22 Kasım 2012 Perşembe

VASİYET VE MEZARDAKİ KİŞİ SANA NE DER

Bir yol eri, insanı kıvrandıran ölüm haline düşmüştü.
Dedi ki: Bende yol azığı yok.

Yalnız utangaçlık teriyle bir avuç toprağı sulayıp yoğurdum, kerpiç bir hale getirdim.
(Kendime şekil vermek için uğraştım)

Gözyaşlarımı bir şişeye topladım.
Sonra bir de kefen olarak yamalı hırka diktim.
(Mal, para toplamadım)

Önce, beni o gözyaşıyla yıkayın, o kerpici başımın altına koyun.
Kefenimi, gözyaşlarımla ıslattım, yıkadım.

Ona baştanbaşa “yazıklar olsun” diye yazdım!
(üzüntü duyarak kendini kınamak)

Onu da temizce vücuduma sarın..
Hemen toprağa bırakıverin beni!

Bunları yaptınız mı artık kıyamete kadar mezarıma bulutlardan yalnız dert ve teessüf (acıma, yazıklanma) yağar.

Bilir misin bu kadar teessüf neden?
Bir sinek, rüzgârla beraber yaşayamaz ki!
(kendini temiz pis demeden her yere uçarak giden)

Gölge, güneşin vuslatını istemekte..
(Işığa kavuşmak)
Fakat ulaşamaz.

İşte sana, olmayacak bir şey!
Bunun olmayacağı meydanda.

Meydanda ama onun bu olmayacak şeyle uğraşmadan başka bir işi gücü yok!

Kim böyle bir düşünceye dalarsa artık bundan daha iyi ne vardır ki onu düşünsün?

Her an, bir an öncekinden daha sarp (geçilmesi güç yer) daha güç bir müşküle (güç, zor, çetin)  çatmaktayım.

Fakat gönlümü bu müşküllerden nasıl kurtarayım?
İmkân yok ki!

Kimdir benim gibi tek ve tenha kalan;
Denizin ta dibine daldığı halde susuz ve dudakları kupkuru bulunan?

Ne kime sırdaşım,
Ne de kimse arkadaşım.

Ne derdime dert ortağı var,
Ne sırrımı bilen var?

Ne zahmete girip kimseyi övmeye meylim (gönül vermişliğim) var,
Ne karanlıklardan ruhuma bir kuvvet!
(görünmeyen âlemden yardım)

Ne kimsenin gönlündeyim,
Ne kendi gönlümden haberim var.

Ne iyilikteyim,
Ne kötülükte!

Ne yalnızlığa sabrım var,
Ne gönlümde halktan uzak kalma sevdası!

Altüst olmuş, acayip bir hale düşmüşüm…
Benim ahvalim (durumum), halinden haber veren pirin haline benziyor.

(Öldükten sonra rüya yoluyla ahretteki durumunu anlatan bilgin yaşlı yol göstericinin haber vermesi)
                                     ***
MANTIK AL- TAYR 2 Feridüddin-i ATTAR İslam klasikleri.
M. E. B. 2172 Çeviren Abdulbaki GÖLPINARLI
( Bu kitabı temin edip evinde bulundurmanı önemle öneririm)

                                      *****
MEZARDAKİ KİŞİ SANA NE DER:

1.   Her anadan doğan kişi ölür der.

2.   Öldüren ve dirilten Allah der.

3.   Ölüm geri dönülmeyecek bir yolmuş der.

4.   Diriyken ölmeyi unutmamak gerekirmiş der.

5.   Öleceğini düşünerek dünyaya meyletmemek gerekirmiş der.

6.   Kötü işler yapanın mezarının dar olduğunu ölünce görürsün der.

7.   Yaşarken ölenleri anman, öğütlerini hatırlaman gerekiyormuş der.
    
     8.   Mezarda dünyada yaptıklarının karşılığını bulacağını der.

9.   Aşktan nasiplenmeyenlerin zaten yaşarken ölmüş olduklarını der.

10.                  Ölümden korkmamak için akılsız olman gerekir der.

     11.                  Yaptığın iyi davranışlar mezarını aydınlatır der.

12.                  Ölüm ansızın gelir der.

13.                  Ölen mümin ise, yol arkadaşı iman olur, kabri nur dolar der.

14.                  Canı veren alır der.

15.                  Farz ve sünneti yaşatan, ölünce soru ve hesaba çekilmiyor der.

16.                  İyi insan, Allah’ın huzuruna güzel yaptıkları işler ile çıkar der.

17.                  Vadesi yeten ölecektir der.

18.                  Ölüm hiç kimseyi ayırt etmiyor der.

19.                  Ölüm aramızda dolaşıyormuş da hep görmemezlikten gelmişiz der.
Daha neler- neler der.

Ölmeden önce ölürsen ey yaren, ölüm korkun olmaz.
Derdi derman bilir, canını Allah’a yaklaştırırsan, nefsini ölüme teslim etmezsin.

Canını, canını verene önceden teslim etmelisin.
Can kuşunu önceden beden kafesinden esas yuvasına doğru salmalısın.

Vücut kafesinde can kuşunu sıkı-sıkı tutuyorsan kafesi kırar can kuşunu elinden alırlar.
Hakk’ı bilen hakikatten haberi olanların iradeleri ölmez.

                                   *
Kendini tamamen her türlü bağ ve tesirlerden kurtararak yalnız Tanrı’da yok olmak isteyen bir sofinin ölüm döşeğindeki sözlerini okuduk.

Yaren şimdi şunu iyi anlamalısın!

Her şey aslına gitmek ister ve ister bilinçle ister bilinçsiz olsun bu isteğe uygun davranır.

Gölgenin güneşe kavuşup yok olması olarak anlatılır.
Bu dünyada ki yaşamın; bu gerçeği anlaman için verilen ömürdür.

Eğer anlayamadıysan ne diyeyim ki sana.

Tanrı’dan gelip yine ona döneceğimizi kulağınla duyup, ağzınla söylediğin halde bilincine varamadıysan sana ne anlatayım ki.

Bu gerçeğe:
Utanma duygusu olanlar,

Yanlış yaptıkların farkına varıp pişmanlık duyanlar,
İhtiyacının dışına çıkmayanlar,

Başka insandan bir şey beklemeyenler,
Kendi imkânlarının dışına çıkmayanlar,

Kendi imkânlarıyla kendini temizleyenler,
Ayıbını kapatacak kadar eşyayı yeterli bulanlar,

Ancak ölümü halinde başkasına en az yük olarak toprağa kadar taşıyıp koymalarını, hiçbir harcama yapmadan mezarına koymalarını candan isteyenler ulaşabilir.

Yani kul hakkına girmemek için çok ince düşünmen gerekiyor.
Allah’tan başka hiçbir şeyden beklentisi olmadan yaşaman ne güzel,

(istemediğin halde sana bir şey verirlerse al, bu Allah’ın kul eliyle sana gönderdiğidir, sakın ret etme)

Dilenci olmak, dilencilik yapmak, Allah ilmini paraya değiştirmek en kınanılacak davranıştır.

Yedi vadide sana anlatılan incelikleri defalarca geri dönerek oku ve tekrar kendini öz eleştiriye sok.

Önceden başkasına faydalı olmayı düşünme,
Önce kendini iyice nötr (tarafsız-yansız) duruma getir.

Temiz kalmaya çok dikkat et.
Söylemek kolay olan ama tüm yaşamı kapsayacak bu davranışı yapmalısın.

Sıra dışı gibi görünen bu öneri ve yaşamını bu önerilere göre yapana divane derler.

Ey yaren divane olduysan sana divane diyenlerin uykulu ve hayaller içinde olduklarını görürsün.

Gerçeğe hiç ulaşamadan bir ömür sürdüklerini görürsün.

Bizim uğraşımız diğer insanları düzeltmek değil, bizimle beraber yolculuk arkadaşlığı yapanlara yardımcı olmak, onlara doğru yolu gösterip mihmandarlık (konukçu) yapmaktır.

                                        *

RAVLİ

 

 

Popüler Yayınlar