23 Kasım 2012 Cuma

TOK GÖZLÜLÜK HİKÂYESİ

Can gözü açık, yüreği temiz, gönlü uyanık Yusuf-ı Hemedani,
Dedi ki: Ömürlerince arşın daha yücesine çık, sonra yerin ta dibine in.

Ne varsa, ne olmuş ve ne olacaksa;
İyi, kötü, hepsi de bir zerreden (Çok küçük parçacıktan) ibarettir;

Hepsi de Tanrı’nın cömertlik ve ihsan denizinden bir damladır.
Bu âleme bir ihsan (İyilik) bile gelmiş yahut gelmemiş…
Ne çıkar bundan?

A bön (Saf) kişi, bu vadiyi aşmak pek kolay değildir.
Fakat sen bilgisizliğinden dolayı kolay sanıyorsun!

Şu gönlün (Kalpte oluşan duygularının kaynağı) yüzlerce defa kan kesilse (Kıpkırmızı olsa) yine bir konaklayıp, durulup tekrar yola düşülen yeri bile aşamazsın.

Her an, bir âlem boyunca yol aşan baktın mı görürsün ki henüz ilk adım attığın yerdesin!

Hiçbir yolcu, yolun sonunu göremedi.
Hiç kimse bu derdin dermanını bulamadı.

Durdun mu buz kesildin, dondun gitti.
Gâh (Bazen) leş haline gelirsin, gâh ölür gidersin!

Yok, durmadın da daima yelip yorttun (Hızlıca hareket ettin) mu boyuna
GEL” sesini duyar durursun!

Ne gitmenin faydası var, ne durmanın.
Ne ölürsün ne doğarsın.

Ne çare;
Pek zorlu bir yola düştün.
İş zor, öğretecek ustan da yok!

Ey susup duran kişi, bu işe girişme, girişte dur.
Kendine gel.

Bu işi bırak, boşla;
İşe sarıl, işe giriş!

Hem işi bırak hem işe giriş.
İşini hem azalt, hem çoğalt!

Bir iş çıkar da bu işe derman olursa işin sonuna kadar işsiz kalmazsın.
Yoksa bir iş çıkmaz, derdine derman olmazsa nasibin ancak işsizliktir.

Önce yaptığın işi bırak.
Bunu yapman da doğrudur, yapmaman da.

Ha yapmışsın, ha yapmamışsın!
Burada gereken iş nedir?

Tanınmaz, bilinmez ki;
Nasıl anlar bilirsin?

Fakat olur ya, belki tanır bilir de o işe koyulursun!
Hele niyazsızlığa (İhtiyaç duymamaya) bak, istiğnayı (Tok gözlülüğü) bir gör.

Diler şarkı söyle, diler  bağır, yolun!

İstiğna şimşeği (Tok gözlülük), burada öyle bir çakmıştır ki onun alevinden derhal yüzlerce cihan yanmış yakılmıştır!

Burada yüzlerce cihan, topraklara dökülür.
Bu vadide cihan olmazsa olmasın;

Ne zararı var ki?

                      *****
Mantık al-Tayr 2. Feridüddin-i Attar

                       ****
Yaren yücelere de çıkacaksın aşağılara da ineceksin.
Bu bir olgunluk yolculuğudur.

Bir gökdelene aşağıdan bakarsan ne büyük dersin, aynı binaya uçaktan baktığında bir nokta olarak görürsün.

Yani; büyüten ifade de küçülten ifade de sana ait.
Oysaki bina aynı büyüklüktedir.

Gerçeği olduğu gibi görmek her iki uca giderek bulunur.
Durumuna konumuna bakarak sevinç de duyma, üzüntü de duyma.

Bu bir yolculuktur.
Amaçladığımız yere varana kadar devam edecektir.

Gecenin arkasından sabah nasıl geliyorsa aydınlığın arkasından karanlık gelir.

Sen her durumun geçici olduğunu ve bir durak olduğunu anlayıp kabul ederek bekleyiş süresinden sonra yoluna devam edeceksin.

Sonra bir bakacaksın ki çok önemsediğin, sevindiğin ve acı duyduğun bir andır, hayatının küçük bir parçasıdır.

Büyültenin kendin ve kendi bilgisizliğin yüzünden düşüncendeki aşırılık olduğunu görürsün.

*Yargı yaparak suç ve cezaya yönelirsen yoldan kalırsın.
Ne kendini ne de başkasını suçlamamalısın.

Tanrının oyununu anlamaya çalışmalısın.
Sevinç duyduğun zaman da sahiplenmeye yönelmemelisin.

Ve yaren görürsün ki tüm yaşamında gördüklerin
Tanrının bir ufak bir bağışıdır.

Sevinç de duyduğun, üzüntüde duyduğun bir konak yeridir.

Yani sevinerek sevinci yaşayıp öğreneceksin, arkasından üzüntü konağına geleceksin üzüntüyü yaşayarak öğreneceksin yoluna devam edeceksin.

Durup aynı durumda kalmak yok.
Bu durum söylendiği kadar kolay değildir.

*Sevinçten de, acıdan da, üzüntüden de sıyrılıp etkisinden kurtulmasını bilmelisin.

Tekrarlanan ve sonu gözükmeyen davranışlarla gidersin.

Bu konuda iyi yol aldım dersin ama kendine bir baktığın zaman bir adım bile atamamış olduğunu görürsün.

Yine de adım atmaya devam etmelisin.

Bu yolda gitmeyenler, hareketsiz kalanlar çürümeye ve yok olmaya kendilerini mahkûm ederler.

Bu yolda adım atmaya devam edenler davet hitabı olan
GEL, YAKLAŞ” sesini hep duyar

Tanrı’ya ulaşma yollarını arayışta tekrar heveslenirler.
Bir belirsizlik alanındasındır.

Gitmenin faydasını göremezsin.
Durmanın da faydasını göremezsin.

Ne ölüsün.
Ne dirisin.

Sana senin durumunu anlatacak, yol gösterecek birini de bulamazsın.
Yol gösteren olsa bile anlamazsın.

Kararsız bir haldesin.
Yani yönünü kaybetmiş birinin ormanda kalması gibi.

Sen yine de arayış içinde çalışmaya devam et.
Beklemekten bir şey elde edemezsin.

Kendinin anlamadığı bilmediği bir alanda nasibin varsa
sana çıkış yolları gösterilerek anlar ve yoluna devam edersin.

Tok gözlülük o kadar kolay elde edilemez.

İsteklerin seni bağırtır, şarkı söyletir, üstünü başını yırttırır, kabul edilemeyecek kadar aşağı davranışlara sokar.

İsteklerden vazgeçersen sayısız sorun kaynağını baştan halletmiş olursun.
Kafan karışıklığı gider,

Zihninin bulantısı durgun hale gelir.
Önemliler önem sırasına göre baş gösterir.

Gerçek ihtiyacın yalın olarak ortaya çıkar.
Berraklaşırsın.

Hakikati görüşün netleşir.
Böylece aslında önemsiz, senin önemli kıldığın her şey

 yakılıp kül haline getirilerek yok edilir.
Her şeye gerçek değerini vermeye çalışırsın.

İhtiyacın gibi gözüken isteklerini üstünden atar, yükünden kurtulursun.

Önemsizleri üstünden at, yak yok et, yol uzun, üstünde yükle fazla yol alamazsın.

Yaren her şeyi “HİÇ” olarak değersizleştirmelisin sonra da aşarı değer vererek uç noktaya gitmelisin, sonra da kendi haline bırakarak yerini ve değerini tam bulması için zamana bırakmalısın.

Daha açık söylemek gerekirse; 
İsteklerin aklına baskı yaparak hemen olsun benim olsun ister.

Zaman ve şartları ve harcanacak emeğin getirisini isteklerin hiç algılamaz, yalnızca aklına baskı yapar.

Akıl da çaresiz yapmaya çalışarak vücudunu zorlar.
Bu durumda kontrolü kaybetmişsin, kontrolü isteklerin ele geçirmiştir.

Tekrar kontrolü ele alıp doğru seçenekler yapman ve davranman için TOK GÖZLÜ olman gerekir.

Kontrolü asla isteklerine bırakamazsın.
Doğru seçilmiş hedef yolunda bunu yapman gereklidir ve önemlidir.

Bir şeyin gerçek değerini bilmedikçe, bulmadıkça ve vermedikçe gönlün asla sakinleşmez.

                                                 *

RAVLİ

Popüler Yayınlar