Baha Veled asasını kaldırarak
onun üzerine atıldı ve
“ Ey ilm-i kal’e (Medresede
öğrenilen ilime) saplanmış herif! Sopa isyan edenedir.
İnci ile çakıl taşları
arasında ne büyük fark vardır.
Eğer okuduğun bu kitaplarla
gururlanıyor ve bunlardan aldığın bilgilerin kuvvetiyle her tarafa
saldırıyorsan, şunu bil ki:
Hangi kitapların sahifesinden
bahsedecek ve ders vereceksin?
Gönül yaprağından bir sayfa
ezber etmeğe gayret et ki ondaki mana ebediyete kadar senin ruhunla bağdaşsın
ve hiçbir suretle hatırından gitmesin.
Öldükten sonra senin elini
tutan, aşk ilmidir nasıl ki buyurmuşlardır:
Ey fakih (Din, şeriat
üstadı), sen Tanrı için aşk bilgisini öğren,
Çünkü ölümden sonra helal,
haram ve vacip kalmaz.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI
489
***
Yaren,
Birçok şey öğrendin diyelim.
Çok değerli şeyler öğrendim
diyelim.
Öğrendiğin şeyleri de
herkesle paylaşıp fayda elde ettin, kazandın, bilinir oldun diyelim.
Ama yaren bunlar seninle
beraber ahrete gitmez ki!
Aşk ilmin ölümden sonra senin
elinden tutarak güzelliklere, Tanrı katına götürecektir.
Senin ruhunda Tanrı aşkı
görenler sana engel olamaz, yol verir yardımcı olurlar.
Gönlünden isteyişin hemen
olur.
Tanrı Peygamberimize Habibim
(sevgilim) diye hitap etti.
Peygamberimiz de Miraç’ta
bana ne verirsen ümmetime de ver dedi.
Tanrı bunu kabul etti.
Yaren, Peygamberimizin
şefaati (aracı olması) budur.
Bize hazinelerin kapısını
açtırdı.
Müjdeleri sağlığında mübarek
ağzıyla verdi.
Yaratanla yaratılan
arasındaki sevgi ilişkisini iyi anla ve değerlendir.
İlmin tamam olması için ille
de aşk ilmini bilmelisin.
Yaren bilmek asla yetmez
yaşamalısın.
Önerilen bir felsefe
değildir.
Gerçekliğin ta kendisidir.
Büyüklerimiz fazla detaya
girmezler.
Her detayda manadan
uzaklaşıldığını bilirler.
Mümkün olduğu kadar daha
aşağıdan tarif etmeye çalışıyorum.
Verdiği zararları nasıl
kapatırsın?
Elindeki imkânı nasıl onlara
kullanırsın ya?
Peki, bunları sana ne
yaptırır?
İşte bu soruya sevgi ve aşkım
yaptırıyor dersen ve böyle anlarsan seni yaratanı sevmeye, âşık olmaya doğru
yönlenirsin.
İşin aslı Tanrı’nın seni
sevmesidir ama senin de Tanrı’yı sevmen istenir, beklenir.
Tanrı’nın sevgisini kazanmış
büyüklerimizin yolunu izlersen bu daire kapanır.
Ey yaren, ayrı bir varlık
gibi kendini düşünür ve davranırsan bu yolu göremezsin.
Ben ve ben merkezli davranışların
sevgi ve aşk yoluna büyük bir engel olduğunu bilmelisin.
Bilmelisin ki gönlünü Tanrı
aşkıyla ve Tanrı’nın sevdiği kullarıyla doldurmazsan ahret âleminde hissen pek
az olur.
Cennete kavuşmak veya
cehennem azabından kurtulmak için yapacağın çalışmalardan daha kıymetlisi aşk
yolunda yapacaklarındır.
Tanrı’nın benim evim dediği
istekler yurdu olan gönlüne çer çöpü yerleştirme ki Tanrı’nın hoşnutsuzluğuna
sebep olma.
Yüz bin türlü sevgi vardır
ama hangisi bu sevgiye layıktır bir düşün?
Aşkı bilmeyen hayvan
sıfatındadır.(Yunus Emre)
Tanrı’nın varlığına inanarak
ona âşık olup onda yok olanlar özlerini nura dönüştürürler.
(Yunus emre)
Sevgin önce sana yol
gösterende, sonra peygamberlere, bilahare mutlak varlık Tanrı’ya yavaş-yavaş
gelişir.
(Yunus Emre)
Seven ve gönüller yapan, Allah’a
ulaşır.
(Yunus Emre)
Aşk, dağları parça-parça
eritir.
Aşk, denizleri okyanus eder.
Aşk ölü gönülleri diriltir.
Aşk, ihtiyarları diriltir.
Aşk, benliği yok eder.
Aşk ile birleşenler Tanrı’ya
yakın olurlar.
Aşıkın aşkı Hak’tandır.
Aşkın yeri gönüldür.
Dil ile “aşk” demek kolaydır,
Aşk ve âşık olmak zordur.
İlahi aşk başka sevgiler
“Olmayan sevda” diye nitelendirilir.
Namaz kılmak, ilim tahsil
etmek, cemaatle namaz kılmak ve diğer ibadetler bir “Aşkı verdiği için teşekkür
etmektir”
(Yunus Emre)
Daha sayısız anlatırsın ama
Mevlana Hazretlerinin “ Aşkı ancak aşk anlatır” dediğini bir daha hatırlayalım.
*
RAVLİ