Daima kalplerde bulunan
sırları, bilinmeyen yüce ve aşağılık şeyleri söylerdi.
Baha Veled hazretleri
Belh’ten hicret vakit bu Seyyid-i Sırdan da Tirmiz tarafına gitmiş, orada
yalnızlığa (inziva) çekilmişti.
Aradan bir müddet geçtikten
sonra 628 senesinin Rebi-ül-ahır ayının 13 günü kuşluk vaktinde ilahi bilgileri
takrirle (bilgileri sağlamlaştırma) meşgul olurken birden bire müthiş bir
feryat edip şiddetle ağlamaya başladı ve
“Yazık, yazık şeyhim, bu
toprak âleminden temiz âleme göçtü” diye bağırdı.
Orada bulunan cemaat bu
olayın yılını, gününü, saatini tespit ettiler.
Bundan sonra Rum diyarına
geldiğinde Baha Veled hazretlerinin kendisinin bildirdiği günde öldüğünü
öğrendi.
Kalkıp cenaze namazını kıldı.
Taziyet töreni hazırladı.
O ülkenin bütün büyük
adamları kırk gün matem tuttular.
Bu müddet geçtikten sonra
Seyyid-i Sırdan
“Benim şeyhimin oğlu Celal
Muhammed’im yalnız kalmıştır, beni beklemektedir.
Rum (Roma yani Anadolu) diyarına
gitmek, yüzümü onun ayakları toprağına sürmek, onun hizmetinde kalmak ve
şeyhimin bıraktığı bu emaneti ona teslim etmek bizzat bana farz olmuştur” dedi.
Tirmiz’in büyük adamları
Seyyid hazretlerinin ayrılığından ötürü ağlayıp sızladılar.
Seyyid hazretleri samimi birkaç dostu ile beraber yola koyuldu.
Dereleri tepeleri aştılar.
Konya başkentine ulaştıkları
vakit şeyhin ölümünden bir sene geçmişti.
O sırada Hüdavendiğar
hazretleri (Mevlana Celaleddin-i Rumi) Larende (Karaman) şehrine gitmişlerdi.
Seyyid hazretleri birkaç ay
Sencari mescidinde kendini hapsedip kaldıktan sonra iki dervişle Mevlana
hazretlerine hikmetler ihtiva eden bir mektup gönderdi.
Bu mektupta, Mevlana’nın her
halde Konya’ya gelmesini ve babasının mezarında bu bağrı yanık garibi
bulmasını, Larende şehrinin uzun zaman kalınacak bir yer olmadığını,
Çünkü o dağdan Konya’ya
ateşler yağacağını bildirdi.
(bozguncuların fitne çıkaracağını,
zarar ve ziyan meydana geleceğini)
Seyidin mektubu Mevlana’nın
eline ulaşınca, önce çok üzüldü, fakat sonradan Seyyid’in gelmesine sevindi.
Onun mektubunu gözlerine
sürdü ve birçok defalar öptü.
Şiir:
“ Devlet ağacının dalının
senin gibi Bir gül yetiştirmesi için binlerce yılın geçmesi lazımdır.
Her kıran devrinde ve her asırda senin gibi bir insan bulunamaz ve senin gibisi dünyaya gelemez”
Mevlana hemen Konya’ya döndü,
şehre ulaşır ulaşmaz kalkıp Seyyid’in ziyaretine gitti.
Seyyid hazretleri Mevlana’yı
karşılamak için kendini hapsettiği mescitten dışarı koştu, birbiri ile
kucaklaştılar.
Şiir:
“Bu iki deniz birbiri ile
tanıştı,Bu iki can birbiriyle kaynaştı”
(Mesnevi şerhi I, 63)
Her ikisi de kendilerinden
geçtiler.
Müritlerden feryat figan
yükseldi.
Ondan sonra Mevlana, Seyyid-i
Sırdan Burhaneddin’in sorduğu ilimlerin hepsine türlü cevaplar verdi.
Bunun üzerine Seyyid-i Sırdan
kalkıp Hüdevaendiğar’ın ayağının altını öpmeye başladı ve bir hayli aferinler
de bulunup;
“ Din ve yakin ilminde babanı
bir hayli geçmişsin, fakat babanın “KAL” ilmi tamamlandı, hem de o, “HAL”
ilmini tamamıyla biliyordu.
Bugünden sonra senin “HAL”
ilmine süluk etmeni istiyorum.
Bu peygamberler ve veliler
ilmidir.O ilme “LEDÜN İLMİ “ derler.
Kehf suresi 65,
(Kullarımızdan bir kul
buldular ki, ona katımızdan bir rahmet vermiş, yine ona tarafımızdan bir ilim
öğretmiştik)
Ayetindeki işaret eden manayı
baban Şeyh Baha Veled hazretlerinden bana ulaşmıştır.
Onu yine benden al ki bütün
hallerde Zahir (dış) ve batın (iç) bakımından babanın varisi ve onun aynı
olasın.
Her neye işaret etti ise Mevlana ona itaat ederek Seyyid hazretlerini kendi medresesine getirdi ve tam dokuz yıl Seyyid’in hizmetinde kulluk (sevgi ile bağlanarak hizmet etmek) etti.
Bazıları Mevlana’nın o anda,
bazıları da Belh’te babası Baha Veled’in zamanında Seyyid’e mürit olduğunu
söylerler.
Seyyid lala ve atabek gibi
sık-sık Hüdavendiğar hazretlerini omzunda taşır ve dolaştırırdı.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29, Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
İLİM:
Bilme, biliş, bir şeyin
doğrusunu bilme.
Allah’ın sıfatıdır.
Aşktan sonraki en büyük
ismidir.
Allah’ın ilmi her şeyi
kuşatmıştır.
Gizli veya açık, olmuş veya
olacak her şeyi layıkıyla bilen odur.
KAL İLMİ:
Dinin esaslarını öğrenmek ve
uygulamaktır.
HAL İLMİ:
Özü sözü bir olarak kalbe
dolan mana, cezbe (kendinden geçiş), baygınlık, coşkunluk gibi manevi geçişe
denir.
Kulun kastı olmadan meydana
gelir.
Allah vergisidir.
Hal sahibinin halinde değişiklik
yapar ve onu renkten renge sokar.
Gayb ilmidir.
Gizlenen ve bilinmeyen, aklın
eremeyeceği işlerden haberli olma halidir, Allah vergisi olan bir ilimdir.
Okumakla elde edilmez.
Öğretenin bir hediyesidir.
Hızır (A.S.) sahip olduğu
ilimdir.
GAYB:
Gözden saklı olan, görülüp
bilinmeyen şeyler, haller demektir.
Hakk’ı görmeye engel olan
şeyler hakkında kullanılan bir tabirdir.
Bilinip görünmemesi sebebiyle
kişi sırrına da gayb denir.
Gaybın görünür olması
ariflerin kalbine tardım için peş peşe gelir.
Allah’ın “KABZ” isminden (el
ile tutma, avuç içine alma) arife dehşete düşme ve korkma gelir.
Allah’ın “Basit” isminden
(sade, düz, arızasız, engelsiz) arife ümit ve istek hali gelir.
Gayb âleminden sırlar akar ve
keşif ve harikaları meydana getirir.
*
Bu hikâyeden neler öğrendik:
1.
Allah dostları
birbirinin durumundan haberdar olduklarını öğrendik.
2.
Biri diğerinin
evladına yardım etmeyi, acısını paylaşmayı, gidenin boşluğunu doldurmaya
çalışır.
3.
Ahrete giden için
dua eder, yasını tutar.
4.
Yardım edeceğinin
ayağına, bulunduğu yere gider.
5.
Baha Veled hazretlerinden öğrendiği “Ledün
ilmini” emanet olarak taşımış ve Hazreti Mevlana’ya vererek emaneti kendine mal
etmeden, sağlam tutarak mirasçısına vermeye onca yol gelmiş.
6.
Emaneti usta
olana teslim eder.
7.
Öncelikle dinin
esaslarını öğrenmelisin ve uygulamalısın.
8.
Allah’a yakınlaş
için “Nefsi” öğrenip Allah’ın sevdiği ve
istediği biri olmak için çalışmalısın.
9.
Sonra içe iyiden
iyiye yönelerek “ GÖNÜL, KALP, CAN” tanınır.
10.
Diğer bir
anlatımla Yakin (Sağlam bilgi, iyi, kat’i olarak bilme) yolunda yol alınır.
11.
Ayn-el-Yakin (Bir
şeyi kendi gözüyle görüp işin aslını, esasını, içyüzünü bilmek gerekir.)
12.
Hakk-el yakin (
Gerçekliğine hiç şüphe olamayan biçimde inanma)
13.
İlm-el-yakın
(Kati edinilmiş bilgi)
14.
Böylece Allah’ın
tapısına kadar gidilir, artık hüküm Allah’ındır.
15.
Gayb ilmi ancak
ehli olana Allah tarafından bir aracı ile verilir.
16.
Mevlevilikte
babadan oğla geçen bir saadet gelse de incelersen usta olanlar Şeyh olmuş ve
diğerleri onun öğrencileri olmuştur.
Ey
yaren bu güzel büyüklerimize gönlünü bağla.
Sen
bu ağacın filizlerinden kendini aşı yap.
Meyvelerin
besleyici ve büyük olsun.
*
RAVLİ