10 Kasım 2012 Cumartesi

BAHA VELED VE ÖLÜNÜN KONUŞMASI

Ahi Natur’dan naklonulur ki, sultan bir gün Baha Veled hazretlerinden vazetmesini son derece ısrarla rica etti.

 

Baha Veled bunu kabul edip vaiz minberinin (Konuşma kürsüsü) Gülistan-ı Kaani’i (başkanların gül bahçesi) denilen mezarlığa getirilip orada kurulmasını emretti.

 

Şehrin erkek ve kadın bütün ahalisi oraya toplandılar.

 

Mevlana Baha Veled minbere çıktı iyi kuran okuyan hafızlar her sureden aşirlerle (uzun surelerin 10 bölümü) “Sure-i Kari-ye-i okudular.

 

Mevlana vaaza başlayarak haşr ve neşr (toplanıp dağılmak),

Kıyamet gününde insanların durumu,

Yaptıklarına karşı nasıl ceza verildiği,

O günün dehşeti,

İnsanların sorgusu,

Suale çekilmesi (sorguya),

Günah ve sevap terazisi,

Sırat köprüsü,

Cennetlikle cehennemliklerin birbirinden ayrılması,

İnsanlardan günahkâr olanların o günde kararması,

Sevap işleyenlerin ağarması, meselelerini deliller ve çevrilerle o kadar güzel bir şekilde aydınlattı ki, dünyanın bütün akıllı insanların akılları hayret bağı ile bağlandı (İnandı ama aklı kavrayamadı).

 

Dinleyenler candan ve yürekten pişmanlık ahları çektiler.

Ağlamaktan ve yanıp yakılmaktan bitap oldular.

 

O sırada mezarın birisi açıldı, kefenine bürünmüş bir ölü çıktı ve

“Eşhedü en la ilehe il lahlah, Muhammed’ün Rasulullah”

(Allah’tan başka bir Tanrı olmadığına, Muhammed’in kulu ve resulü olduğuna şahadet (tanıklık) ederim) dedikten sonra tekrar mezarına girdi.

 

Bu manzara karşısında orada bulunanlardan binlerce kişi kendinden geçti ve birçoğu orada can verdiler.

 

Adı geçen derviş ağır yeminlerle:

“Ben bu mucizeyi gözümle gördüm” dedi.

 

O gün erkek ve kadından o kadar kişi mürit (Şeyhe bağlanma) oldu ki, sayılamaz.

 

Bundan bir ay sonra böyle bir padişah Tanrı’nın inayet (iyiliklerine) ve rahmetine (acımasına, esirgemesine, korumasına) kavuştu.

 

                                       ***

ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,

Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489

                                      ***

Yaren,

Allah dostlarının Allah’tan öğrenip söylediklerinin ve bunların doğru olduğunu inanmamız için bir “ölü dirilip, konuşuyor sonra gene ölüyor” sahne yaşanmış ve bütün şüphelerin yok olması sağlanmıştır.

 

Daha çok buna benzer inancının tam olması ve aklının inancına güvenmesi için yaşanılmış ve şahitli olayları anlatmaya devam edeceğim.

 

Allah’ın mucizesi her an devam ediyor. 

                                     *

RAVLİ

                                     *

KIYAMETİN GİZLİ ALEMETLERİ:

1.   İnsanda onur kalmayacak.

2.   Saygı kalmayacak.

3.   Sevgi kalmayacak.

4.   Şefkat kalmayacak.

5.   Merhamet kalmayacak.

6.   Utanma duygusu kalmayacak.

7.   Terbiye kalmayacak.

8.   Cömertlik kalmayacak.

9.   Sözünde duran kalmayacak.

10.                  İyiliğe iyilikle cevap verilmeyecek.

11.                  Camiler çok olacak içinde cemaat olmayacak.

12.                  Her tarafta binalar yükselecek.

13.                  İnce elbiseler giyilecek.

14.                  Kadın ve erkek gençler çok süslenecek.

15.                  Kadınlar erkeklere, erkekler kadınlara benzeyecek.

16.                  Kadınlar erkek işlerini, erkekler kadın işlerini yapacak.

17.                  Bereket azalacak.

18.                  Doğurmalar azalacak.

19.                  Hüküm verenler çoğalacak.

20.                  Kötü insanlar beğenilip yükseltilecek.

21.                  İyilik yapanlar, iyi insanlar küçülterek hakaret edilecek.

22.                  Nikâhsız doğumlar artacak.

23.                  Allah yolundan çıkılacak.

24.                  Ahlaka aykırı durumlar çoğalacak.

25.                  İçki ve eğlence çoğalacak.

26.                  Mezarlar süslenecek.

 

KIYAMETİN AÇIK ALAMETLERİ:

1.   Deccal çıkacak.

2.   Ay tutulmaları artacak.

3.   Üç yıl kıtlık olacak.

4.   Yoğun bir duman ortalığı kaplayacak.

5.   Hz. İsa Şam’daki beyaz minareye inip Deccal’ı öldürecek.

6.   İslam şeriatı yeniden yayılacak.

7.   Hz. Peygamberin soyundan Mehdi çıkacak, 40 yıl adaletle hüküm sürüp Hz. İsa ile buluşacak.

8.   Dab-be-tül-ard’ın (yer hayvanı) vücuda gelmesi.

9.   Yecuc ve Mecuc’un İskender setini aşarak yeryüzünü kaplaması.

10.                  Hz. İsa’nın Mekke’ye gitmesi ve orada vefat edecek.

11.                  Kâbe’nin yıkılması.

12.                  Güneşin batıdan doğup yine batıdan batacak.

 

Bu alametlerin hepsi olup bittikten sonra misk ve amber kokusuna benzer güzel ve serin bir rüzgâr esecek, bununla müminlerin gönülleri şenlenecek.

 

Bundan sonra Kuran hükümleri, yeryüzünden kalkacak, bütün insanlar cehalette kalacak ve bu durum 100 yıl sürecek.

 

1. SURUN ÜFLENMESİ

 

Bundan sonra Allah, İsrafil (A.S)’e suru üfür emrini verecek.

O anda, üfürülen surun bağırışının şiddetinden 7 kat gökte bulunan melekler ve dünyadaki bütün yaratıklar, kıyametin koptuğunu sanarak yüzüstü düşüp bayılacaklar.

 

Göklerle yer sarsılır, yıldızlar dökülür, saç sakal bir anda ağarır, gebe kadınlar çocuklarını düşürür, insanlar kendini kaybetmiş sarhoşlara döner ve bu şekilde birinci sur üfürüşünün korkusu 40 yıl sürer.

 

2.SURUN ÜFLENMESİ

 

Sonra Cenab-ı Hak, İsrafil (A.S)’e ikinci defa suru üfürmesini emreder.

O da ikinci üfürüşü öyle şiddetli yapar ki bütün dağlar yerinden kopar ve atılmış pamuk gibi dağılır ve 7 kat gök, paralanıp su gibi eriyerek yeryüzüne dökülür.

 

Bütün denizler kurur.

Güneş ve ayın ışıkları yok olup bütün cihanı karanlık kaplar ve kâinatta bulunan bütün yaratıklar bir anda mahvolup yok olur.

 

Yalnız 8 yakın melek sağ kalır.

Sonra Azrail, bu yedi meleğin de ruhunu alır.

Sonra kendi ruhunu alırken öyle bir bağrış yapar ki yer ve gökler sarsılır.

 

Böylece bütün âlemde hiçbir canlı kalmaz ve yer yıkık ve boş olarak böyle devam eder.

 

İşte o zaman Cenab-ı Hak, bu mülk kimindir sorusunu sorar ve kendisinden başka bir canlı olmadığı için yine kendi kendine:

Bu mülk yalnız ve yalnız Kahhar (yok edici) olan Allah’ındır cevabını verir.

 

Cenab-ı Hak, yeryüzünü şiddetli bir rüzgârla dümdüz edip Mahşer yerini, Dımışk (Şam) sahrasının bir yerinde, bu yeryüzünden yüz bin defa daha geniş yapar.

 

Sonra arşın altında olduğu bildirilen denizden 40 gün erkek menisi(Sperm) gibi bir yağmuru yeryüzüne indirir ve bütün dünyayı deniz gibi su ile doldurur.

 

Yerde bulunan ve toprak olmuş olan bütün insan ve hayvan vücutları o yağmuru çeker ve sonra bedenin bütün parçaları yan yana gelip her ceset eskisi gibi yerde bakla gibi biter ve her beden evvelki olgun haline gelir.

 

3. SURUN ÜFLENMESİ

 

Sonra Cenab-ı Hak, 8 yakın meleği yeniden yaratır ve İsrafil (A.S)’e suru, üçüncü defa üfürmesini emreder.

 

O da bu üçüncü üfürüşü, öyle yavaş ve şefkatle üfürür ki, surun içinde bulunan bütün ruhlar, etrafa yayılır ve her ruh kendi bedenini bulur.

 

Tıpkı bir sürü içinde kendi anasını bulan kuzu gibi her ruh, kendi bedenini bulur ve orda kalır.

Bütün melekler, huriler, insanlar, cinler, şeytanlar ve hayvanlar bir anda dirilir ne mahşer yerinde toplanırlar.

 

Bütün peygamberler, veliler, âlim ve Salihlere, cennetten giyecek ve Burak (binek) gelir.

Hepsi giyinir ve binip gider ve arşın gölgesindeki minber ve kürsülerde rahat ve selametle otururlar.

 

Geri kalan bütün yaratıklar ise aç, susuz, başları açık, vücutları çıplak, yalın ayak, yürüyerek bitkin ve yorgun bir halde mahşer meydanında toplanırlar ve sıklaşarak ayakta dururlar.

 

Kendilerine çok yakın olan güneşin tesiriyle ter döküp dururlar.

 

Kimi topuğuna, kimi dizine, kimi göğsüne, kimi boğazına kadar terin içine gömülürler.

700.000 zebani, cehennemi, yer altından mahşere götürürler ve halkı çepçevre sararlar ve mahşer ehli, elli bin yıl kadar, o halde hesaplarının görülmesini beklerler ve dünyada, her insanın sağ ve sol omzunda bulunan ve Kiramen kâtibin denilen iki meleğin tuttuğu amel defterlerini sahiplerine verirler.

Müminlere ve iyilere sağdan, kâfirlere ve kötü insanlara soldan verirler.

 

Sonra Cenab-ı Hak, insanlarla vasıtasız konuşur ve hesapları görülerek mazlumun hakkını, zalimden alıp, onun iyiliklerini varsa alır mazluma verir, yoksa mazlumun günahlarını zalimlere yükler.

Hesap görüldükten sonra Cenab-ı Hak, hayvanları tekrar toprak eder ve o zaman kâfirler, hayvanları kıskanıp, keşke bizde toprak olsaydık derler.

 

Sonra mahşerde iki direk üzerinde çok büyük bir terazi konur ki her direğin uzunluğu beş yüz yıllık yoldur.

Bu terazinin her kefesi dünyanın büyüklüğü kadardır.

Bu teraziyle mahşer gününde insanların iyilikleriyle kötülükleri tartılır.

İyilikleri ağır olanlar, cennete, hafif olanlarda cehenneme gönderilir.

 

Meğerki Cenab-ı Hak, kerem ve merhametiyle bağışlaya veya peygamberler, veliler, âlim ve Salihlerin şefaatine (aracılığına) uğraya. Eğer imanlı ölmüşse.

 

Çünkü

Dünyadan imansız gidenlere, mağfiret, şefaat ve cennet yoktur ve hiçbir zaman cehennemden çıkmazlar.

 

İmanla ölüp, kötülükleri ağır gelenlere, eğer Allah’ın mağfireti, bağışlaması ve peygamberlerin, velilerin şefaati erişmemişse kötülükleri kadar cehennemde yanacak ve sonra cennete gireceklerdir.

Zerre kadar imanla gidenler muhakkak cehennemden çıkar, cennete giderler.

 

SIRAT KÖPRÜSÜ

 

Sırat köprüsü, kıldan ince kılıçtan keskindir.

Uzunluğu üş bin yıllık yoldur.

Bunun bin yılı yokuş, bin yılı düz, bin yılı da iniş yoludur.

Bu köprü cehennem üstüne kurulur ve bütün mahşer halkı bunun üzerinden geçip giderler.

Kimi şimşek gibi, kimi ok gibi, kimi at koşması gibi geçer gider.

Kimi kötülüklerini yüklenmiş olarak yürür.

Kimi cehenneme düşüp yanar ve cehennem ise bağırır, der ki:

Ey mümin, çabuk yürü, geç.

Çünkü senin nurun muhakkak benim ateşimi söndürür.

Sonra bütün müminler, sırat köprüsünü selametle geçerler ve Kevser havuzundan su içerler ve onda yıkanıp ayıp ve kusurlarından temizlenirler ve cennete girerek herkes rütbe ve makamını bulur ve onda ebediyen zevk ve sefa içinde kalır.

 

Çünkü

Cennet ehli her an oranın çeşitli nimetlerinden zevk ve lezzet alırlar ve her hafta Cenab-ı Hakk’ı görüp mest ve hayran olur, kendilerinden geçerler ve gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, hatır ve hayale gelmeyen devlet (düşündüğünü yapabilme) ve mutluluklar içinde yaşarlar.

 

Cennetle cehennem arasında kale duvarı gibi gayet büyük bir sur vardır ki, yüksekliği beş yüz yıl mesafededir.

Uzunluğu sonsuzdur.

Yapısı, parlak ve renkli cevherdir.

Ona Araf derler ki delilerle kâfirlerin çocukları bu surun üstünde kalırlar.

Cennet ehline bakıp içinde bulundukları nimetleri gördükleri zaman üzülürler.

Cehennem tarafına bakıp halkına azap içinde gördükleri zaman da sevinir ve Cenab-ı Hakka şükrederler.

Bunların ebedi hayatları da böyle geçer.

 

Tefsir ve hadis ustalarını ittifakı ile bildirdikleri budur.

 

(Erzurumlu İbrahim Hakkı, MARİFETNAME 1. cilt)

 

Popüler Yayınlar