22 Kasım 2012 Perşembe

HU! VE ŞEMSİ TEBRİZİ 5

Bayezidi Bistamî (Allah ruhunu kutlu kılsın) hangi şehre gitse önce o şehrin kabristanlarını ziyaret eder, orada dolaşmak isterdi.

Nasıl ki biri İbni Abbas'dan sordu:
Ey Peygamberin amcası oğlu!
Gönlüm şöyle biraz gezip dolaşmak istediği vakit nerelere gideyim?

İbni Abbas buyurdu:
Gündüzleri mezarlıkları dolaş, geceleri de gökyüzünü seyret.

Bayezid kabristandaydı, dolaşıyordu.
Orada çamurlanmış insan başlarına rastladı.
Gönlüne bir ilham (Sesleniş) geldi.

Eline al ve dikkatle bak denildi.
Bazı kulaklara baktı, çamurla tıkanmış; bazı kulak delikleri de öteki kulağa kadar açık idi.

Bazı kulaklar da boğaza kadar tıkalı idi.

Yarabbi! Dedi.
Halk bunların hepsini eşit görür, hâlbuki sen bana değişik halde gösterdin!
Şimdi niçin o topraklar bana ayrı sıfatlarda göründü?

Bayezid'e şöyle ilham olundu:
Kulağında hiç delik olmayan başlar, bizim sözümüzü işitmemiş olanlardır.

Bir kulağından öbür kulağına kadar delik olanlar ise sözlerimiz, bir kulağından girmiş, öbür kulağından çıkmış olanlardır.

Ama kulağından boğazına kadar delik olanlar, sözümüzü kabul etmiş olan başlardır.
Ola ki bir gönül ehli bir kişinin ölümünü ister.

Ancak maksatsız olarak cisminin ölmesini değil, ruhunun ölmesini ister.

Biri dedi ki:
O dervişi ziyarete niçin gitmedin?

Allah'ın:
"Hasta oldum beni görmeye gelmedin," hitabını işitmedin mi?

Öteki cevap verdi:
Yüreğim yufkadır, içimden doğmadı.

Allah Peygamberi (Allah’ın selât ve selâmı üzerine olsun) bütün nazik (Terbiyeli, saygılı, kibar, Allah’ın yarattıklarını düşünen, arif olan) ve nazenin (Kırılgan incelikte ruha sahip) kalbi ile Allah dervişlerinin selâmını kutlu sayarlardı.

Onlarla birlikte yere oturur, sözlerini dinlerdi. (M. 267)
Dervişin kadrini (Değerini, onur ve şerefini) bilmeyenler bir bahane uydururlar.

Eğer ona değer vermemiş olsak bir fitne olur.
Bir günahkâr için, yüzü kara olmasın, derler.

Günahsız, Salih (Yararlı, elverişli, uygun, yakışır, ehliyetli, hakkı olan, dinin emrettiği hareketlerde bulunan) bir kişiyi dışarı atarlar.

Şüphesiz iyiyim, şüphesiz kusursuzum, yüzüm ak alnım açıktır, der.

Aslını kurtarır ama dalını kuvvetlendirmek için kendini alçaltır. Hâlbuki o asla aziz  (Allah sevgilisi, sayın) olmayacaktır.

Koyun, başını iki yüz bin altın değerinde görür de yattığı ağılın kapısını görmez.

Çünkü onu arkada bırakmıştır.
Asıl odur.

Sevinçten kurtulur, gama
(Sevinç yerine sıkıntı ve üzüntü arayışı içinde yıpranmaktan zevk almak) taparlar.

(Hep kendini üstün göstermek için gereksiz üzüleceği uğraşılarda bulunmak)

Bu varlık ki, onunla mağrurlanmak ( Bir şeye güvenerek aldanmak) bütün gam ve kederdir (Bulanıklık içinde olmak)!

Sen bu saatte gamlısın, ama değilim, diyorsun!

Dedi ki:
Biz şad (Gönlü sevinçli) olmayanların gamını (Üzüntüsünü) istiyoruz.
Gamın başka bir dalı daha yoktur.

O böyledir.
Hâlbuki sevinç saf (Duru, temiz, katışıksız, samimi, net, yalnız) ve lâtif (Yumuşak, hoş, güzel nazik) bir su gibidir.

Her yere dağılır.

                 ***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6

                    ***
Neler öğrendik:

1.   Kabir ziyaretini çok yapmamız gerektiğini öğrendik.

2.   Kabirde bulunmakla ilham geldiğini öğrendik.

3.   Bir zaman sonra vücudumuzun ne hale geleceğini görerek ve ders alarak gelecek için doğru seçimler yapmamız gerektiğini öğrendik.

4.   Allah sözlerini duyacakları yere ve kişilerin yanına gitmeyenler olduğunu öğrendik.

5.   Allah sözlerini duydukları halde görmezlikten, duymazlıktan gelerek değer vermeyenler olduğunu öğrendik.

6.   Allah sözünü duyup kabul eden gönül ehli kişiler olduğunu öğrendik.

7.   Ölmeden önce ölünüz hadisi gereğince maksatsız bedenin ölümü olmadığını, dünya isteklerine bağlanmış ruhun ölerek temizlenmesi olduğunu öğrendik.

8.   Peygamberimizin dervişlere kıymet verdiğini öğrendik.

9.   Değerli kişiye layık olmadığı değeri vermeyenlerin Allah’ın sevgilisi saygın biri olamayacağını öğrendik.

10.           Kendini değerli görenlerin bulunduğu ortamdan daha temiz ve güzel bir yere gitmek yolunu bulamayacaklarını öğrendik.

11.           Ruh sağlığı yerinde olmayanların problemli bir yaşama ilgi duyarak olaylara karıştığı, olay yoksa bile kendisinin neden olduğunu bu karışık uğraşılar sonunda kendine üstünlük payı çıkararak zevk aldığını, sakin ve huzur dolu sevinç veren bir yaşantıdan uzaklaştıklarını öğrendik.

 

İşte böyle yaren,

Sevinçli yaşamak için arayışta, bilinçte ve gerçekleştirmek için uğraşı vermeliyiz.

Kaynağı nerden olursa olsun bunca dert, sıkıntı sevinç içinde yaşamayı becerebilmemiz gerekiyor.

Elbette kolay değil.
Ama yaren her şeyin Allah’tan geldiğinin bilincinde olarak kabul etmesini öğrenmeliyiz.

Sonra da yapılması gerekenleri yiğitçe yapmalıyız.
Allah bir dert verdiyse bunun çaresini de vermiştir.

Bize düşen bu derdi kabul edip şikâyet yoluna gitmeden çaresi için cesur davranmamız gerekiyor.

Her safhada pasif kalıp işi Allah’a bırakmak doğru değildir.
Bize düşen görev ilham yoluyla, rüya yoluyla aklımıza gelir ve akla uygun olan işlerin cesurca yapılması gerekir.

                                    *

RAVLİ

 

Popüler Yayınlar