“Ben Şit peygamber’in
güzelliğini görmek istiyorum.
Şimdi Tanrı hazretlerine
gidiyorum.
Bunların hepsi orada
toplanacaklar.
Ben de Şit peygamber‘in ve
hem bütün peygamberlerin yüzünü göreceğim” dedi ve buyurdu ki:
Ben, babam ve büyük babamın
türbesine Baktığım zaman iki büyük nurun bu türbeden çıkarak yükseldiğini,
göklere kadar çıktığını, bir müddet sonra bu iki nurun birleşip bir nur
olduğunu gördüm.
Bu hal onların bir nur olduğunu
gösteriyor.
Şiir:
Sen onlardan iki dostu bir
yerde gördüğün vakit,
O ikisinin hakikatte bir,
Fakat kuvvet ve kudretlerine
baktığın zaman,
O İkisi’nin altı yüz bin
kişiye denk olduğunu görürsün.
(Mesnevi şerhi II, 42)
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B.
YAYINLARI 489
***
ŞİT PEYGAMBER
(ŞİT) İbrani dilinde Allah’ın
hediyesi ve öz insan demektir.
Cenabı Hak ona ilimlerini zahmetsiz
hediye etmiştir.
Nefsine hükmeden (Hikmet-i
Nefsiyye) yani ŞİT Aleyhisselama verilen
ilim bağışı Cenab-ı Hakkın vermiş olduğu ilimdir.
(Çalışmakla elde edilemeyen
ilim)
Hazreti ŞİT, Hazreti Âdem’e
Cenabı Hakkın bir hediyesidir.
Âdem Aleyhisselama kendinden evvel gelen bütün
mertebeleri nefsinde toplamıştı.
Bu mertebeye yakın olan
mertebe Allah’ın nefesi (Nefesi Rahmani) ve Allah’a ait ilmin çoğalması
mertebesidir(Füyüzat-ı süphani).
ŞİT Aleyhisselama Âdem’den
sonra Cenab-ı Hakkın eserinin üzerinde görünmesine sebep olmuştur.
Onun için ŞİT Aleyhisselama
Allah nefesinden konuştu (Nefes-i Rahmani).
(Nefes: Görülmeyen ama zaman
içinde tesirini gösteren, aşamalarla gelişen sonra görünür olan oluşumdur).
Allah’ın kullarına hediyesi
birçok kısım üzerinedir.
1.
“Enne yuti” Hak kendisine şükür ve hamd etmeden kullarına
rızık (maddi ve manevi gıdayı) verir.
2. Soru ve hesap sormaksızın (yani nerede harcadığını ve ne yaptığını sormadan) VEHHAB (çok bağışlayan) ismi ile verir.
Kişinin
isim ve sıfatına göredir.
Çünkü Cenab-ı Hak İsim perdesinden tesir eder.
Kişide
gözükmez. (kişinin kendisini Allah’a sevgi ve saygı ile bağlamasıyla o kişinin
yeteneği ve vücut yapısına göre Allah’ın ismi ile tesiri olunandır).
Çünkü Hak’kın belirli bir şekli yoktur ki
onunla görünsün. Ona bakan yeteneğine göre görür.
Nitekim Hak bu görünen eşyada
yeteneğine göre görünür olur. Kişiye özel hediyenin birçok aynası vardır.
Evvela ilminin en kutlusu (feyz-i akdes) gelir.
Yani kişinin kendisine Hak
kendinden yetenekler verir. Kişide bu yetenekler görünür olur.
2. si Kişide
yerinde durur gibi gözüken yetenekler meydana gelir. Açıkça görünen tabiat
varlıkları üzerine akan bolluk ve berekettir. 3. sü Yaşayan kişiler üzerine
akan bolluk ve berekettir ki kişilerin seviyelerine göre olur.
2.
Sevgi ismiyle
kendini gösterir (Muhabbet-ü Esmaiyye). Başlangıcı Allah’ın sıfatından bir
sıfat olana denir.
Ve bu kişide görünür.
İsmi örtülüdür, bilinmeyen
kişilerdedir.
Bu kişiler Allah isminin tecellisini fark ederler.
Allah isminin Tecellisi üç
kısımdır.
1.
Tecelli zattır:
Fark edilişi nurunun ezicilikle görünmesiyle olur. Hz. Musa’ya bu tesir
ettiğinde kendisini uzun uzadıya kaybetti. Ama bazı kimseler Hak ile var olup
zatının nuru ile Allah’ın yüzünü görürler.
Bu makam Peygamberimiz Hazreti Muhammed ve onun mirasçı olanların ve
kendini Allah’ta vücut bulanların makamıdır.
2.
Tecelli sıfattır:
Eğer Allah CELAL sıfatıyla tesir ederse o kişide alçak gönüllülük ve
isteklerini küçük görmeye başlar. Eğer Allah CEMAL sıfatıyla tesir ederse o
kişide bağış, ikram, sevinç, yumuşaklık
oluşur.
3.
Tecelli Ef’al:
Halktan ne görürse ve bilirse gerek iyilik, gerek kötülük olsun Hak’tan bilir.
Haktan olan bu hediyeler
herkesin yeteneğine göredir.
Cenab-ı Hak her şeye
yeteneğine göre kendini gösterir.
Cenab-ı Hak her şeyi yerli
yerinde yaratmıştır.
Bu niçin herkesi ısırıyor?
Bu
neden haydutluk yapıyor?
Bu karınca olmasaydı! Gibi sözler boştur.
Eğer o insanda iyiliğe doğru
bir yöneliş varsa bilmelisin ki yeteneği temizdir.
İnsanın yeteneği, kaderi
kendisini mıknatıs gibi çeker.
Yıkıp yakmak istersin fakat
vicdanın buna engel olur.
Çünkü sen elmassın çamura
düşmüşsün.
Senin yerin kuyumcu
dükkânıdır.
Sen o işi yapamazsın çünkü
yeteneğinin geçmişi temizdir.
Çok kişi hangi yetenekle
olduklarını bilmezler.
Fakat ehli keşif, kutup veya
arif olanlar, sırları, kaza ve kadere vakıf olanlar bilir.
“Ya Rabbi ilmimi artır”
diyerek veya ikendi isteğini bırakıp, sevdiğin ermiş kişinin yönlendirmesine
göre hareket edersen yeteneğini öğrenirsin.
Dua kalpten çıkmazsa kabul
olmaz.
Çünkü söylediğin sözün hükmünü
beklemelisin.
Çünkü her söylenen söz vücut
bulur.
Bazı kimseler fena söz sarf
ettikleri için karşılarındakini rahatsız ederler.
Onları vesveseye (endişeye)
ve korkuya düşürürler.
Çünkü Peygamber efendimiz
buyurduğu gibi:
“SÖZ BÜYÜDÜR”
Fesat (arabozucu) , bozuk
kalpten çıkan söz bozuk bir ortam meydana getirir.
İyi, temiz kalpten çıkan bir
söz iyi ve rahatlık veren ortam meydana getirir.
İyi veya fena
düşüncelerimizin sözlerini söylerken bunların kaybolmadığını bunları gören ve
bilen bir Allah’ın mevcut olduğunu bilip ona göre adımlarımızı atmalıyız.
Cenab-ı Hak “ İsteyiniz
benden vereyim” der.
Bu sözle Hak senin isteğin
benim isteğim der ve yerine getirir.
Kişi isteğini sadece ağzından
söylerse Hak’kın isteği olmadığından vermez.
Kalbin ve ruhun ile
istemelisin ki Hak istediğini versin.
*
İşte böyle yaren,
Büyüklerimizin mezarı
yerdedir buna makamı da denir.
Asil ruhları semada birbiri
ile görüşmedeler.
Bu yolda olursan ey yaren sen
de bu topluluğa yaklaşabilirsin.
Göğe doğru giden top halinde ve
renkli ışığın iz bırakarak gittiğini sen de görebilirsin.
His dünyası gelişmiş olanlar
görebilir.
Ey yaren, bu konuda bilgisi
olmayanlar, bu ışığı görenler uzaylılar geldi gitti derler de anlam vermeye
çalışırlar.
Birde şunu bilmelisin cinlerin
gece kavgaya tutuştukları zaman da renkli ışıklar birbiri içine girer çıkar.
Allah dostlarının nuru
göklere doğru çıkar ve iner ama kargaşa olmaz, nur topu gibi görürüz.
*
RAVLİ