10 Kasım 2012 Cumartesi

BAHA VELED VE ŞİT A.S.

Bir gün büyük Mevlana’mız Baha Veled hazretleri:

“Ben Şit peygamber’in güzelliğini görmek istiyorum.

Şimdi Tanrı hazretlerine gidiyorum.
Bunların hepsi orada toplanacaklar.

Ben de Şit peygamber‘in ve hem bütün peygamberlerin yüzünü göreceğim” dedi ve buyurdu ki:

Ben, babam ve büyük babamın türbesine Baktığım zaman iki büyük nurun bu türbeden çıkarak yükseldiğini, göklere kadar çıktığını, bir müddet sonra bu iki nurun birleşip bir nur olduğunu gördüm.

Bu hal onların bir nur olduğunu gösteriyor.

Şiir:

Sen onlardan iki dostu bir yerde gördüğün vakit,
O ikisinin hakikatte bir,

Fakat kuvvet ve kudretlerine baktığın zaman,
O İkisi’nin altı yüz bin kişiye denk olduğunu görürsün.

(Mesnevi şerhi II, 42)

                                       ***

ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489

                                      ***

ŞİT PEYGAMBER

(ŞİT) İbrani dilinde Allah’ın hediyesi ve öz insan demektir.

Cenabı Hak ona ilimlerini zahmetsiz hediye etmiştir.

Nefsine hükmeden (Hikmet-i Nefsiyye)  yani ŞİT Aleyhisselama verilen ilim bağışı Cenab-ı Hakkın vermiş olduğu ilimdir.
(Çalışmakla elde edilemeyen ilim)

Hazreti ŞİT, Hazreti Âdem’e Cenabı Hakkın bir hediyesidir.

Âdem Aleyhisselama kendinden evvel gelen bütün mertebeleri nefsinde toplamıştı.

Bu mertebeye yakın olan mertebe Allah’ın nefesi (Nefesi Rahmani) ve Allah’a ait ilmin çoğalması mertebesidir(Füyüzat-ı süphani).

ŞİT Aleyhisselama Âdem’den sonra Cenab-ı Hakkın eserinin üzerinde görünmesine sebep olmuştur.

Onun için ŞİT Aleyhisselama Allah nefesinden konuştu (Nefes-i Rahmani).

(Nefes: Görülmeyen ama zaman içinde tesirini gösteren, aşamalarla gelişen sonra görünür olan oluşumdur).

Allah’ın kullarına hediyesi birçok kısım üzerinedir.

1.   “Enne yuti”  Hak kendisine şükür ve hamd etmeden kullarına rızık (maddi ve manevi gıdayı) verir.

2.    Soru ve hesap sormaksızın (yani nerede harcadığını ve ne yaptığını sormadan) VEHHAB (çok bağışlayan) ismi ile verir.

 VEHHAB (Yarattıklarına karşılık beklemeden maddi-manevi pek çok nimet veren, ikramda devamlı olan, lütfü, ihsan ve rahmeti bütün varlıkları kuşatan) ismiyle verdiği hediye iki kısma ayrılır:

 
1.     Kişiye özel verir. (Atiye-i zatiye).

Kişinin isim ve sıfatına göredir.
Çünkü Cenab-ı Hak İsim perdesinden tesir eder.
Kişide gözükmez. (kişinin kendisini Allah’a sevgi ve saygı ile bağlamasıyla o kişinin yeteneği ve vücut yapısına göre Allah’ın ismi ile tesiri olunandır).  
 
Çünkü Hak’kın belirli bir şekli yoktur ki onunla görünsün. Ona bakan yeteneğine göre görür.
Nitekim Hak bu görünen eşyada yeteneğine göre görünür olur. Kişiye özel hediyenin birçok aynası vardır.
 
Evvela ilminin en kutlusu (feyz-i akdes) gelir.
Yani kişinin kendisine Hak kendinden yetenekler verir. Kişide bu yetenekler görünür olur.
 
2. si Kişide yerinde durur gibi gözüken yetenekler meydana gelir. Açıkça görünen tabiat varlıkları üzerine akan bolluk ve berekettir. 3. sü Yaşayan kişiler üzerine akan bolluk ve berekettir ki kişilerin seviyelerine göre olur.

2.     Sevgi ismiyle kendini gösterir (Muhabbet-ü Esmaiyye). Başlangıcı Allah’ın sıfatından bir sıfat olana denir.
Ve bu kişide görünür.
İsmi örtülüdür, bilinmeyen kişilerdedir.
Bu kişiler Allah isminin tecellisini fark ederler.

Allah isminin Tecellisi üç kısımdır.

1.   Tecelli zattır: Fark edilişi nurunun ezicilikle görünmesiyle olur. Hz. Musa’ya bu tesir ettiğinde kendisini uzun uzadıya kaybetti. Ama bazı kimseler Hak ile var olup zatının nuru ile Allah’ın yüzünü görürler.  Bu makam Peygamberimiz Hazreti Muhammed ve onun mirasçı olanların ve kendini Allah’ta vücut bulanların makamıdır. 

2.   Tecelli sıfattır: Eğer Allah CELAL sıfatıyla tesir ederse o kişide alçak gönüllülük ve isteklerini küçük görmeye başlar. Eğer Allah CEMAL sıfatıyla tesir ederse o kişide bağış,   ikram, sevinç, yumuşaklık oluşur.

3.   Tecelli Ef’al: Halktan ne görürse ve bilirse gerek iyilik, gerek kötülük olsun Hak’tan bilir.

Haktan olan bu hediyeler herkesin yeteneğine göredir.
Cenab-ı Hak her şeye yeteneğine göre kendini gösterir.

Cenab-ı Hak her şeyi yerli yerinde yaratmıştır.

Bu niçin herkesi ısırıyor?
Bu neden haydutluk yapıyor?
Bu karınca olmasaydı! Gibi sözler boştur.

Eğer o insanda iyiliğe doğru bir yöneliş varsa bilmelisin ki yeteneği temizdir.

İnsanın yeteneği, kaderi kendisini mıknatıs gibi çeker.

Yıkıp yakmak istersin fakat vicdanın buna engel olur.
Çünkü sen elmassın çamura düşmüşsün.

Senin yerin kuyumcu dükkânıdır.
Sen o işi yapamazsın çünkü yeteneğinin geçmişi temizdir.

Çok kişi hangi yetenekle olduklarını bilmezler.
Fakat ehli keşif, kutup veya arif olanlar, sırları, kaza ve kadere vakıf olanlar bilir.

“Ya Rabbi ilmimi artır” diyerek veya ikendi isteğini bırakıp, sevdiğin ermiş kişinin yönlendirmesine göre hareket edersen yeteneğini öğrenirsin.

Dua kalpten çıkmazsa kabul olmaz.
Çünkü söylediğin sözün hükmünü beklemelisin.

Çünkü her söylenen söz vücut bulur.
Bazı kimseler fena söz sarf ettikleri için karşılarındakini rahatsız ederler.

Onları vesveseye (endişeye) ve korkuya düşürürler.
Çünkü Peygamber efendimiz buyurduğu gibi:

“SÖZ BÜYÜDÜR”

Fesat (arabozucu) , bozuk kalpten çıkan söz bozuk bir ortam meydana getirir.
İyi, temiz kalpten çıkan bir söz iyi ve rahatlık veren ortam meydana getirir.

İyi veya fena düşüncelerimizin sözlerini söylerken bunların kaybolmadığını bunları gören ve bilen bir Allah’ın mevcut olduğunu bilip ona göre adımlarımızı atmalıyız.

Cenab-ı Hak “ İsteyiniz benden vereyim” der.
Bu sözle Hak senin isteğin benim isteğim der ve yerine getirir.

Kişi isteğini sadece ağzından söylerse Hak’kın isteği olmadığından vermez.
Kalbin ve ruhun ile istemelisin ki Hak istediğini versin.

                                     *

İşte böyle yaren,

Büyüklerimizin mezarı yerdedir buna makamı da denir.
Asil ruhları semada birbiri ile görüşmedeler.

Bu yolda olursan ey yaren sen de bu topluluğa yaklaşabilirsin.
Göğe doğru giden top halinde ve renkli ışığın iz bırakarak gittiğini sen de görebilirsin.

His dünyası gelişmiş olanlar görebilir.

Ey yaren, bu konuda bilgisi olmayanlar, bu ışığı görenler uzaylılar geldi gitti derler de anlam vermeye çalışırlar.

Birde şunu bilmelisin cinlerin gece kavgaya tutuştukları zaman da renkli ışıklar birbiri içine girer çıkar.

Allah dostlarının nuru göklere doğru çıkar ve iner ama kargaşa olmaz, nur topu gibi görürüz.
                                       *  

RAVLİ

Popüler Yayınlar