9 Kasım 2012 Cuma

ATEŞİN ÖYKÜSÜ

Bir zamanlar Doğanın işleyişine göre hareket eden bir adam varmış.

Doğanın sırlarına odaklanmış bu adam, ateşin nasıl yakıldığını keşfetmiş.

 

Bu adamın adı Nur’muş. Sırrını insanlarla paylaşmak ve keşfini göstermek için dünyayı dolaşmaya karar vermiş.

                                     *

Bu bilgiden faydalanan kabileler olmuş.

 

Bu bilginin değerini anlamadan tehlikeli olduğuna karar verip onu kabileden uzaklaştıranlar olmuş.

 

Bir kabile de bunun şeytan işi olduğuna karar verip Nur’u öldürmüş.

 

Bu bilgiden faydalanan kabile ateşin bir güç olduğunu anladıklarından bu sırrı yüzyıllarca korumuşlar.

 

Değerini anlamayan kabile bu sırrı unutmuş, başka şeylerde güç aramışlar.

 

Bir kabile efsanelerinde kullanmış, bazıları inanmış, bazıları inanmamış.

 

Diğer bir kabile ateşi kullanmış ve ısınmışlar, yemeklerini pişirmişler ve de pek çok işte kullanmışlar.

                                                     *

Bu öyküyü bilen bilge adam ve öğrencileri sadece ateşi öğretmek yeterli değil başka alanda da öğretmenlik yapmalıyız demişler.

 

Hepsi bir kabileyi ziyaret etmişler. Bu kabile ateşi ilahi bir güç olarak nitelendiren bir kabile imiş.

 

Öğrencinin biri ateşe tapan rahibe-“ Ben ateş yakarsam, bunun ilahi bir şey olmadığını kabul eder misiniz?  Bunca yıldır hata yaptığınızı kabul eder misiniz” deyince

 

Başrahip-“ Yakalayın hemen” demiş ve öğrenci yakalanmış. Bir daha o öğrenciyi gören olmamış.

 

Ateşe tapan başka bir kabileye gitmişler. Öğrencilerden biri yaptığınız bu seremoninin temelinde yatan gerçekliği biliyorum, açıklayayım mı?” demiş.

 

Bu kabile mantıklı insanlardan oluştuğundan “ Aramıza hoş geldiniz. Siz tarihimize ve geleneklerimize yabancısınız. Ne yaptığımızı anlayamazsınız. O yüzden sizi dinlemiyoruz” diyorlar.

 

Diğer bir kabileye vardıklarında ateşi tanıtan Nur adamın heykellerini görmüşler. Nura tapanlar “ Gerçek sır keskindir, sadece birkaç kişi özeldir” demişler.

 

Ve demişler ki” Sadece anlayacak birkaç kişiye, belirli gerçeklerle yüzleşmeyi kabul edenlere aittir” demişler.

 

Diğer bir kabileye gittiklerinde tartışma çıkmış. Kimi öğrenmek istiyoruz demiş. Öğrenmek isteyenleri incelediklerinde kişisel çıkarları için istediklerini anlamışlar. Bu öğrenmenin esas maksadının insanlığa fayda sağlayacak bir buluş olarak değerlendirilmeyeceğini anlamışlar.

 

Kimi kabile de bunlar bizim içimizde yer edinmek için diye yanıtlamışlar.

 

Sonraki bir kabilede ateşin sıradan bir iş olduğunu, diğer işlerle daha yoğun uğraştıklarını görmüşler.

                                                        *

Bilge öğretmen öğrencilerine:

 

“ Öğreteceğinizden başka öğrenilecek hala çok şeyin olduğunu öğretmelisin.

 

Önce nasıl öğreteceğinizi öğrenmelisiniz. Çünkü İNSAN ÖĞRETİLMEK İSTEMEZ.

 

Öğretecekleriniz öğrenmeye hazır olduklarını düşünürler. AMA ONLAR, ÜĞRENMESİ GEREKENLERİ DEĞİL, HAYALLERİNDE ÖĞRENEBİLİR OLDUKLARINA İNANDIKLARI ŞEYİ ÖĞRENMEK İSTERLER.

 

Tüm bunları öğrendiğinizde, öğretmenin yollarını bulabilirsiniz. Öğretmek için yeteneğin ve bilgi birikimin olmalıdır. Yalnız bilgi birikimin ve öğretme isteğin yeterli değildir” dedi.

 

                                                    ***

 

 

 MEVLANA VE GİZEMLİ SUFİ BİLGELİK HİKÂYELERİ. IDRIES SHAH.

ÇEV. MERVE DUYGUN. 2009 BUTİK YAYINCILIK VE KİŞİSEL GELİŞİM HİZ. TİC. LTD. ŞTİ.YAYINI

 (Bu kitabı temin ederek evinde bulundurmanı önemle tavsiye ederim)                                                   

                                                        ***

 

Yaren,

Sen sakın ha ki az bilginle başkalarına öğrendiklerini öğretmeye kalkma. İyilik adına da olsa da sus.

 

Yaşantın boyunca öğrenmek yolunu asla terk etme.

 

Sana sorarlarsa bildiğini; doğru bir şekilde yani uzatmadan, kısaltmada, kıvırmadan, çevirmeden söyle.

 

Ama söze şöyle başla” Mademki sordun, bildiğim doğruyu olduğu gibi söylemek zorundayım diye başla.

 

Sözün sonu geldiğinde benim bildiğim bu sen nasıl değerlendirirsen değerledir. Sorumluluk sana aittir demelisin.

 

Ulaşabileceğin hedeflerin olmalı ve hedefin içinde muhakkak öğrenmek olmalıdır. 

                                                   *

Hayal dünyasından kurtulmayı Allah nasip ve kolay etsin.

 

Sana en çok acı çektiren, yoldan ala koyanın kendin olduğunu ve bunun da hayallerin olduğu gerçeğinin farkına varıp anlayanlardan olmayı inşallah Allah nasip eder.

ÂMİN
                            *
RAVLİ

 

Popüler Yayınlar