Bu söz, halkın ağzına düştü, bütün meclislere yayıldı.
Eyaz, ata bindi de yola çıktı
mı o yoksul da yayan yapıldak ardına düşer, koşar dururdu!
O miskler kokan güzel,
meydana girdi mi yoksul adam, yalnız meydanda yuvarlanan topa bakardı.
(Eyaz’ın yaptıklarına bakar,
başka bir şeye bakmazdı)
Nihayet bunu sultan Mahmut’a
anlattılar, o yoksulun Eyaz’a âşık olduğunu söylediler.
Ertesi günü Eyaz, meydana
çıktı.
O dünya işlerini önemsemeyen
kalender bu yoksul da aşkla, şevkle ardına düştü, koşmaya başladı.
Gözü Eyaz’ın çeldiği
toptaydı.
Sanki o da çevgen yemiş bir
toptu!(Çevgen: golf sopası benzeri)(İradesini tamamen sevdiğine vermiş bir halde)
Padişah gizlice ona baktı.
Canının üzülmüş, yüzünün
saman gibi sapsarı kesilmiş olduğunu gördü.
Tapısına çağırıp dedi ki:
A yoksul, padişahla beraber olmak mı istiyorsun sen?
A yoksul, padişahla beraber olmak mı istiyorsun sen?
Kalender şöyle cevap verdi:
İster yoksul olayım, ister olmayayım; aşk oyununda senden aşağı değilim ya!
İster yoksul olayım, ister olmayayım; aşk oyununda senden aşağı değilim ya!
Aşk, hakikatte parasız
yapılandır; birikim gerektirmez.
Aşk, parasızlıkla zevk bulur,
lezzetlenir…
Şüphe yok ki aşk, parasıza
layıktır.
(Arada para olunca satın
alma, sahip olma zevkinde kalır, aşk boyutuna geçemez)
Sen, cihana hükmetmedesin,
sonra da aşka girişiyorsun.
Hâlbuki aşka benim gibi yanan
bir gönül sahibi gerek!
Senin malın, mülkün, ancak
buluşma elbisesidir.
Hele bir nefesçik derde düş,
ayrılığa sabret bakalım!
Buluşmak için bu kadar mala
mülke, düzene, tedarike ne lüzum var?
Eğer aşk eri isen AYRILIĞA DÜŞ,
AYAĞINI DİRE de seni göreyim!(Derde düş: Sevdiğinden dolayı duygusal acı çekmek)
(Ayak diremek: Zorluklar karşısında kararlılığı devam ettirmek)
Padişah dedi ki:
Ey varlıktan haberi olmayan, neden boyuna topa bakmaktasın?
(Olan olaylara bakıyorsun)Ey varlıktan haberi olmayan, neden boyuna topa bakmaktasın?
Kalender dedi ki:
Ben de onun gibi başı dönmüşün biriyim de ondan.
Ben de onun gibi başı dönmüşün biriyim de ondan.
O bana benzer, ben ona
benzerim.
Adeta birbirimize karışmışız
biz!
Benim değerimi o bilir, onun
değerini de ben bilirim.
İkimiz de sersem bir halde
yerlere düşmüşüz.
Tensiz başsız, canla yuvarlanıp
durmaktayız!
O benim halimden haberdardır,
ben onun halinden.
Onun derdinden bahseder,
beraberce dertleşiriz!
Fakat o topun devleti, benden
artık.
Çünkü arada bir onun atının
nalını öpebiliyorum!
Ben de top gibi başsız ayaksızım ama ben, o toptan da daha perişan bir haldeyim.
(Başsız, ayaksız: Tamamen
hareketlerde teslim olma hali)Ben de top gibi başsız ayaksızım ama ben, o toptan da daha perişan bir haldeyim.
Çevgen, topun bedenine
vurmada, hâlbuki sevgilinin çevgeni, bu aşığın gönlüne deymede!
Top, birçok çevgen yiyor ama
ardından da Eyaz koşmada bari!
Ben, ondan da çok çevgen
yiyorum ama o benim ardımdan gelmiyor, ben onun peşinden koşuyorum!
Top, zaman-zaman onun
tapısına varmada, önüne düşmede.
Hâlbuki ben öyle bir yoksulum
ki boyuna ondan uzak düşmedeyim!
Nihayet, o, sevgilinin
tapısına varınca vuslatıyla bir neşeye kavuşmada.
Bense buluşmadan bir koku
bile ummuyorum.(Beraber olmaktan başka isteğim yok)
Top vurucusuna erişiyor;
ödülünü alıyor!”
Padişah dedi ki: Ey yoksul, benim huzurumda parasızlık davasına kalkıştın.
Yalan söylemiyorsan parasız
olduğuna şahidin var mı?
Adam dedi ki: Canım, bedenimdeyken parasız değilim.
Parasızlık davasına kalkıştım
ama bu meclisin eri değilim ben!
Fakat aşkta can feda ettim mi
iş biter.Parasızın nişanı, can vermededir.
Ey Mahmut, sen de aşıkım
diyorsun, nerede bu davanın delili.
Canını feda et de göreyim.Yoksa aşk davasına girişme!
Bu sözü söyler söylemez
ruhunu teslim etti, âlemden gitti.
Ansızın sevgilinin yüzüne
bakarak canını veriverdi!
O kalender, toprak üstünde
can verince Sultan Mahmut derde düştü;
Gözüne cihan kapkara kesildi.
Sence canla başla oynamak,
önemsiz bir şeyse gel de bizzat oyunu gör, sanatı seyret!
Sana bir an “GEL, GİR”
derlerse, bu yoldaki boş lafları duymazsın.
*
MANTIK AL- TAYR 2 Feridüddin-i
ATTAR İslam klasikleri.
M. E. B. 2172 Çeviren
Abdulbaki GÖLPINARLI( Bu kitabı temin edip evinde bulundurmanı önemle öneririm
*
İşte böyle yaren,
İşte böyle yaren,
Aşk candan sevmedir.
Birbirini seven canlar
arasına mal, para giremez, girerse zaten aşk olmaz.
İlişkinin beklentilere ve
edilecek kara göre olamaz.
Burada şuna dikkat etmelisin:
Sevgi ile alışkanlıklar
birbirine karıştırılır.
Alışkanlık haline getirilmiş
bir davranıştan vazgeçmek zordur.
Âşık olduğundan vazgeçmek
zordur hatta imkânsızdır.
İkisinde de olan zorluktan
dolayı aynı olarak düşünmemelisin.
Alışkanlıkta; alışık olduğunu
hayatında tutmak için imkânlarını vererek tutarsın.
Aşkta senin vereceğin en aziz
olan canındır, canını verirsin.
Aşkta can vardır, canın oyunu
vardır.
Başka söz ve davranış araya
giremez.
Bu sanatı herkes kendince bir
tarif ve açıklama yapar bunlar boş laflardır.
Aşk can ile yapılır.
Ancak âşık olan yaşar.
Âşık “gel, gir” sözünün
dışında başka bir söz istemez beklemez, başka sözleri duymaz.
Özetle aşkta satın alma ve
alınmak yoktur.
Sadece canını sevgiliye
vermek vardır.
*
RAVLİ