hayır (İyi, faydalı, yararlı) ve hayrat (sevap kazanmak için yapılan hayırlı işler, iyilikler) yapmasını sağlayan iştir.

                                         *
Dünya insanları kendine çeker ve onları hiç ölmeyecekmiş hissini verir.
Hâlbuki ömür su gibi akıp gitmektedir.

Dünya aldatıcıdır.
Sana sevgi gösterir, kendisini sana âşık ettirir, senin bu aşkını sezince bu defa seni öldürmeye çalışır.

Dünya cilve yapıp evine aldığı misafirin canına kasteden bir oynak kadına benzer.

Dünya, ayıplarını örtüp, süsleriyle erkekleri aldatan ve sonra onları türlü oyunlarla felaketler, kötülükler yağdıran çirkin cadı kocakarıya benzer.

Akıllı ve uyanık o kimsedir ki, nefsi ve dünyası için gam çekmez, emellerini azaltıp ibadete kuvvet verir, ne için yaratıldığını bilir;

Allah sevgisini bir an bile gönlünden uzaklaştırmaz ve her hareketiyle kulluk görevlerini yerine getirmeye çalışır.

Mutsuz o kimsedir ki yemek, içmek, giyinmek ve zevklerini tatminden başka bir şey düşünmez.

Dünyanın ve nefsinin esiri, şehvet ve gaflet ruhunu, kalbini körletmiştir.

                                          *
Dünya sevgisi, kişiyi, Allah’a ibadet, huzuruna çıkıp ona yakın olmaktan alıkoyar.

Ancak ibadet ve Allah’tan korkmak yolu, insanın önüne dikilen bu engeli kaldırır.
Dünyanın çekici hallerine zayıf kişilikli olanlar kapılır.

Olgun insan bu çekiciliğe önem vermez, kendini kaptırmaz, kontrollüdür.

                                            *
Halktan kaçın.
Eğer onlara karışır, arzu ve isteklerine uyarsan kalbini bozar, ahretini berbat eder.

Eğer onlara karışmazsan, dert ve eziyetlerden kurtulur, ibadet yapmak ve Allah’a yaklaşmak imkânını kazanırsın.

Mezara girdiğinin üçüncü günü halk seni unutuyor, ruhunun şad (Sevinçli) olması için hayırla anmıyor.

Hâlbuki Allah her an seninle birlikte.
O halde insan bu aziz dostuna, yaratıcısına bağlanmaz mı?

Nefse bağlanma.
Çünkü acıkınca sabırsızlanır, doyunca gevezeleşir, şehvet halinde deli, öfke anında kudurmuş bir hayvandır.

Dünya, öyle alçak bir nesnedir ki, onu sevenler zahmetle toplar, kıskançlıkla saklar, hasretle bırakır gider.

 Bilmelisin ki dünyanın kalıcılığı yok, faydasından kalbe dert, vücuda zarardan başka bir şey gelmez.

Bu sebepten dünyanın süsünden kaçın, ibadetine ve hayrına yarayacak kadar ondan faydalan ki, temiz bir kalp ile Allah’ın huzuruna gidesin.

Halkın iyiliklerinden faydalan, zararlarından korun.
Halktan uzak olduğun kadar Hakka yakın olursun.

O,  senin yardımcındır, dünya ve ahret mutluluğuna erdiricindir.
Bilmelisin ki nefis, yanlışlıklarla dolu Allah’a asi, ahreti sevenlere düşmandır.

Onu ancak az yemek, az uyumak ve az konuşmakla denetimine alabilirsin ve onun yanlışlıklarından, düşmanlığından kurtulup, ibadetle uğraşıp, Allah’a yakınlaşırsın.

Allah’a kavuşmak yolu daima açıktır, farkında olup isteyene.

                                          *
Dünyaya bağlanmayıp, yüzünü Mevlasına çevirene Allah bilgi ve sevgisini verir.
Ondan razı olur ve ona cennetini ihsan eder.

Kim ki, dünyayı sever, Mevlasından yüzünü çevirir Allah, onu kahreder ve cehenneme sokar.

Onun için kendini dünyaya verme, onun belaları çoktur.

Temiz bir kalple Allah’ın rızasını kazan ki sevgi ve nimeti üzerinden eksik olmasın, daima seni korusun, bu hale gelebilmen için dünyaya ve halkına değil, Allah’a bağlanman, onu bir an gönlünden çıkarmaman lazımdır.

 (Marifet name. Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz. Alıntı. Bu kitabı temin ederek evinizde bulundurmanızı öneririm.     
                                       ***
RAVLİ

Popüler Yayınlar