Doğanın sırlarına odaklanmış
bu adam, ateşin nasıl yakıldığını keşfetmiş.
Bu adamın adı Nur’muş.
Sırrını insanlarla paylaşmak ve keşfini göstermek için dünyayı dolaşmaya karar
vermiş.
*
Bu bilgiden faydalanan
kabileler olmuş.
Bu bilginin değerini
anlamadan tehlikeli olduğuna karar verip onu kabileden uzaklaştıranlar olmuş.
Bir kabile de bunun şeytan
işi olduğuna karar verip Nur’u öldürmüş.
Bu bilgiden faydalanan kabile
ateşin bir güç olduğunu anladıklarından bu sırrı yüzyıllarca korumuşlar.
Değerini anlamayan kabile bu
sırrı unutmuş, başka şeylerde güç aramışlar.
Bir kabile efsanelerinde
kullanmış, bazıları inanmış, bazıları inanmamış.
Diğer bir kabile ateşi
kullanmış ve ısınmışlar, yemeklerini pişirmişler ve de pek çok işte
kullanmışlar.
*
Bu öyküyü bilen bilge adam ve
öğrencileri sadece ateşi öğretmek yeterli değil başka alanda da öğretmenlik
yapmalıyız demişler.
Hepsi bir kabileyi ziyaret
etmişler. Bu kabile ateşi ilahi bir güç olarak nitelendiren bir kabile imiş.
Öğrencinin biri ateşe tapan
rahibe-“ Ben ateş yakarsam, bunun ilahi bir şey olmadığını kabul eder misiniz? Bunca yıldır hata yaptığınızı kabul eder
misiniz” deyince
Başrahip-“ Yakalayın hemen”
demiş ve öğrenci yakalanmış. Bir daha o öğrenciyi gören olmamış.
Ateşe tapan başka bir
kabileye gitmişler. Öğrencilerden biri yaptığınız bu seremoninin temelinde
yatan gerçekliği biliyorum, açıklayayım mı?” demiş.
Bu kabile mantıklı
insanlardan oluştuğundan “ Aramıza hoş geldiniz. Siz tarihimize ve
geleneklerimize yabancısınız. Ne yaptığımızı anlayamazsınız. O yüzden sizi
dinlemiyoruz” diyorlar.
Diğer bir kabileye
vardıklarında ateşi tanıtan Nur adamın heykellerini görmüşler. Nura tapanlar “
Gerçek sır keskindir, sadece birkaç kişi özeldir” demişler.
Ve demişler ki” Sadece
anlayacak birkaç kişiye, belirli gerçeklerle yüzleşmeyi kabul edenlere aittir”
demişler.
Diğer bir kabileye
gittiklerinde tartışma çıkmış. Kimi öğrenmek istiyoruz demiş. Öğrenmek
isteyenleri incelediklerinde kişisel çıkarları için istediklerini anlamışlar.
Bu öğrenmenin esas maksadının insanlığa fayda sağlayacak bir buluş olarak
değerlendirilmeyeceğini anlamışlar.
Kimi kabile de bunlar bizim
içimizde yer edinmek için diye yanıtlamışlar.
Sonraki bir kabilede ateşin
sıradan bir iş olduğunu, diğer işlerle daha yoğun uğraştıklarını görmüşler.
*
Bilge öğretmen öğrencilerine:
“ Öğreteceğinizden başka
öğrenilecek hala çok şeyin olduğunu öğretmelisin.
Önce nasıl öğreteceğinizi
öğrenmelisiniz. Çünkü İNSAN ÖĞRETİLMEK İSTEMEZ.
Öğretecekleriniz öğrenmeye
hazır olduklarını düşünürler. AMA ONLAR, ÜĞRENMESİ GEREKENLERİ DEĞİL,
HAYALLERİNDE ÖĞRENEBİLİR OLDUKLARINA İNANDIKLARI ŞEYİ ÖĞRENMEK İSTERLER.
Tüm bunları öğrendiğinizde,
öğretmenin yollarını bulabilirsiniz. Öğretmek için yeteneğin ve bilgi birikimin
olmalıdır. Yalnız bilgi birikimin ve öğretme isteğin yeterli değildir” dedi.
***
MEVLANA VE GİZEMLİ SUFİ BİLGELİK HİKÂYELERİ.
IDRIES SHAH.
ÇEV. MERVE DUYGUN. 2009 BUTİK
YAYINCILIK VE KİŞİSEL GELİŞİM HİZ. TİC. LTD. ŞTİ.YAYINI
(Bu kitabı temin ederek evinde bulundurmanı
önemle tavsiye ederim)
***
Yaren,
Sen sakın ha ki az bilginle
başkalarına öğrendiklerini öğretmeye kalkma. İyilik adına da olsa da sus.
Yaşantın boyunca öğrenmek
yolunu asla terk etme.
Sana sorarlarsa bildiğini;
doğru bir şekilde yani uzatmadan, kısaltmada, kıvırmadan, çevirmeden söyle.
Ama söze şöyle başla” Mademki
sordun, bildiğim doğruyu olduğu gibi söylemek zorundayım diye başla.
Sözün sonu geldiğinde benim
bildiğim bu sen nasıl değerlendirirsen değerledir. Sorumluluk sana aittir
demelisin.
Ulaşabileceğin hedeflerin
olmalı ve hedefin içinde muhakkak öğrenmek olmalıdır.
*
Hayal dünyasından kurtulmayı
Allah nasip ve kolay etsin.
Sana en çok acı çektiren,
yoldan ala koyanın kendin olduğunu ve bunun da hayallerin olduğu gerçeğinin
farkına varıp anlayanlardan olmayı inşallah Allah nasip eder.
ÂMİN
*
RAVLİ