Bu Hazreti Attar’ın
ihtiyarlığı zamanına tesadüf ediyordu.
Hazreti Mevlana da o zaman
henüz on yaşında bulunuyordu.
Sultan’ül- Ulema, oğlu
Hazreti Mevlana’ya Feridüddin-i Attar’ın elini öptürdü.
Hazreti Atar, Mevlana’nın
alnında parlayan deha güneşini gördü, ondaki ilim-irfan belirtisini ilk görüşte
keşfederek babası Sultan’ül-Ulamaya müjdeledi.
Mevlana’da o ziyarette
Hazreti Feridüddin-i Attar’dan feyz aldı, onu ilk öğretici bildi.
Hazreti Mevlana ayrılırken,
Atar hazretleri yazdığı Esrar name’yi ona hediye olarak verdi.
Mevlana bu kitabı yanından
ayırmadı.
Sonraları onun inceliklerini anlattı ve Feridüddin Atar için şöyle
dedi.
Mansur’un nuru Feridüddin-i
Attar’ın ruhuna tecelli etti ve onun terbiyecisi oldu.
Sonra yine Feridüddin-i
Attar’ı divanında şu beyitlerle övdü:
Attar ruhtu, Senai onun iki gözü,
Biz ise Senai ve Attar’ın ardından
geldik.
Attar aşkın yedi şehrini gezdi de
Biz ancak bir sokağın
dönemecindeyiz.
Mevlana’nın övdüğü büyük yolculuğa hazırlayan
öğreticidir.
Mevleviler çok sever ve hep
saygıyla anarlar,
Başlangıçta sahibi bulunduğu
atar dükkânında alışverişle meşgul olurdu.
Bir gün dükkânında alışveriş
yaparken karşısına bir derviş çıktı.
- Bana Allah için bir şey ver
dedi.
Feridüddin Muhammed Atar
aldırmadı.
Derviş sordu:
-Söyle sen ne olmak istersin?
Cevap verdi.
-Senin gibi.
Derviş tekrar sordu:
-Sen benim gibi olabilir misin?
Cevap verdi:
-Elbette.
Dervişin tahtadan bir çanağı
vardı.
Onu başının altına koyup yere
uzandı ve bir kere ‘’Allah’’ deyip can verdi.
O anda Attar birdenbire
değişti, ne dükkân, ne iş ve ne de ticaret, hiçbirine bakmadı.
Hepsini terk edip Allah’a
ulaşmak için, bu yola çıkan yolu aramaya koyuldu.
Esas adı Muhammed’tir.
Nişabur köylerinin birinde
doğmuştur. 114 yıl yaşamıştır.
Moğollar tarafından tutsak
edilerek şehit edilmiştir.
1120 yılında doğmuştur.Eczacı ve doktordur.
İyi veya kötü denilmesine
aldırmayandır.
Çıkarı için hiç kimseye boyun
eğmeyendir.
Hikâyecidir, fıkra
tarzındadır, fikrini hikâye içinde anlatır.
Çok gezerek erenlere, sofilere
ait hikâyeler toplamıştır.
Halk hikâyeleri toplamıştır.
Hala anlatılan Bektaşi hikâyelerini,
sarhoş fıkralarını, hatta Nasireddin Hoca’ya (Horasan bölgesinde yaşayan) katılan
latifeleri bulunmaktadır.
Geçmişi anlatımları ile bu
güne bağlar, vücut yapımızı, düşüncelerimizi, görgümüzü, bize ayna tutarak
gösterir.
Halk diliyle ve halkla
konuşmuştur.Sultan-ül ulema Bahaüddin Veled’le birlikte Belh ‘ten ayrıldıktan sonra hacca giderken henüz on yaşına varmamış oğlu Mevlana’ya Ferididdün-i Atarın elini öptürdü.
Attar bu yavrunun alnında
parlayan deha güneşini ilk görüşte keşfetmiş, babasına müjdelemiştir.
Mevlana’ya kendi eliyle
yazdığı İlahi name’yi hediye etmiştir. Mevlana o ziyaretten sonra Attar’ın
engin anlama ve bilme verimliliğinden almış, onu ilk öğretmen bilmiştir.
Mevlana’nın Atar hakkındaki
sevgi ve takdirleri bu nedenle yerindedir.
Mevlana büyük saygı göstermiştir
ve Divan-ı Kebir’de övmüştür.
Mevlana Attar’ın bütün
eserlerini okumuştur.
Mesnevisinde bu hikâyelerden
örnekler vermiştir.
Mevlana’nın bütün evlatları
ve Mevleviler övgü ile bahsetmişlerdir.
Kırkı aşan eseri
bulunmaktadır.
İslami ve tasavvufi bir
görüşe dayanan pratik ahlak kurallarını, insanlık duygularını, insanda iyilik
etmeye ve fenalıktan çekinmeyi olan devamlı ve değişmez yeteneği, güzel
yetenekleri, insanın yaradılışındaki erdemi, birlikte yaşayıp iyi geçinme
davranışlarını, hatta en basit yaşayış tarzlarını kuvvetli ve uyumlu olarak,
sözü az anlamı büyük eserler vermiştir.
Milli Eğitim Bakanlığı
yayınlarından Bilim ve Kültür eserleri dizisinden bir kısmını bulabilirsiniz.
*
RAVLİ