“ Ben senelerden beri Mevlana
Hazretlerine uyup arkasında bir defa namaz kılmak isterdim.
Bu saadet ve bu devlet bana müyesser
(kolay) olmadı” derdi.
Bir gün sabahleyin erkenden
Mevlana derin bir istiğraka (in âlemine) dalmıştı.
Sabahtan yatsı vaktine kadar medresenin
damında vecit (Tanrı yüzüne bakma) ve istiğrak (iç âlemine dalma) içinde gidip
geliyor, gözüne hiçbir şey görünmüyordu.
Birdenbire damın kenarına
geldi, ayağını havaya kaldırarak gözden kayboldu.
Gitti.
Ben bu hal karşısında
kendimden geçtim.
Sabah vaktine kadar orada
kaldım.
Mevlana birdenbire başımın
ucuna gelerek
“ Namaz vaktidir, kalk namaz kılalım “ dedi.
Sarığını çıkardı, iki ucunu
yere serip seccade yaptı.
Farz için niyet etti, ben de
ona uydum.
Namaz bittikten sonra
kalktım, Mevlana’nın ayakkabılarını düzeltmek istedim.
Birdenbire ayakkabıların
içinin Hicaz kumu ile dolu olduğunu gördüm.
Mevlana Hazretleri “ Bu
gördüğünü sakın kimseye söylemeyesin “ buyurdular.
Ben de o hayatta olduğu müddetçe
bunu kimseye söylemedim.
Bu kumları havanda düğüp
ezdim.
Gözü ağrıyanlardan her kimin
gözüne tutya gibi sürdümse iyi oldu ve hangi hastanın şerbetine koydumsa şifa
buldu.
***
Ariflerin Menkıbeleri Şark
İslam klasikleriAhmet Eflaki. M.E. B. 29
***
Neler öğrendik:
1.
Mevlana
Hazretlerinin gönülden geçeni bildiğini öğrendik.
2.
Eşinin isteğini
yerine getirdiğini öğrendik.
Anı:
Hazreti Mevlana’yı
yalnız ziyarete gittiğimde gece olduğundan kapılar ziyarete açık değildi.
Ordu evinde gece temizliğimi
yaparak uykuya dalınca şidetti bir şey oldu uyandım.
Ne olduğunu anlamaya
çalıştım.
Her şey sakin olduğundan
tekrar uykuya dalarken rüya gördüm.
Bisiklete binerek türbeye
gittim.
Dışarıda abdest alınan yerde
abdestimi aldım.
Bitişiğindeki caminin
köşesine oturarak “ Allah” diye zikretmeye başladım.
Sabah ezanına yakın bir zamana
kadar ne kendimi kaybetmiş vaziyette zikir yaparak orada durdum.
Kendime geldiğim zaman
türbeye dönerek “kapılar açılınca inşallah ziyarete içeri geleceğim “ dedim.
O anda kalp bölgemde sanki
kulakla duymuş gibi
“ Eşinle ziyaretimize gelmen
makbulümüzdür “ dendi.
Eşim Rahime Bayraşa’ya
“Hazreti Mevlana seni istiyor” diye davet ettim.
O da Oğlum Leventle beraber
gelerek hep beraber ziyaretle şereflendik.
Eşim Antalya’da evde Mesnevi
Şerifin tozlarını alırken içinden “ Ne güzel eşim Mevlana Hazretlerini ziyaret
ediyor, keşke bende orada olsaydım” diye iç geçirdiğini sonradan anlattı.
İşte böyle yaren Antalya’da
bir hanımın içinden geçen özlem duygusunu duyup bana emir vermesi ve vasıtamla
ziyaretin gerçekleşmesi oldu.
Yani bu anlatılanların abartı
olduğunu asla sanma.
O mübareğin ayak tozunun
dertlere çare olduğunu mantığın kabul etmez ama inancın kabul etmelidir.
Sadece okumakla o mübareğin
manevi alanına katılıyoruz, hislenip daha da yoğunlaşırsak, benzer bir anıyla
inancınız tamam olur.
*
RAVLİ