11 Kasım 2012 Pazar

FERİDÜDDİN-İ ATTAR ?

Mevlana Celaleddin-i Rumi hazretlerinin Babası Sultan’ül-Ulema, hicri 608 yılında Belh’den göç edip Nişabur’a geldiği zaman Hazreti Feridüddin-i Attar’ın yanına uğradı, onunla görüştü.

Bu Hazreti Attar’ın ihtiyarlığı zamanına tesadüf ediyordu.
Hazreti Mevlana da o zaman henüz on yaşında bulunuyordu.

Sultan’ül- Ulema, oğlu Hazreti Mevlana’ya Feridüddin-i Attar’ın elini öptürdü.

Hazreti Atar, Mevlana’nın alnında parlayan deha güneşini gördü, ondaki ilim-irfan belirtisini ilk görüşte keşfederek babası Sultan’ül-Ulamaya müjdeledi.

Mevlana’da o ziyarette Hazreti Feridüddin-i Attar’dan feyz aldı, onu ilk öğretici bildi.

Hazreti Mevlana ayrılırken, Atar hazretleri yazdığı Esrar name’yi ona hediye olarak verdi.

Mevlana bu kitabı yanından ayırmadı.
Sonraları onun inceliklerini anlattı ve Feridüddin Atar için şöyle dedi.

Mansur’un nuru Feridüddin-i Attar’ın ruhuna tecelli etti ve onun terbiyecisi oldu.

Sonra yine Feridüddin-i Attar’ı divanında şu beyitlerle övdü:

                        Attar ruhtu, Senai onun iki gözü,

             Biz ise Senai ve Attar’ın ardından geldik.

                          Attar aşkın yedi şehrini gezdi de

             Biz ancak bir sokağın dönemecindeyiz.

 Mevlana’nın övdüğü büyük yolculuğa hazırlayan öğreticidir.
Mevleviler çok sever ve hep saygıyla anarlar,

Başlangıçta sahibi bulunduğu atar dükkânında alışverişle meşgul olurdu.
Bir gün dükkânında alışveriş yaparken karşısına bir derviş çıktı.

- Bana Allah için bir şey ver dedi.
Feridüddin Muhammed Atar aldırmadı.

Derviş sordu:
-Söyle sen ne olmak istersin?

Cevap verdi.
-Senin gibi.

Derviş tekrar sordu:
-Sen benim gibi olabilir misin?

Cevap verdi:
-Elbette.

Dervişin tahtadan bir çanağı vardı.
Onu başının altına koyup yere uzandı ve bir kere ‘’Allah’’ deyip can verdi.

O anda Attar birdenbire değişti, ne dükkân, ne iş ve ne de ticaret, hiçbirine bakmadı.

Hepsini terk edip Allah’a ulaşmak için, bu yola çıkan yolu aramaya koyuldu.

Esas adı Muhammed’tir.
Nişabur köylerinin birinde doğmuştur. 114 yıl yaşamıştır.

Moğollar tarafından tutsak edilerek şehit edilmiştir.
1120 yılında doğmuştur.
Eczacı ve doktordur.

 Neşelidir.
Kötülüğünü isteyenlere karşı tepkisiz kalandır.

İyi veya kötü denilmesine aldırmayandır.
Çıkarı için hiç kimseye boyun eğmeyendir.

Hikâyecidir, fıkra tarzındadır, fikrini hikâye içinde anlatır.
Çok gezerek erenlere, sofilere ait hikâyeler toplamıştır.

Halk hikâyeleri toplamıştır.

Hala anlatılan Bektaşi hikâyelerini, sarhoş fıkralarını, hatta Nasireddin Hoca’ya  (Horasan bölgesinde yaşayan) katılan latifeleri bulunmaktadır.

Geçmişi anlatımları ile bu güne bağlar, vücut yapımızı, düşüncelerimizi, görgümüzü, bize ayna tutarak gösterir. 
Halk diliyle ve halkla konuşmuştur.

Sultan-ül ulema Bahaüddin Veled’le birlikte Belh ‘ten ayrıldıktan sonra hacca giderken henüz on yaşına varmamış oğlu Mevlana’ya Ferididdün-i Atarın elini öptürdü.

Attar bu yavrunun alnında parlayan deha güneşini ilk görüşte keşfetmiş, babasına müjdelemiştir.

Mevlana’ya kendi eliyle yazdığı İlahi name’yi hediye etmiştir. Mevlana o ziyaretten sonra Attar’ın engin anlama ve bilme verimliliğinden almış, onu ilk öğretmen bilmiştir.

Mevlana’nın Atar hakkındaki sevgi ve takdirleri bu nedenle yerindedir.
Mevlana büyük saygı göstermiştir ve Divan-ı Kebir’de övmüştür.

Mevlana Attar’ın bütün eserlerini okumuştur.
Mesnevisinde bu hikâyelerden örnekler vermiştir.

Mevlana’nın bütün evlatları ve Mevleviler övgü ile bahsetmişlerdir.
Kırkı aşan eseri bulunmaktadır.

İslami ve tasavvufi bir görüşe dayanan pratik ahlak kurallarını, insanlık duygularını, insanda iyilik etmeye ve fenalıktan çekinmeyi olan devamlı ve değişmez yeteneği, güzel yetenekleri, insanın yaradılışındaki erdemi, birlikte yaşayıp iyi geçinme davranışlarını, hatta en basit yaşayış tarzlarını kuvvetli ve uyumlu olarak, sözü az anlamı büyük eserler vermiştir.

Milli Eğitim Bakanlığı yayınlarından Bilim ve Kültür eserleri dizisinden bir kısmını bulabilirsiniz.

                                            *

RAVLİ

Popüler Yayınlar