Baha Veled bunu kabul edip
vaiz minberinin (Konuşma kürsüsü) Gülistan-ı Kaani’i (başkanların gül bahçesi)
denilen mezarlığa getirilip orada kurulmasını emretti.
Şehrin erkek ve kadın bütün
ahalisi oraya toplandılar.
Mevlana Baha Veled minbere
çıktı iyi kuran okuyan hafızlar her sureden aşirlerle (uzun surelerin 10
bölümü) “Sure-i Kari-ye-i okudular.
Mevlana vaaza başlayarak haşr
ve neşr (toplanıp dağılmak),
Kıyamet gününde insanların
durumu,
Yaptıklarına karşı nasıl ceza
verildiği,
O günün dehşeti,
İnsanların sorgusu,
Suale çekilmesi (sorguya),
Günah ve sevap terazisi,
Sırat köprüsü,
Cennetlikle cehennemliklerin
birbirinden ayrılması,
İnsanlardan günahkâr
olanların o günde kararması,
Sevap işleyenlerin ağarması,
meselelerini deliller ve çevrilerle o kadar güzel bir şekilde aydınlattı ki,
dünyanın bütün akıllı insanların akılları hayret bağı ile bağlandı (İnandı ama
aklı kavrayamadı).
Dinleyenler candan ve
yürekten pişmanlık ahları çektiler.
Ağlamaktan ve yanıp
yakılmaktan bitap oldular.
O sırada mezarın birisi
açıldı, kefenine bürünmüş bir ölü çıktı ve
“Eşhedü en la ilehe il lahlah,
Muhammed’ün Rasulullah”
(Allah’tan başka bir Tanrı
olmadığına, Muhammed’in kulu ve resulü olduğuna şahadet (tanıklık) ederim)
dedikten sonra tekrar mezarına girdi.
Bu manzara karşısında orada
bulunanlardan binlerce kişi kendinden geçti ve birçoğu orada can verdiler.
Adı geçen derviş ağır
yeminlerle:
“Ben bu mucizeyi gözümle
gördüm” dedi.
O gün erkek ve kadından o
kadar kişi mürit (Şeyhe bağlanma) oldu ki, sayılamaz.
Bundan bir ay sonra böyle bir
padişah Tanrı’nın inayet (iyiliklerine) ve rahmetine (acımasına, esirgemesine,
korumasına) kavuştu.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B.
YAYINLARI 489
***
Yaren,
Allah dostlarının Allah’tan
öğrenip söylediklerinin ve bunların doğru olduğunu inanmamız için bir “ölü
dirilip, konuşuyor sonra gene ölüyor” sahne yaşanmış ve bütün şüphelerin yok
olması sağlanmıştır.
Daha çok buna benzer
inancının tam olması ve aklının inancına güvenmesi için yaşanılmış ve şahitli
olayları anlatmaya devam edeceğim.
Allah’ın mucizesi her an
devam ediyor.
*
RAVLİ
*
KIYAMETİN GİZLİ ALEMETLERİ:
1.
İnsanda onur
kalmayacak.
2.
Saygı kalmayacak.
3.
Sevgi kalmayacak.
4.
Şefkat
kalmayacak.
5.
Merhamet
kalmayacak.
6.
Utanma duygusu
kalmayacak.
7.
Terbiye
kalmayacak.
8.
Cömertlik
kalmayacak.
9.
Sözünde duran
kalmayacak.
10.
İyiliğe iyilikle
cevap verilmeyecek.
11.
Camiler çok
olacak içinde cemaat olmayacak.
12.
Her tarafta
binalar yükselecek.
13.
İnce elbiseler
giyilecek.
14.
Kadın ve erkek
gençler çok süslenecek.
15.
Kadınlar
erkeklere, erkekler kadınlara benzeyecek.
16.
Kadınlar erkek
işlerini, erkekler kadın işlerini yapacak.
17.
Bereket azalacak.
18.
Doğurmalar
azalacak.
19.
Hüküm verenler
çoğalacak.
20.
Kötü insanlar
beğenilip yükseltilecek.
21.
İyilik yapanlar,
iyi insanlar küçülterek hakaret edilecek.
22.
Nikâhsız doğumlar
artacak.
23.
Allah yolundan
çıkılacak.
24.
Ahlaka aykırı
durumlar çoğalacak.
25.
İçki ve eğlence
çoğalacak.
26.
Mezarlar
süslenecek.
KIYAMETİN AÇIK ALAMETLERİ:
1.
Deccal çıkacak.
2.
Ay tutulmaları
artacak.
3.
Üç yıl kıtlık
olacak.
4.
Yoğun bir duman
ortalığı kaplayacak.
5.
Hz. İsa Şam’daki
beyaz minareye inip Deccal’ı öldürecek.
6.
İslam şeriatı
yeniden yayılacak.
7.
Hz. Peygamberin
soyundan Mehdi çıkacak, 40 yıl adaletle hüküm sürüp Hz. İsa ile buluşacak.
8.
Dab-be-tül-ard’ın
(yer hayvanı) vücuda gelmesi.
9.
Yecuc ve Mecuc’un
İskender setini aşarak yeryüzünü kaplaması.
10.
Hz. İsa’nın
Mekke’ye gitmesi ve orada vefat edecek.
11.
Kâbe’nin
yıkılması.
12.
Güneşin batıdan
doğup yine batıdan batacak.
Bu alametlerin hepsi olup
bittikten sonra misk ve amber kokusuna benzer güzel ve serin bir rüzgâr esecek,
bununla müminlerin gönülleri şenlenecek.
Bundan sonra Kuran hükümleri,
yeryüzünden kalkacak, bütün insanlar cehalette kalacak ve bu durum 100 yıl
sürecek.
1. SURUN ÜFLENMESİ
Bundan sonra Allah, İsrafil
(A.S)’e suru üfür emrini verecek.
O anda, üfürülen surun
bağırışının şiddetinden 7 kat gökte bulunan melekler ve dünyadaki bütün
yaratıklar, kıyametin koptuğunu sanarak yüzüstü düşüp bayılacaklar.
Göklerle yer sarsılır,
yıldızlar dökülür, saç sakal bir anda ağarır, gebe kadınlar çocuklarını
düşürür, insanlar kendini kaybetmiş sarhoşlara döner ve bu şekilde birinci sur
üfürüşünün korkusu 40 yıl sürer.
2.SURUN ÜFLENMESİ
Sonra Cenab-ı Hak, İsrafil
(A.S)’e ikinci defa suru üfürmesini emreder.
O da ikinci üfürüşü öyle
şiddetli yapar ki bütün dağlar yerinden kopar ve atılmış pamuk gibi dağılır ve
7 kat gök, paralanıp su gibi eriyerek yeryüzüne dökülür.
Bütün denizler kurur.
Güneş ve ayın ışıkları yok
olup bütün cihanı karanlık kaplar ve kâinatta bulunan bütün yaratıklar bir anda
mahvolup yok olur.
Yalnız 8 yakın melek sağ
kalır.
Sonra Azrail, bu yedi meleğin
de ruhunu alır.
Sonra kendi ruhunu alırken
öyle bir bağrış yapar ki yer ve gökler sarsılır.
Böylece bütün âlemde hiçbir
canlı kalmaz ve yer yıkık ve boş olarak böyle devam eder.
İşte o zaman Cenab-ı Hak, bu
mülk kimindir sorusunu sorar ve kendisinden başka bir canlı olmadığı için yine
kendi kendine:
Bu mülk yalnız ve yalnız
Kahhar (yok edici) olan Allah’ındır cevabını verir.
Cenab-ı Hak, yeryüzünü
şiddetli bir rüzgârla dümdüz edip Mahşer yerini, Dımışk (Şam) sahrasının bir
yerinde, bu yeryüzünden yüz bin defa daha geniş yapar.
Sonra arşın altında olduğu
bildirilen denizden 40 gün erkek menisi(Sperm) gibi bir yağmuru yeryüzüne
indirir ve bütün dünyayı deniz gibi su ile doldurur.
Yerde bulunan ve toprak olmuş
olan bütün insan ve hayvan vücutları o yağmuru çeker ve sonra bedenin bütün
parçaları yan yana gelip her ceset eskisi gibi yerde bakla gibi biter ve her
beden evvelki olgun haline gelir.
3. SURUN ÜFLENMESİ
Sonra Cenab-ı Hak, 8 yakın
meleği yeniden yaratır ve İsrafil (A.S)’e suru, üçüncü defa üfürmesini emreder.
O da bu üçüncü üfürüşü, öyle
yavaş ve şefkatle üfürür ki, surun içinde bulunan bütün ruhlar, etrafa yayılır
ve her ruh kendi bedenini bulur.
Tıpkı bir sürü içinde kendi
anasını bulan kuzu gibi her ruh, kendi bedenini bulur ve orda kalır.
Bütün melekler, huriler,
insanlar, cinler, şeytanlar ve hayvanlar bir anda dirilir ne mahşer yerinde
toplanırlar.
Bütün peygamberler, veliler,
âlim ve Salihlere, cennetten giyecek ve Burak (binek) gelir.
Hepsi giyinir ve binip gider
ve arşın gölgesindeki minber ve kürsülerde rahat ve selametle otururlar.
Geri kalan bütün yaratıklar
ise aç, susuz, başları açık, vücutları çıplak, yalın ayak, yürüyerek bitkin ve
yorgun bir halde mahşer meydanında toplanırlar ve sıklaşarak ayakta dururlar.
Kendilerine çok yakın olan
güneşin tesiriyle ter döküp dururlar.
Kimi topuğuna, kimi dizine,
kimi göğsüne, kimi boğazına kadar terin içine gömülürler.
700.000 zebani, cehennemi,
yer altından mahşere götürürler ve halkı çepçevre sararlar ve mahşer ehli, elli
bin yıl kadar, o halde hesaplarının görülmesini beklerler ve dünyada, her
insanın sağ ve sol omzunda bulunan ve Kiramen kâtibin denilen iki meleğin
tuttuğu amel defterlerini sahiplerine verirler.
Müminlere ve iyilere sağdan, kâfirlere
ve kötü insanlara soldan verirler.
Sonra Cenab-ı Hak, insanlarla
vasıtasız konuşur ve hesapları görülerek mazlumun hakkını, zalimden alıp, onun
iyiliklerini varsa alır mazluma verir, yoksa mazlumun günahlarını zalimlere
yükler.
Hesap görüldükten sonra
Cenab-ı Hak, hayvanları tekrar toprak eder ve o zaman kâfirler, hayvanları
kıskanıp, keşke bizde toprak olsaydık derler.
Sonra mahşerde iki direk
üzerinde çok büyük bir terazi konur ki her direğin uzunluğu beş yüz yıllık
yoldur.
Bu terazinin her kefesi
dünyanın büyüklüğü kadardır.
Bu teraziyle mahşer gününde
insanların iyilikleriyle kötülükleri tartılır.
İyilikleri ağır olanlar,
cennete, hafif olanlarda cehenneme gönderilir.
Meğerki Cenab-ı Hak, kerem ve
merhametiyle bağışlaya veya peygamberler, veliler, âlim ve Salihlerin şefaatine
(aracılığına) uğraya. Eğer imanlı ölmüşse.
Çünkü
Dünyadan imansız gidenlere,
mağfiret, şefaat ve cennet yoktur ve hiçbir zaman cehennemden çıkmazlar.
İmanla ölüp, kötülükleri ağır
gelenlere, eğer Allah’ın mağfireti, bağışlaması ve peygamberlerin, velilerin
şefaati erişmemişse kötülükleri kadar cehennemde yanacak ve sonra cennete
gireceklerdir.
Zerre kadar imanla gidenler
muhakkak cehennemden çıkar, cennete giderler.
SIRAT KÖPRÜSÜ
Sırat köprüsü, kıldan ince
kılıçtan keskindir.
Uzunluğu üş bin yıllık
yoldur.
Bunun bin yılı yokuş, bin
yılı düz, bin yılı da iniş yoludur.
Bu köprü cehennem üstüne
kurulur ve bütün mahşer halkı bunun üzerinden geçip giderler.
Kimi şimşek gibi, kimi ok
gibi, kimi at koşması gibi geçer gider.
Kimi kötülüklerini yüklenmiş
olarak yürür.
Kimi cehenneme düşüp yanar ve
cehennem ise bağırır, der ki:
Ey mümin, çabuk yürü, geç.
Çünkü senin nurun muhakkak
benim ateşimi söndürür.
Sonra bütün müminler, sırat
köprüsünü selametle geçerler ve Kevser havuzundan su içerler ve onda yıkanıp
ayıp ve kusurlarından temizlenirler ve cennete girerek herkes rütbe ve makamını
bulur ve onda ebediyen zevk ve sefa içinde kalır.
Çünkü
Cennet ehli her an oranın
çeşitli nimetlerinden zevk ve lezzet alırlar ve her hafta Cenab-ı Hakk’ı görüp
mest ve hayran olur, kendilerinden geçerler ve gözlerin görmediği, kulakların
işitmediği, hatır ve hayale gelmeyen devlet (düşündüğünü yapabilme) ve
mutluluklar içinde yaşarlar.
Cennetle cehennem arasında
kale duvarı gibi gayet büyük bir sur vardır ki, yüksekliği beş yüz yıl
mesafededir.
Uzunluğu sonsuzdur.
Yapısı, parlak ve renkli
cevherdir.
Ona Araf derler ki delilerle kâfirlerin
çocukları bu surun üstünde kalırlar.
Cennet ehline bakıp içinde
bulundukları nimetleri gördükleri zaman üzülürler.
Cehennem tarafına bakıp
halkına azap içinde gördükleri zaman da sevinir ve Cenab-ı Hakka şükrederler.
Bunların ebedi hayatları da
böyle geçer.
Tefsir ve hadis ustalarını
ittifakı ile bildirdikleri budur.
(Erzurumlu İbrahim Hakkı,
MARİFETNAME 1. cilt)