Nasıl ki biri İbni Abbas'dan
sordu:
Ey Peygamberin amcası oğlu! Gönlüm şöyle biraz gezip dolaşmak istediği vakit nerelere gideyim?
İbni Abbas buyurdu:
Gündüzleri
mezarlıkları dolaş, geceleri de gökyüzünü seyret.
Bayezid kabristandaydı,
dolaşıyordu.
Orada çamurlanmış insan
başlarına rastladı. Gönlüne bir ilham (Sesleniş) geldi.
Eline al ve dikkatle bak
denildi.
Bazı kulaklara baktı, çamurla
tıkanmış; bazı kulak delikleri de öteki kulağa kadar açık idi.
Bazı kulaklar da boğaza kadar
tıkalı idi.
Yarabbi! Dedi.
Halk bunların hepsini eşit
görür, hâlbuki sen bana değişik halde gösterdin! Şimdi niçin o topraklar bana ayrı sıfatlarda göründü?
Bayezid'e şöyle ilham olundu:
Kulağında hiç delik
olmayan başlar, bizim sözümüzü işitmemiş olanlardır.
Bir kulağından öbür kulağına
kadar delik olanlar ise sözlerimiz, bir kulağından girmiş, öbür kulağından çıkmış olanlardır.
Ama kulağından boğazına kadar
delik olanlar, sözümüzü kabul etmiş olan başlardır.
Ola ki bir gönül ehli bir
kişinin ölümünü ister.
Ancak maksatsız olarak cisminin ölmesini değil, ruhunun
ölmesini ister.
Biri dedi ki:
O dervişi ziyarete niçin
gitmedin?
Allah'ın:
"Hasta oldum beni
görmeye gelmedin," hitabını işitmedin mi?
Öteki cevap verdi:
Yüreğim yufkadır, içimden
doğmadı.
Allah Peygamberi (Allah’ın
selât ve selâmı üzerine olsun) bütün nazik
(Terbiyeli, saygılı, kibar, Allah’ın yarattıklarını düşünen, arif olan) ve nazenin (Kırılgan incelikte ruha sahip) kalbi ile
Allah dervişlerinin selâmını kutlu sayarlardı.
Onlarla birlikte yere oturur,
sözlerini dinlerdi. (M. 267)
Dervişin kadrini (Değerini,
onur ve şerefini) bilmeyenler bir bahane
uydururlar.
Eğer ona değer vermemiş olsak
bir fitne olur.
Bir günahkâr için, yüzü kara
olmasın, derler.
Günahsız, Salih (Yararlı, elverişli, uygun, yakışır, ehliyetli,
hakkı olan, dinin emrettiği hareketlerde bulunan) bir kişiyi dışarı atarlar.
Şüphesiz iyiyim, şüphesiz
kusursuzum, yüzüm ak alnım açıktır, der.
Aslını kurtarır ama dalını
kuvvetlendirmek için kendini alçaltır. Hâlbuki o asla aziz (Allah sevgilisi, sayın) olmayacaktır.
Koyun, başını iki yüz bin
altın değerinde görür de yattığı ağılın kapısını görmez.
Çünkü onu arkada bırakmıştır.
Asıl odur.
Sevinçten kurtulur, gama
(Sevinç yerine sıkıntı ve
üzüntü arayışı içinde yıpranmaktan zevk almak) taparlar.
(Hep kendini üstün göstermek
için gereksiz üzüleceği uğraşılarda bulunmak)
Bu varlık ki, onunla mağrurlanmak ( Bir şeye güvenerek aldanmak) bütün gam
ve kederdir (Bulanıklık içinde olmak)!
Sen bu saatte gamlısın, ama
değilim, diyorsun!
Dedi ki:
Biz şad (Gönlü sevinçli) olmayanların
gamını (Üzüntüsünü) istiyoruz. Gamın başka bir dalı daha yoktur.
O böyledir.
Hâlbuki sevinç saf (Duru, temiz, katışıksız, samimi, net, yalnız) ve lâtif (Yumuşak, hoş, güzel nazik) bir su gibidir.
Her yere dağılır.
***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
***
Neler öğrendik:
1. Kabir ziyaretini çok yapmamız gerektiğini öğrendik.
2. Kabirde bulunmakla ilham geldiğini öğrendik.
3. Bir zaman sonra vücudumuzun ne hale geleceğini görerek
ve ders alarak gelecek için doğru seçimler yapmamız gerektiğini öğrendik.
4. Allah sözlerini duyacakları yere ve kişilerin yanına
gitmeyenler olduğunu öğrendik.
5. Allah sözlerini duydukları halde görmezlikten,
duymazlıktan gelerek değer vermeyenler olduğunu öğrendik.
6. Allah sözünü duyup kabul eden gönül ehli kişiler
olduğunu öğrendik.
7. Ölmeden önce ölünüz hadisi
gereğince maksatsız bedenin ölümü olmadığını, dünya isteklerine bağlanmış ruhun
ölerek temizlenmesi olduğunu öğrendik.
8. Peygamberimizin dervişlere
kıymet verdiğini öğrendik.
9. Değerli kişiye layık
olmadığı değeri vermeyenlerin Allah’ın sevgilisi saygın biri olamayacağını
öğrendik.
10.
Kendini değerli görenlerin bulunduğu ortamdan daha temiz ve güzel bir
yere gitmek yolunu bulamayacaklarını öğrendik.
11.
Ruh sağlığı yerinde olmayanların problemli bir yaşama ilgi duyarak
olaylara karıştığı, olay yoksa bile kendisinin neden olduğunu bu karışık
uğraşılar sonunda kendine üstünlük payı çıkararak zevk aldığını, sakin ve huzur
dolu sevinç veren bir yaşantıdan uzaklaştıklarını öğrendik.
İşte böyle yaren,
Sevinçli yaşamak için arayışta, bilinçte ve
gerçekleştirmek için uğraşı vermeliyiz.
Kaynağı nerden olursa olsun bunca dert, sıkıntı
sevinç içinde yaşamayı becerebilmemiz gerekiyor.
Elbette kolay değil.
Ama yaren her şeyin Allah’tan geldiğinin bilincinde
olarak kabul etmesini öğrenmeliyiz.
Sonra da yapılması gerekenleri yiğitçe yapmalıyız.
Allah bir dert verdiyse bunun çaresini de vermiştir.
Bize düşen bu derdi kabul edip şikâyet yoluna
gitmeden çaresi için cesur davranmamız gerekiyor.
Her safhada pasif kalıp işi Allah’a bırakmak doğru
değildir.
Bize düşen görev ilham yoluyla, rüya yoluyla
aklımıza gelir ve akla uygun olan işlerin cesurca yapılması gerekir.
*
RAVLİ