24 Kasım 2012 Cumartesi

SUSMANIN DEĞERİ

O din sırlarını bilen ulu, ölüm haline gelince dedi ki:

Eğer bundan önce şu dinlemenin, söylemeden ne kadar yüce olduğunu bilseydim,
Hiç ömrümü sözle telef (boş yere heder) eder miydim?

                                         *
Söz iyilik bakımından altın bile olsa o sözün söylenmemesi daha doğrudur, daha iyidir!

* Erlerin payına İŞ düşmüştür, bizim payımız-sa SÖZ
İşte asıl dert bu!

Sende de erler gibi din derdi olsaydı söylediğim şeyi özüne yakın anlardın!
Gönlün, bilmeye ve tanımaya ilgisiz ise ne söylersem söyleyeyim, sana masal gelir!

Sen refah ve bolluk içinde uyuya dur da ben de sana tatlı-tatlı masallar, hikâyeler söyleyeyim.

Attar, sana güzel masallar söyledi de senin de güzelce uykun geldiyse UYU.
Allah rahatlık versin!

Biz, çömleğe nice yağlar döktük, domuzun boynuna nice inciler taktık.
(Boş kişileri doldurduk, değersiz kişileri sözlerimizle değerli hale getirdik)

Nice defa bu sofrayı düzdük, hazırladık da nice defalar bu sofradan aç kalktık.
(Mum gibi aydınlattık, başkaları faydalandı ama biz eridik)

Nefse nice bir sözler söyledik de tutmadı.
Nice ilaçlar verdik de derman bulmadı.

Elimden hiçbir iş gelmeyeceğini gördüm de kendimden el yudum, bir kenara çekildim!

** Beni Tanrı’nın külli (Bütün) rahmeti, kuşatırsa ancak o rahmet, Tanrı civarına götürebilir.

Önce Tanrı cezbesi lazımdır.
( Cezbe: Ruhun hayret ve sevince kapılarak sanki vücuttan ayrı bulunuyormuş gibi olması. Heyecana gelmesi. Tanrı’nın kulu kendisine çekişi)

Yoksa bu iş, benim çalışmamla düzelmeyecek!
Nefis, her an biraz daha semirmede (sıkı-fıkı arkadaş olmada)…

İyi bir hale gelmeye, iyileşmeye, düzelmeye hiç niyeti yok!
Hiç bu sözleri duymadı, hiç iyi bir hale gelmedi, iyileşmedi, düzelmedi….

Sözlerimin hepsini işitti de iyileşmedi gitti!
Ben yüzlerce zahmetle ölmedikçe o, öğüt tutmayacak.

Yarabbi, sen koru!

                                    ***
MANTIK AL- TAYR 2 Feridüddin-i ATTAR İslam klasikleri.
M. E. B. 2172 Çeviren Abdulbaki GÖLPINARLI
( Bu kitabı temin edip evinde bulundurmanı önemle öneririm)

                                      *****
Yaren,

Ya sus ya da güzel bir şeyler söyle.
Benlikten kurtulmak o kadar kolay değil.

Nefse söz geçirmek kolay değil.
İhtiyacın dışındaki istekleri her an kontrol edebiliyorsan nefsine söz geçirebilirsin.

İsteklerini kendi haline bıraktıysan nefsin sana hükmeder, bu da yetmiyormuş gibi Şeytan da bu hazır ortamdan faydalanarak seni yönlendirmeye çalışır.

Fena bir ortama izin verdiysen, nefsin egemenlik kurduysa, Şeytan’da yol göstericin olduysa?

Doğru olanı yapamazsın, güzel ve kaliteli doğru sözleri dinlemek bile istemezsin.

Yani kendine kendin at gözlüğü takar dizginleri de nefsine bırakırsın sonra da ibadete koyulursun.

Ey yaren namazı doğru kılın, namaza temiz yaklaşın hükmünü iyi anlamalısın.

Namaza hazırlanırken cem olunuz önerisi yapılır.

Bu cem (topluluk) olmayı şöyle anla:
Sende bulunan bütün kuvvetleri bir araya getirerek ve yan yana saf oluşturarak komutuna uygun olarak hareket etmelerini önceden sağlamalısın.

Sonra da Tanrı karşısında nasıl davranılması gerektiğini sende bulunan ve sana verilen kuvvetlere duruş, eğilme ve yere kapanarak Tanrı’ya tam teslimiyeti göstermelisin.
(Kuvvetler: Akıl, can, kalp, gönül, nefis, vücut ve organlar)

Tanrı seni sevip yardım ederse başarılı olursun.
Konuşacağına Tanrı sanatını seyret ve anlamaya çalış.

Bu sanatı anlamayı kendine dert edin ki hayrete ulaşasın.
Her şeyin, arasından kendini çıkar da ne arada kal, ne ezil de kendini kurtar.

Sana arkadaş gibi yaşlaşan nefsine sınır koy ki kontrolü ona kaptırma.
Her şeyi bilmek yetmez, İŞ ERİ dediğimiz şey bildiğini yapmaktır.

Kime ne söylediysen, uyardıysan, yine de kendi bildiğini yapıyor?

Öğüt almayana, öğüt dinlemeyene söz masal, söyleyene de bu eşek oğlu eşeğe keşke söylemeseydim diye duyduğu pişmanlıktır.

Yanlış yapan sensin, başkasına kızma.
Öğüt dinlemeyene sus, öğüt sözlerinin sana “Beni boşa harcama” diye sana söylediklerini duy.

Ey yaren sen kendine verdiğin öğüt’ü tutmazken başkasına verdiğin öğütün tutulmasını nasıl beklersin ki!

Sus dediysek görev ve sorumluluk alanında olan doğru olanları söyleme anlamına gelmez.

Susmak; kayıtsız kalmak, umursamaz olmak, tepkisiz davranmak anlamında düşünme.

Her şeyi dil ile anlatmak gerekmez, vücut diliyle anlatırsın, davranış diliyle, düşünce diliyle anlatabilirsin.

Bir şekilde doğruyu anlatmak görev ve sorumluluğundur.
Görev ve sorumluğun dışındakilere sus fakat izle.

                                 *

RAVLİ

Popüler Yayınlar