10 Kasım 2012 Cumartesi

BAHA VELED’İN ÖLDÜKTEN SONRA YARDIMI

Baha Veled Hazretlerinin ölümünden sonra (Tanrı ondan razı olsun) az bir zaman geçmişti ki, Celaleddin Harim şah’ın geldiği haberi Sultan Alâeddin’e ulaştı.

 

Sultan Alâeddin Şeyh Baha Veled’in türbesini ziyaret etti, öptü ağladı, ondan yardım ve himmet (çalışmasını, çabalamasını) dileyerek Harim şah’ı karşılamaya hazırlandı.

 

Harim şah’ın ordusu Erzurum hududuna ulaşınca, casuslar bu ordunun üstünlüğünü İslam Sultanına bildirdiler.

 

Askerine büyük bir kuruntu geldi.

Sultan, Harim şah’ın halini ve gidişini anlayıp ona göre hazırlanmayı düşündü.

 

Bir gece elbisesini değiştirip birkaç dağlanmamış, rüzgâr gibi giden at seçti.

Dağ yolundan birkaç Türkle beraber Harizm askerine katıldılar.

 

Harizm emirleri onların kim olduklarını sorup araştırdılar.

Onlarda “Biz bu diyarın Türklerindeniz.

Erzurum’un dağ nahiyelerinde bulunuyoruz.

Bizim atalarımız Ceyhun nehri civarındandı.

Bu birkaç sene içinde Sultan Alaaddin Keykubat bizden yüz çevirip bizi zor duruma soktu.

 

Daima Tanrının yardımını gören Harizm askerinin gelmesini bekliyoruz;

Belki bunlar sayesinde onun zulmünden kurtulabiliriz.

 

Bu olayı Harim şah’ın kulağına ulaştırdıkları vakit, çok sevindi ve bunu iyi bir fal saydı.

Özel sofrayı kurmalarını, bu sofrada emirlerin, vezirlerin, hasların ve devlet erkânından her birinin kendi yerlerini almalarını emretti.

 

Kabul törenini tertip ederek bu misafirleri huzura getirdiler.

 

Bunlar Harim şah’ın önünde baş koydular ve onun törenine tamamıyla hoşlanarak baktılar.

Getirdikleri atları da onlara verdiler.

 

Harim şah, bu misafirlere iltifat etti, kaftan giydirerek güzel vaatlerde bulundu.

Misafirlere bir çadır tayin edip altın bağışladılar.

 

Hemen o gece Harim şah’ın hatırından geçti ki, Sultan Alâeddin’in ülkelerinden, her nereden geçtimse bütün halk ondan razı idi.

 

Bu birkaç Türk ondan neden şikâyet ettiler?

Sultan Alâeddin’in de bu taraflara geldiği duyuluyor.

 

Bu Türkler onun casusu olmasınlar?

Durumu daha iyi tetkik etmek lazımdır.

Zira “ŞÜPHE İHTİYATTIR”

(İhtiyat: İlerisini düşünerek, görerek davranmak, tedbir almak, tedarikli bulunmak)

 

Hemen Erzurum sultanı Mugiseddin’i yanına çağırdı, onunla bu hususta görüşüp “Yarın bunların durumunu inceleyelim” dedi.

 

Sultan Alâeddin’in de hemen o gece rüyasında Baha Veled’in gelip kendisine “KALK! Hemen atına bin, uyku uyuyacak zaman değildir” dediğini gördü.

 

Uyandığı vakit kendi kendine “ Yarın bir eğlence yapalım da sonra gideriz” diyerek tekrar uykuya daldı.

 

Baha Veled hazretleri yine rüyasına girdi.

Asasını tahtına ve tahtın üzerine çıkıp onun göğsüne vurarak “NİÇİN UYUYORSUN” dedi.

 

Alâeddin, Baha Veled’in heybetinden uyandı.

Bütün vücudu titremeye başladı.

Adamlarını da uyandırdı.

Gece yarısı atlarını eğerleyip yola çıktılar.

 

Gece sona erdiği vakit Harim şah “sayılı emirlerinden birkaç kişi onların çadırlarının etrafında göz kulak olsunlar, biz de bu gün onların durumunu inceleyelim” diye emir verdi.

 

Fakat sabah olunca hepsinin gitmiş olduğunu gördüler, bunu hemen Harim şah’a bildirdiler.

Harim şah bunları takip için iki üç bin süvari yola çıkardı, kendisi de bunların arkasından atına binip gitti.

 

Sultan Alaaddin arkasına baktığı vakit bir ordunun kaldırdığı tozların havaya yükseldiğini gördü.

Bunun üzerine atını doludizgin sürerek kendi ordusuna ulaştı.

Harim şah askerleri hiçbir şey elde edemeden geri dönüp gittiler.

 

Sultan Alâeddin askerlerine birçok hediyeler ve paralar verip “ TANRININ YARDIMI VE BAHA VELED HAZRETLERİNİN HİMMETİ (gayretiyle) İLE BİZ GALİP VE TANRININ YARDIMINA MAZHARIZ (görürüz)” BUYURDU.

 

Erzincan’ın yassı Çemen mevkiine askerine karargâh yaptı.

Harizm şahla birkaç gün muharebe yaptılar.

 

Beşinci günü birdenbire Tanrı erlerinin kuvvetli nefeslerinden bir saadet ve zafer rüzgârı esti, Alâeddin’in askerleri tarafındaki toz ve toprağı havaya kaldırarak Harizm askeri üzerine saçtı.

 

Sultan hazretleri(Attığın zaman da sen atmadın, fakat Allah attı)

(ENFAL suresi 17)

Ayetinin işaret ettiği yüzden “Bu yüzler kararsın” dedi

 

“ Güç yetmediği şeyden kaçmak peygamberin adetlerindendir” hadisinin korkusu da düşmanların kalbine çöktü.

 

Nihayet Tanrı’nın yardımı ile sultanın bayrakları galip gelip askerleri zafer ve saadete kavuştular.

 

Fanilere de düşmanın böyle heybetli ve haşmetli bir ordusunun, o zamanın Kutbu’nun gayretiyle fena bir bozgunluğa uğradığı malum oldu.

(Düşmanları bu savaşı duydular, Baha Veled’in gayretiyle galip gelindiğini anladılar)

 

Bu sofiler tayfasının yardım ve gayretinin, dünya ve ahirette sonsuz bir saadeti ve ebedi bir salah (iyileşme, düzelme, rahatlık, barış, dine olan bağlılık) ve kurtulmayı mucip olduğu bir gerçektir.

 

Sultan Alâeddin mühim bir olayla karşılaştığı vakit daima Şeyhin türbesine gider, ondan yardım diler, galip ve başarılı olarak dönerdi.

 

                                      ***

ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,

Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489

                                      ***

 

Yaren,

Allah dostları diridir ve Allah’ın izniyle ve yetkiyle yardım ederler.

 

Biz ibadetlerimizi yaparız ama kabul olunan mı bilemeyiz?

 

Allah’tan olan isteklerimiz nefsimiz hükmünde ise Allah kendi isteği olarak görmediğinden kabul edip vermez.

 

Gözyaşı dökerek velilerden, evliyalardan istersen ve vereninde Allah olduğu bilincini kaybetmeden isteğine kavuşursun.

 

Veren Allah’tır.

Büyüklerimiz Allah’ta hatırı sayılan kimselerdir.

 

Biz sıkıntımız olduğu zaman Afyonda iken Sultan Divane Mehmet Çelebi hazretlerinin huzuruna gider içimizi dinleyerek ne yapacağımıza karar veririz.

Çünkü gönlümüzü bağladığımız büyüğümüzdür.

               *

RAVLİ

 

Popüler Yayınlar