20 Kasım 2012 Salı

YOL VE SÜBUT SIFATLARI

İnsanın en yüksek dileği marife-tullah (Allah’ı bilme) tır.
Allah’ı gerçekten bilen ve tanıyanlar üstün makamlara çıkmış yüksek kişilerdir.

Bunlar Allah’ın huzuruna varmış, ilahi aşk ve sevgi denizine dalmış arifler, ermiş kimselerdir.

Veliler, dudaklarındaki manadan, göğüslerindeki hakikat bilgisinden ve bunlardan doğan ilahi sevgiden lezzet alan Allah dostlarıdır.

Halktan üstün olan veliler, gaflet uykusundan uyanmış, huzura varıp Hak Meclisinde kalmış kimselerdir.

Bu seçkin kişiler, aşk şarabını içmiş, hayvani sıfatlardan arınmış, ilahi ahlakla bezenmişlerdir.

Veliler, diğer insanların inançlarını kuvvetlendirip gerçek yola sokmak için (Allah’ın izniyle) olağan üstü haller gösterirler.

Bütün bunları ve velilerin kerametiyle, Allah’a yaklaşmanın yollarını, bu konudaki konakları, varılacak makamları beş fasılda bildirilecektir.

Fasıl 1:
Cenab-ı Hakk’ı bilme ve tanımanın anahtarı, insanın kendi nefsini bilmesidir.

İrfan (İlahi sırları bilme, anlama) nuru (aydınlığı) arifin kalbine akar.
En yüksek dilek, Allah’ı bilmektir.

Arif olan, dünyayı unutur.
Allah bilgisine ulaşır ve kendinden geçerek onunla kalır.
(Allah bilgisini; sahiplenip kendine makam ve kazanç sağlamak için kullanmaz)

Bu suretle de her türlü korku ve üzüntüden uzak ve emin olur.

Cenab-ı Hakk’ı, noksan (selbi) sıfatlardan uzak ve (sübut) kemal sıfatlarıyla vasıflanmış olduğunu bilir.

Bu bilgiler 9 maddede, aşağıda açıklanacaktır.

Madde-1:

Allah’ı bilmeyi ve bu bilginin önemini bildiren ayet ve hadisler.

Ayet:
Cenab-ı Hak bir kimseye nur vermezse o hiçbir zaman nur sahibi olamaz, nurlanamaz.
Allah, işiten ve görendir.

Kutsi Hadisler:

Ey âdemoğlu, nefsini bilen, gerçekten beni bilir.
Beni bilen de mutlaka beni ister.

Beni isteyen de bulur ve dileklerine ulaşır.
O zaman gönlünde benden başkası yaşamaz.

Ey âdemoğlu, alçak gönüllü ol ki beni bilip tanıyasın.
Beni görebilmen için aç kal.

Bana ermen için yalnızlığa çekilip ibadet et.
Ey âdemoğlu, kalbinden, marifetimi yitirenin kalbi kör olur.

Beni bilenin kalbinde ne hüzün, ne de korku kalır.

Hz. Peygamberin Hadisleri:

Ben Allah’ı ziyadesiyle bilirim, çünkü bu bilgi kalp işidir.
Allah’ı, gerçekten tanır ve bilirseniz dualarınızla dağlar yok olur.

Allah’ı en iyi bileniniz nefsini iyi bilendir.
Allah’ımı, en güzel şekilde gördüm.

Elini, iki omzumun arasına koyunca soğukluğunu, memelerimin arasında duydum.
Bundan sonra göklerde ve yerde her ne varsa hepsini öğrendim.

Madde-2:

Nefis bilgisi, marife-tullahın (Allah’ı bilmenin) sebebi olduğunu bildirir.
Nefsini bilen yalnız kalır.

Allah’ı bilen, yalnız onunla kalmak ister.
Nefsini bilen halka karşı alçak gönüllü davranır.

Çünkü O, Allah’ın huzurunda ve huşu (Allah’ı över kendini alçaltır)içindedir.

Madde-3:

Allah’ı bilmenin en yüksek dilek ve gaye olduğunu bildirir.
Allah’ın birliğine inanış, ona bağlanma ve huzur içinde yaşama anahtarıdır.

İnsanı Allah’a götüren üç şey:

1.   Akıllı kimselerin alçak gönüllü olmasıdır.

2.   Hünerli insanların fakir olmasıdır.

3.   Doktorların hasta olmasıdır.

Madde-4:

Arifin, Allah’tan başkasını unutup Hazret’i Mevla’yı bulduğunu bildirir.

ARİF

Ariflerin sözleri daha lezzetli yaşamının tüm dönemlerinde yaşamına ışık tutacak sözlerdir.
Arif olursan gelecekte ne olacağını söylersin.

Allah’ın nuruyla bir olursun.
O nurla yaşarsın.

Onurla görürsün, O nurla söylersin.

Arif odur ki, hiçbir iş ve faaliyet, onu Allah’ı ile meşgul olmaktan alıkoyamaz ve bir an bile Allah’ın huzurunda dikkatsiz davranmaz.

Arif odur ki, Kendisi susar ve Hak, onun sırlarından söyler.
Arif odur ki, Allah’tan başka her şeyi bırakarak yalnız Allah’la meşguldür.

Arif odur ki, kendi tedbirini bırakır Hak’kın tedbirine sarılır, onu bekler ve ona önem verir.

Arif odur ki, hiçbir şeyle üzülmez.
Her ne olsa sevinir.
Üzüntüsü kalmaz.

Arif odur ki, bu geniş dünya onun başına dar gelir, halktan kaçıp Allah’a varır ve onun huzur ve arkadaşlıkta rahatı bulur.

Arif odur ki, derin ve devamlı düşüncesiyle melekler âlemini aşar.

Arif odur ki; bilmeyi ve anlamayı mutluluğun sermayesi bilir ve onu usta olmayan, anlamayan kimselere söylemekten çekinir.

Arif odur ki, Allah’tan başkasına ısınmaz ve başkasını hatırından bile geçirmez.

Arif odur ki, kendi özelliklerini Allah’ın özelliklerinde yok eder. Ta ki ondan gayrisini bilmeyip, onunla söyleyip ondan işite.

Arif nasıl üzülebilir ki, onun kalbi sevinçle dolu ve canı, huzur içinde bulunmaktan memnundur.

Abidi yaşatan su ve ekmek, Arifi yaşatan ise irfan nurudur ( Kâinatı anlama, bilme sırları).

Arif hakkı Hak ile bilir ve Hakkın nuru ile âleme ayakta durur, onun sırlarını bilir.

Arife huzur veren uygunluk doğruluk, sevinç veren muhabbet (sevgi) tir.
Arifin zevk aldığı şey, tevhit nurunun hakikatidir.
(Birlik gerçekliğine ulaşıp sırları bilmesi)

Arif odur ki, gönül bahçesinde gezer, can havuzunda yüzer ve tanıdığına (Allah’ına) kalbiyle dua ederek yalvarır ve diliyle söyler.

Arif odur ki, Hak’tan başkasını düşünmez, Hak olmayanı konuşmaz ve nefsi için Hak’tan başkasını koruyucu bilmez.

Arif, marifetle sevinci, vahdetle ünsü bulur, şiddet ve felaket anlarında sabır ve sebat onun özelliği olur.
(uygunluk ve doğrulukla sevinci bularak sevinçli olursun.

Birliği bulup birlikte düşüp kalkarak Allah’ı gönlünde görür.
Zor zamanlarda isyan ve şikâyet etmez)

Arifler konuşunca Allah’ı söylerler, işlerini ve ibadetlerini onun için yaparlar.
Dileklerini ondan dilerler, arzuladıklarını ondan isterler.

Özü ve sözü doğru manevi yolda öndedirler.

Arifin dalkavukluğu, Allahtan uzak olanın samimiyetinden Allah’ın yanında daha çok beğenilir ve sevimlidir.

Arif Allah’a saygı göstermede dikkatli, ona hürmet etmede titizdir.
Farzlarını kılmak ve yasaklarından sakınmakla da ona olan derin saygısını gösterir.

Arif odur ki, Allah’ın sırlarını, usta olmayana, anlamayana açıklamaz.
Sevinç ve acısını kimseye söylemez.

Arifin alameti şudur:
Allah ile olduğu zaman öğünür, nefsi ile kalınca kendini aşağı görür.

Manevi zevk ve şenlik içindedir.
İstemekten vazgeçmiş olarak Allah’ın över.

Madde5:

Arifin, kendi vücudundan vazgeçip Allah ile bir olur ve ebediyeti bulduğunu bildirir.

Bir hadisi şerifte denilmiştir ki:
Dünyada muhakkak cennet vardır.

Onu bulan kimsede cennet arzusu kalmaz.
O cennet de marife-tullahtır. (Allah’ı bilme)

Bu dünyada en lezzetli şey de Allah’ı bilmektir ki, bu dünyadaki her nimetten lezzetli ve zevklidir.

Madde-6:

Arifin, korku ve hüzünden emin ve kurtulmuş olarak ve Allah’a ısınarak huzur ve rahat içinde şen ve neşeli yaşadığını bildirir.

Mevlasını bilenin belası kalmaz.
Çünkü onun için bela, bal olur.

Üzülmez,
Arifin Allah’la arası iyi olduğu için halk ile de arası iyidir.

Arif cismini ve canını mevlasına adamış, her şeyini ona verip aradan çıkmıştır.

Bu suretle Allah’a yakınlık mertebesine ermiş ve rahata kavuşmuştur.

Arifin kalbine marifet nuru indiği için onda dünyaya ait hiçbir arzu ve muradı kalmamıştır.

Madde-7:

Zahit ehliyle irfan ehlinin yani iyi insanlarla Allah’a yakın olanların farklarını bildirir.

Arif:

Bakışı Tanrı’yadır, Tanrı’nın ne yaptığına bakar.
Dileği gayreti rabbinedir.

Sarhoşluğu, Tanrı ululuğuna dalışından olur.
Yer arştadır, ebediliktedir.

Aşk inancı, inanışların dışındadır.
Ne inkâr vardır, ne şeriat.

Zahit:

Kendi yaptıklarına bakar.
Dileği gayreti nefsinedir.

İyilik eder, kötülükten kaçınır.
Korku ve ümit arasında yaşar.

Madde-8:

İrfan ehlinin yüksek şanını ve irfanlarının kemalini bildirir.
Arifin gözü, ders alarak bakar, kalbi derinlere dalarak aldığı manevi zevk içinde yaşar.

Arifin kalbi, Allah’a dönüş ve varışta sürati şiddetli rüzgârlardan ve göz kamaştırıcı şimşekten daha hızlıdır.

Arifler, gördüklerini ve bildiklerini garip ve acayip kelimelerle ifade ederler.

Arifin iki marifet hali vardır:

1.   Dehşet.

2.   Hayret.

Madde-9:

Cenab-ı Hakk’ın sıfat-ı selbiyeden (eksik sıfatlardan) münezzeh, kemal ve sübut sıfatlarıyla mutası olduğunu, kâinat zerrelerinin hepsi, âlemin bütün cüzileri (parçaları), tüm yaratıkların ve insanoğlunun iş ve halleri O’nun kudret ve tedbiriyle idare edildiğini bildirir.

Allah’ın sübut sıfatları sekizdir:

 
1.   Hayat:
 Allah diridir.

2.   İlim:
Allah bilicidir.
Her şeyi bilir.
Yerde ve gökte, görünen ve görünmeyen, var olan, gelecek ve olacak olan her şeyi bilir. 
Hayat ve ilmi ezelidir, kadimdir, fani değildir.

3.   Semi:
Allah semidir (işitici).
Gizli açık her sesi işitir, işitmesi ezelidir, fani değildir.

4.   Basar:
Allah basirdir (görücü).
Karanlıkta, ışıkta, açıta, gizlide ne varsa hepsini görür.

Fakat işitmesi ve görmesi kulak ve gözle değildir.
Bunlardan arınmıştır.

5.   İrade:
Allah irade sahibidir.
Dilediğini yapar, dilemediğini yapmaz.

Kâinatta ne varsa O’nun iradesiyle var olmuştur.
Hayır, şer ne varsa O’nun muradıyla olur.

İsterse bütün insanlar mümin veya kâfir olurlar.
Niçin böyle yapmıştır, hikmetinden sorulmaz.

Dilediği olur, dilemediği olmaz.
İstediği şeylerin oluşunda nice faydalar var ki, onun hikmetine insan aklı ermez.

İnsanların bir kısmını kâfir yapmada, yılan ve akrep gibi zarar veren hayvanları yaratmada nice fayda ve hikmetler vardır ki, onları biz bilmeyiz.

Biz, Allah’ın her fiilinde (işinde) bir hikmet olduğunu bilmeyiz, onun iradesi ezeli ve ebedidir.
Fani değildir.

6.   Kudret:     
Allah kudret sahibidir, kadirdir.
Her mülkünü yaratır.

Dilese ölüyü diriltir, taşı ağacı konuşturur ve yürütür.
Yer ve göğü yok etmeye ve tekrar var etmeye kadirdir.

Yeniden böyle nice yer ve gökleri yaratmaya, bütün dağları altın ve gümüş yapmaya, bütün nehirleri yukarıya doğru akıtmaya, bir kimseyi bir saatte batıdan doğuya veya doğudan batıya götürüp getirmeye kadirdir. Kudreti ezeli ve ebedidir.

Geçici ve fani değildir.

 
7.   Kelam:
Allah, mütekellimdir (söyleyen, konuşan).
Konuşur, söyler, fakat sözü bizim gibi dille değildir.

Aracısız da konuşur, melekleri vasıtasıyla da konuşur.
Kuran’ı kerim, Cenab-ı hakkın sözüdür.

Ezeli ve ebedidir, yaratılmış fani değildir.

 
8.   Tekvin.
 Her şeyi, yoktan var etmiştir.
Bütün alemi yaratan O’dur.

O’ndan başka (hâşâ) yaratıcı yoktur.
Bütün hayvanların hareket ve duruşlarını, insanların fiil ve hallerini, iman ve küfürlerini, bütün hayır ve şerri (iyilik ve kötülüğü) yaratan odur.

Bize cüzi iradeyi vermiş, onunla hareket etmeye bizi yetkili kılmış ki, ondan sorumlu tutmuş ve iki âlemde de sevap ve cezaya müstahak (hak kazanmış) kılmıştır.

Bütün yaratıkların rızkını veren, hasta veya sıhhatli yapan, diriltip öldüren O’dur.
Ateşe yakma, kara soğukluk özelliği veren O’dur.

O’nun bu ilahi kanunu değişmez.
Değişirse mucize olur.

Bu 8 sıfat, Allah’ın zatıyla vardır.
Ezeli ve ebedidir.

Cenab-ı Hakkı olumsuz sıfatlardan temizlenmiş ve gerçek, doğru, olumlu özellik bulan, bilen, gerçek olarak inanan ariftir.  

(Marifetname, İbrahim Hakkı Hz. Cilt 1)   
                                                *
RAVLİ

Popüler Yayınlar