Fakirlerin kuru ekmeklerini
suya batırır, akşam onlarla iftar ederdi.
Helalinden kazandığı paraları
saklardı.
Böylece iki üç yüz kadar (para)
biriktirir sonra bunları getirir, Hüdavendiğar hazretlerinin (Mevlana) pabuçları
içine dökerdi (hediye ederdi).
Hayatta kaldığı müddetçe bu
hizmete devam etti.
Öldüğü vakit cesedini
yıkaması için bir ölü yıkayıcı çağırdılar.
Ölü yıkayıcısı taharet vermek
(temizlemek) için onun avret mahalline (gösterilmesi ayıp olan yerine) el
uzatınca Haccac onun elini öyle bir yakaladı ki, ölü yıkayıcı büyük bir feryat kopararak
kendinden geçti.
Müritler (gönül bağı ile bağlı
olanlar) ne kadar çabaladılarsa da ölü yıkayıcının elini onun pençesinden
kurtaramadılar.
Bunu üzerine Hüdavendiğar
(Mevlana)hazretlerine haber verdiler.
Hüdavendiğar gelip şefaatte
(aracılık) bulundu ve Haccac’ın kulağına:
“Onu
mazur gör (bilgisiz olduğundan hoş gör), o, senin kim olduğunu bilemedi,
kusurunu bana bağışla (cezasını ben vereyim)” diye söyledi.
Haccac o anda ölü yıkayıcının
elini bıraktı.
Bu ölü yıkayıcı da üç gün
sonra öldü.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B.
YAYINLARI 489
***
Ey yaren,
Tanrı’nın ayıpladığı,
yasakladığı yere el uzatırsan bu yanlış davranışının karşılığını alırsın.
Burada nakledilenle anlıyoruz
ki kişinin gizlediği, gizlenmiş olan yerde görev verseler bile hassas
davranmalısın.
Yani diyelim ki evi temizle
dediler.
Evi temizlerken kilitli
yerleri açıp, içindekileri görmek istemek, görmeye çalışmak yanlıştır sınırı
merak yüzünden aşmaktır.
Üstünden temizleyerek işini
yapmalısın.
Merakını kontrol altında
tutmalısın.
Görev ve yetki alanında
sınırları aşmayasın.
*
Gönül bağıyla bağlanmış,
helal lokma peşinde olan, sevdiğine fedakârlıkla hizmet eden, alçak gönüllü, hediye veren kişi elbette ki sahiplenilecek
iş yapmış olur.
*
Büyük ve saygı gösterilecek
kişi ille de meşhur biri olması gerekmez.
Allah sizin aranızda sizin
bilmediğiniz velilerim dolaşır, onu ancak ben bilirim mealindeki sözünü
hatırlamalıyız.
Yine Mevlana hazretlerinin ne
elbiseler gördüm içinde adam yoktu, ne adamlar gördüm üstünde elbise yoktu
mealindeki sözü hatırlayalım.
Her şeyden önce her insanı
yunus Emre’nin şu sözünü de hatırlayalım.
“Yaratılanı severim
yaratandan ötürü”
Toparlarsak her şeye nazik ve
sınırlarına saygı göstererek davranmalıyız.
Bu önerimizi anlayanlar bir
dervişin kendisine hizmet eden her şeye, ne kadar saygılı davrandığını anlamış
olur.
Yaren çünkü Tanrı yarattığı
her şeyi sana hizmet etsin diye yarattı.
Bunu anlayabiliyor musun?
Bu hizmette küçük büyüğe veya
büyük küçüğe hizmet eder diye sınırlandırılmamıştır.
Herkes herkese bir şekilde
hizmet eder.
*
Bir insanın ruhu bedeninden
Azrail melekleri tarafından sıyrıldıktan sonra kalp bölgesinde toplu bir halde
bulunur.
Ruh bedene hükmedemediği için
ceset hareket edemez.
Ruh orada olduğu için bedene
abdest aldırılır, cenaze namazı kıldırılır.
(Eğer ruh orada olmasa bu
bedene leş denir.)
Sonra toprağa konduğu zaman
sorgu melekleri gelerek sorgusunu yapar ve amel defterine bakarak ruhu kıyamete
kadar bulunacağı yere götürülür.
Hayvanla insanı ayıran budur.
*
Tanrı’nı ölü dedirtmediği
kulları peygamberlerdir, velilerdir, evliyalardır, ermişlerdir.
Biz öldü deriz ama hakikatte
onlar diridir.
Diri olduğunu da yaşamında yaptıklarını
görür, şahit olursun.
*
Mevlana hazretleri mezarın
karanlığına konduğun zaman benim ışığım seni aydınlatır dediğini hiç unutma.
Yani yaren, sen gönül bağı ile
sevgi ve saygıyla Allah dostlarına bağlanırsan ne bu âlemde ne de öbür âlemde
sahipsiz kalmazsın.
Sen bilmesen de bilsen de
Allah dostları sana yardım ederler.
Mesnevi’de ayrıntılı
anlatımını bulabilirsin.
*
RAVLİ