26 Kasım 2012 Pazartesi

ÖLÜM HALİ

Sırlara vakıf olan meczubun can vermesi uzadı, can çekişip durmada.

Kuvvetsiz, aciz bir halde bulutlar gibi kan ağlamada, zarı-zarı gözyaşı dökmekteydi.

Dedi ki:
Ey tanrı, beni sen dünyaya getirdin,
Mademki götürecektin, neye getirdin?

Canım olmasaydı rahat eder, bu can vermeden emin olurdum.
Ben ne doğardım, ölürdüm;

Ne de sen beni dünyaya getirir, sonra da canımı alırdın!
Keşke gelip gitme zahmeti olmasaydı;

Bu gelip gitme olmasa hiç de kötü olmazdı.
Ölüme hazırlanmak farz ama bende bu düşünceye takat yok!

                                 ***
MANTIK AL- TAYR 2 Feridüddin-i ATTAR İslam klasikleri.
M. E. B. 2172 Çeviren Abdulbaki GÖLPINARLI
( Bu kitabı temin edip evinde bulundurmanı önemle öneririm)

                                  ***
Yaren,

İnsan, varlıklar içinde Tanrı’nın bütün sıfatların sahip olan yegâne varlıktır.
İnsan Tanrı’nın yükseklere ait göstergesidir.

Ulu Tanrı, insanı kendinden bizzat bilgin, bilen ve bilgili yarattığından, insan da kendi varlığının yükseklere ait göstergesidir.

Zaman-zaman Tanrı’nın görünmesini ve eşsiz güzelliğini görür.
Her şey insandadır.

O, Tanrı’nın gerçekliğinin aynasıdır.
Bunun için insan her dilediğini kendisinden istemelisin.

(Sen ayrı Tanrı ayrı düşünme, ikiniz birsin bunu iyi anla.
İyi anla ki her şeyi kendinden iste.

Şaşı bakma dedikleri bu.
Biri iki görme dedikleri bu.

Şaşırma.
Sen Tanrı’dan ayrı değilsin.
Ama sen Tanrı da değilsin)

Âdem’i kendi suretinde yarattı, hadisi gereğince Tanrı, insanda sevgi ile bağlanıp hizmet etmek hareketine zıt olan Tanrılık özelliklerini (meydana çıkarma) ödünç olarak bulundurmuştur.

İnsan büyük bir şeydir ve içinde her şey yazılıdır.
Fakat karanlıklar ve perdeler seni bırakmaz ki içindekileri okuyabilsin.

İnsan, bu dünyada onun hayvanlık gıdası, bu aşırı istek verici şeyler ve arzulardır.

Özünün, yani insanlık tarafının gıdası ise bilgilenmek, kontrol etmek ve Tanrı’nın gerçekliğidir.

İnsanın hayvanlık tarafı; Hak’tan kaçmak, insanlık tarafı ise dünyadan kaçmaktır.

Her insan büyük bir âlemlerin birleştiği yerdir.
İnsan düşünceden ibarettir, geri kalan et, yağ, sinir, sıvı ve kemiklerdir.

İnsanda o kadar büyük bir aşk, hırs, arzu ve üzüntü vardır ki yüz binlerce âlem kendisinin olsa yine huzur bulamaz.

Bu zevklerin, arzuların hepsi bir merdivene benzer.
Merdiven basamakları oturup kalmak için elverişli değildir; üzerine basıp yükselmek içindir.

Uzun yolu kısaltmak, ömrü bu merdiven basamaklarında boşuna harcamamak için çabuk uyanıp bu durumu bilen insana ne mutlu!

İnsanın gerçek yapısını ve değerini Mevlana Hazretleri kadar bilen ve bir insana layık olduğu değeri inanarak verebilen insan azdır.

İşte böyle yaren,

Tanrı’nın bu yüksek eseri olan insanı iyi düşün.
Bu âlemi sırf kendisinin görünmesi ve bilinmesine araç olsun diye yarattı.

Peki, kime gösterecek bunları.
Yaren sana gösterecek iyi anla.

Merhametini, gerçekliğini, kudretini, kuvvetini, nimetlerinin bolluğunu, sanat eserlerinin çeşitliliğini, kontrol ve düzenin sağlıklı olduğunu sırlarla sana göstermeyi diledi.

Hala bunu anlamadıysan, ayakta uyuyorsun demektir ey yaren, Tanrı’ya yalvar yakar da perdelerin kalksın, yoluna aydınlık gelsin de anla.

“Biz hakikaten insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık, onları karada ve denizde taşıdık; kendilerine güzel, güzel rızıklar verdik; yine onları, yarattıklarımızın birçoğundan cidden üstün kıldık”
(ISRA, 70)

“Tanrı altın tacı olan aklı yarattı ve andolsun ki âdemoğullarını yücelttik” hükmünce beden güzelliğine, duyu organlarına, gülüp ağlamasına, okuyup yazmasına, başka varlıkları kendi hizmetinde kullanmasına, aletler icat etmesine, olaylar arasında sebep sonuç alakası görerek gelecek için programlar yapması, iyi-kötü, doğru- yanlış, çirkin-güzel kavramlarına sahip olması Tanrının insana verdiği lütuflardır.

Kısaca, maddi ve bedeni, ahlaki ve ruhi yetenekler sahip kılınmıştır.

Yaren, evvelki hikâyelerde anlattığımız ölümsüzlük hikâyelerinde ölümün de bir nimet olduğunu anlatmıştık.

Acı çekmekten korkma, acı ile yaşanabileceğini anlayıp öncesinde kendini hazırlamak doğru olur.

Sen, değerinle ve düşüncenle iki âleme bedelsin.
Ama ne yapayım ki kendi değerini bilmiyorsun. (MEVLANA)

Ölüm, nasıl ki anne doğum sancısı çekerken çocuk anne karnında zorlanırsa ölüm de benzeridir.

Yeni bir hayata böyle başlanıyor.
                                      * 
RAVLİ

Popüler Yayınlar